31 Ağustos 2012 Cuma

Zayıflarken yüzünüz çökmesin!

Deri altı hacmini yağ, kas ve iskelet oluşturur. Yanlış yapılan diyetlerle yüzün yağ tabakası kaybolur.
Zayıflarken yüzün çökmemesi için neler yapılabilir? Prof. Dr. Ahmet Karacalar cevapladı…Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Plastik Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı ve Este 7 Estetik Birimi yöneticisi Prof. Dr. Ahmet Karacalar, merak edilen soruları cevapladı...Zayıflarken yüzümüz neden çöker?Yüz iç ve dış faktörlerin etkileri ile yaşlanır. Yüz yaşlanmasında halk arasında “çökme” olarak adlandırılan türü, deri altında bulunan hacmin hızlı kaybı ile olur. Deri altı hacmini yağ, kas ve iskelet oluşturur. Yanlış yapılan diyetlerle yüzün yağ tabakasının kaybı ve iskelet sistemindeki erimeler ile yüzde yaşlanma hızlanır. Bu durum zayıflama çökmesi olarak bilinir. Özellikle yanakların düşmesi ile buldog yüz adı verilen yüz görüntüsü yanında, gözlerde içeri çökmeler, kaş düşmeleri, ağız kenarı düşmeleri olur. Kişi daha ince ve sağlıklı bedene sahip olmasına rağmen yüz yorgun ve mutsuz görünür. Özellikle 35 yaşını geçmiş kişilerde hızlı ve fazla kilo kaybı, önlem alınmaz ise yüzü yaşlandırır. Hızlı ve aşırı kilo kayıplarında yüz dışında bedenin diğer bölgeleri ve özellikle kol, göğüs, bacak içi ve kalça sarkmaları da olmaktadır. Ancak yüz görünür olduğu ve yaşlanmanın doğrudan kanıtlarını verdiği için daha önem taşır.Yüz çökmesinde daha riskli gruplar mıdır?Evet, özellikle güneş hasarının fazla olduğunun işareti sayılan deri lekeleri gibi sorunları olan ince derili kişiler, hızlı ve fazla kilo kaybından daha kolay etkilenir. Erkekler kalın deri yapısı ve daha güçlü kemik yapısı nedeniyle bu durumdan daha az etkilenir. Zayıflarken yüzün çökmemesi için neler yapılabilir? Dengesiz ve hızlı kilo kaybının bedeli yüzün kaybı olmamalıdır. Spor eşliğinde, yavaş kilo kaybı yüzün korunmasında yardımcı olur. Bu sırada özellikle güneş hasarından kaçınmak gerekir. Hacim kaybeden yüzde güneş hasarı sarkmayı hızlandırır. Güneş hasarlı ciltte kollajenler yeterince sağlıklı değildir, içi boşalmış deriyi yerinde tutamazlar. Fazla kilo verme hedefleniyor ise, yüz derisindeki kollajen miktarını ve yapımını uyaran başta lazer tedavileri olmak üzere bazı estetik girişimler eklenebilir. Bir başka önlem, bedenin yağ açısından fazla olan bölgelerinden yağların alınıp -80 derecede saklamasıdır. Zayıflama tamamlanınca ya da zayıflama programı devam ederken kişiye bu hücreler enjekte edilebilir. Zayıflama tamamlanınca, bazı bölgelerde dirençli yağlar kalmış olabilir. Bunlar da yüz için kullanılabilir. Kişi, önceki tecrübelerinden zayıflarken yüzde zayıflama olduğunu biliyor ve sadece bölgesel yağlar için kilo vermeye çalışıyor ise, lazer lipo ile bölgesel yağlardan kurtulmak daha akılcı bir seçim olacaktır. Aşırı sarkmanın olduğu durumlarda yüz germe işlemlerine gerek olacaktır. Bu durumda sadece hacim vermek kişiyi gençleştirmede yeterli değildir.Hürriyet

Onu takıntı haline mi getirdin?

Haydi, hemen eline kalemini al ve bu testi çözmeye başla. Bakalım mutluluğa düşkün biri misin ya da gizli bir aşk avcısı mısın?
1) Arkadaşın seni hoşlandığın kişinin gitme ihtimali olan bir partiye davet ediyor. Ne yaparsın?a) Oraya gidip, gözlerinle onu aramaya başlarsın.b) Seninkini de yanlarında getirmelerini umut ederek onun en yakın arkadaşlarını da partiye davet edersin. Başarılı olmasan da partinin tadını çıkarmaya çalışırsın!c) Takıntılı bir şekilde onun gideceğinden emin olmadan, partiye gitme kararı almazsın.2) En son hoşlandığın kişiden, kaç kişiye bahsettin?a) Asla kimseye söylemem! Bu daha sonra benim ona karşı mahçup olmama neden olabilir.b) Çok yakın olan iki kız arkadaşıma anlatırım. Beni aşan dedikodularda kurtarıcım olurlar.c) Tüm okula anlatırım. Ne kadar çok insan bilirse, onun benden haberi olma olasılığı o kadar artar.3) Hoşlandığın kişinin her Cumartesi öğleden sonraları bir mekanda milk shake içtiğini öğreniyorsun. Bu sebeple sen: a) Eğer mekan yolumun üzerideyse uğrar ve selamlaşırım.b) Bir an evvel mekana gider ve onun gelmesini beklerim.c) Milk shake sever biri olduğunu anladığım için, milk shake kokusuna yakın bir parfüm alır onun başını döndürmeye çalışırım.4) Sevgilinin seninle ilgili neyi bilmesini istemezsin?a) Tüm kişisel bilgilerini internet üzerinden alığımı bilmesini istemem.b) Partinin olacağı yerin adresini almak için beni aradığında sesini telefonuma kaydedip, arkadaşlarıma dinlettiğimi bilmesini istemem.c) Sürekli evinin çevresinde dolaşıp, onunla karşılaşmaya çalıştığımı bilmesini istemem.5) Ona ait olan facebook’u ne kadar sıklıkla kontrol edersin?a) Facebook’una yeni fotoğraflar ve notlar eklediğini fark ettiğimde kontrol ederim. Bir göz atmakda yarar var nede olsa.b) Günde bir kere kontrol ederim; ama ben bunu tüm arkadaşlarımın sayfaları için de yapıyorum.c) Ben zaten sürekli internette olduğum için, hem kendi sayfamı hemde ona ait olan sayfayı sık sık kontrol ederim.HESAPLAMAA’lar çoğunluktaysa:Utangaç aşıkOnun telepati yoluyla senin ne hisettiğini anlamasını bekliyorsun. Ancak utangaçlığın ondan gelecek bazı sinyalleri doğru algılayamamana sebep olabilir. Bu yüzden senin duygularının farkına varabilmesi için, ona bazı ipuçları vermelisin. Mesela, onu gördüğünde gülümseyip “merhaba” diyebilirsin.B’ler çoğunluktaysa:Bilinçli aşıkHolandığın kişiyle selamlaşmakta ya da onunla küçük küçük flört etmekte güçlük çekmiyorsun. Fakat bazen erkekler ipuçlarını yakalamakta başarılı olamayabilyorlar. Sen, sana karşı hisleri olduğunu fark edersen, onu partiye davet etmekten çekinme. İlk adımı erkeklerin atması gerektiği düşüncesinden vazgeçmelisin!C’ler çoğunluktaysa:Takıntılı açıkHiçbir erkek tüm zamanını ona ayırmana değmez, özellikle senin ilginin farkında değilse. Peşinden koşmaktansa, onu hislerin konusunda haberdar etmen daha doğru. Eğer seninle ilgilenmiyorsa en azından yeni limanlara yelken açabilirsin. Unutma ki hiç kimse alternatifsiz değildir. Haydi biraz cesaret!Hürriyet

Marka değil rahatlık önemli!

Bacak, bel ve kalça ağrılarına yol açmayacak ayakkabı seçiminde markadan ziyade ayakkabının ayağa verdiği rahatlığın önemli olduğu belirtildi.
Selçuk Üniversitesi Ortopedi ve Travmatoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Tuncay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ayak sağlığına gereken önemin verilmemesi ve yanlış ayakkabı tercihinin ortaya çıkardığı sağlık sorunları nedeniyle yaşam kalitesinin düşebileceğini söyledi.Tuncay, ağrı problemi olan hastalara genellikle iyi bir spor ayakkabısı önerdiklerini, ancak son dönemde spor ayakkabısı kadar rahatlık sağlayan klasik ayakkabıların da üretildiğini belirtti.Artık ayakkabı teknolojisi de geliştiği için, üretilen ayakkabıların çoğunun ortopedik özelliğe sahip olduğunu belirten Tuncay, "bu nedenle hastalarımıza ortopedik ayakkabı yerine çoğu zaman, istenen özellikleri taşıyan spor ayakkabı giymelerini öneriyoruz. Çünkü spor ayakkabıları daha fazla rahat ettiriyor. Önemli olan seçilen ayakkabının, ayağın anatomisine, yani şekline uygun olması, ayağa oturması, ayağı rahat ettirmesidir" dedi.İDEALİ YARIM NUMARA BÜYÜK OLANAyakkabı satın alınırken, ayakkabıyı bir kez ayağa giyip çıkarmanın denemek için yeterli olmadığını anlatan Tuncay, şunları kaydetti:"Satın alınacak ayakkabıyla kısa bir tur atılıp ayağa oturup oturmadığı kontrol edilmeli. Ayakkabı ne yürümeyi zorlaştıracak kadar bol ne de ayağı sıkacak kadar dar olmamalıdır. İdeal ayakkabı, ayak numarasından yarım numara büyük olandır. Bacak, bel ve kalça ağrılarına yol açmayacak ayakkabı seçiminde markadan ziyade ayakkabının ayağa oturması önemlidir. Ayakkabı tabanı, ayaktaki 2 kıvrım noktasını rahatlatacak özellikte olmaz, dar ya da çok bol olursa, adım atılırken ortaya çıkacak asimetrik kasılmalar, bacak, bel ve kalça ağrılarına neden olabilecektir."Milliyet

Tartınız yalan söylüyor olabilir

Çok kilo verdiğinizi düşünmenize rağmen tartınız tam aksini mi gösteriyor? O zaman yanlış zamanlarda tartılıyor olabilirsiniz.
Diyet yapanların en büyük takıntılarından biri de, olur olmaz tartılmalarıdır; önce yataktan çıkar çıkmaz tartıya koşulur, ardından tuvalet çıkışı, kahvaltı sonrası, yemek öncesi, yürüyüş sonrası, aç karnına... Derken bu takıntı beraberinde moral bozukluğunu da getirir. Çünkü ağırlık gün içinde çok değişkendir. Ağırlığın bütün gün tüketilen sıvı ve yemek miktarına, vücudun ödemine göre değiştiğini unutmayın. Gün içerisinde bakılan tartı sonuçları yanlıştır ve kişide moral bozukluğu yaratmaktan başka bir işe yaramaz. Ağırlık kaybı devam ederken örneğin 34 gün kilo verilemeyebilir.Nasıl tartılmalısınız?• Sabah aç kamına aynı saatlerde tartılın• Çıplak tartılın• Aynı tartıda tartılın• Evdeki tartınızı belli aralıklarda servise gönderip kalibrasyon yaptırın.• Menstrüasyon, seyahat, kabızlık, ishal veya egzersiz sonrası tartılmayın. Sadece kilo değil, yağ ve kas oranınızın da önemli olduğunu unutmayınız, kilo verebilirsiniz fakat bunun yağdan m kastan mı kaybedildiği de önemlidir.• Sürekli tartılmayın. Önemli olan sadece kilo vermek değil, dengeli ve yeterli beslenmek, ikinci olarak kilo kaybetmek olmalıdır. Haftada I veya en fazla 2 gün tartılmak yeterlidir.Taylan Kümeli

Gripten korunma diyeti

Sonbaharın gelmesi korkutmasın; gripten A ve C vitaminli diyetle korunmak mümkün! Vitamin kaybını önlemek için sebzeleri kapta yıkamak ve meyveyi hemen tüketmek gerek.
Özellikle mevsim geçişlerinde neredeyse bir salgın gibi herkesi kırıp geçiren grip ve soğuk algınlığı, sonbahara girdiğimiz şu günlerde pusuya yatmış durumda. Grip virüsünün vücuda girmesi ile başlayan bulgular genellikle 7-10 günde iyileşme ile sonuçlansa da, bazen sinüzit, bronşit veya zatürree gibi bazı ciddi enfeksiyonlara yol açabiliyor. Bu nedenle grip ve soğuk algınlığına karşı küçük önlemler alarak korunmak, belirtiler başladığında da tedaviyi aksatmamak önem taşıyor. Diyetisyen Aşkın Yüksel de enfeksiyon hastalıklarından korunmanın en önemli yolunun vücut direncini artırmaktan geçtiğini anımsatarak, bu havalarda özellikle A ve C vitamini ihtiyacımızın daha da arttığına işaret ediyor.Tahta kaşık kullanınYüksel, C vitamininin hazırlama ve pişirme aşamalarında çok kolay yok olduğunu vurgulayarak, bu kaybı minimuma indirmek için şu önerileri verdi: “Sebze ve meyvelerin taze ve sulu olmasına dikkat edin. Yemekleri pişirirken tahta kaşık kullanın. Salataları yemek piştikten sonra hazırlayın ve hemen servis yapın. Limonu tüketileceği zaman kesip hemen kullanın. Sebzeleri geniş bir kapta yıkayın. Patatesi kabuklarıyla haşlayın.”Gribe karşı almanız gereken önlemlerDengeli beslenin: Vücudun ihtiyacı olan protein, karbonhidrat, yağ ve vitaminler yeterli olarak alınmazsa, vücut direnci düşer ve solunum organları mukozası da bu durumdan etkilenir.Yeterli miktarda su için: Solunum yollarının nemli olması, virüs taşıyan damlacıkların etkisine karşı direnci sağlar. Bu bakımdan özellikle su içme ihtiyacının azaldığı kış mevsimi de dahil olmak üzere, her dönemde günde 8-10 bardak su içilmesi hayli işe yarar.Düzenli spor yapın: Sağlıklı yaşamın bir parçası olan spor, gripten korunmak için de çok önemli. Yetişkin bir kişinin haftada 3 gün, günde 1 saat olmak üzere spor yapmasında fayda var.Stresten uzak durmaya çalışın: Stres, vücut direncini azaltarak hastalıklara davetiye çıkaran en önemli etkenlerden biri. Bu nedenle, çeşitli yollarla stresten uzaklaşmak, sağlıklı kalmayı da beraberinde getirir.Sigara içmeyin: Sigara da aynı stres gibi vücut direncini azaltır. Ayrıca virüs yüklü damlacıklar, sigara içilen ortamlarda, dumana yapıştıkları için hastalık yapıcı özellikleri artar.Kalabalık yerlerde kendinizi korumaya çalışın: Toplu taşıtlar, sinema, tiyatro gibi kalabalık yerlerde grip olan bir kişinin aksırması ile virüsler büyük bir hızla (160 km/saat) hareket ederek 3-4 metre uzağa yayılabilir. Bu tür yerlerde havalandırmanın iyi olmasına, temizliğe dikkat etmek gibi basit tedbirlerle gripten korunabilirsiniz.Düzenli uyuyun: Bir gece uykusuz kalındığında, virüslere karşı savaşan vücut hücreleri yarı yarıya azalır. Mümkün olduğunca düzenli uyuyun, bu düzen bozulursa mutlaka telafi ederek vücudun uyku ihtiyacını karşılayın. Gripten korunma diyetiKahvaltı1 bardak havuç suyu1 kibrit kutusu peynir1,5 dilim ekmekDomates, yeşil biberSaat 10.003 mandalinaÖğle140 gram dana rosto3 kaşık püre4 kaşık bezelye, havuç1 dilim kepek ekmeğiSalataSaat 16.003 kestaneAkşamYağsız domates çorbası5 ızgara köfte4 kaşık zeytinyağlı pırasa1 dilim ekmekSalataGece1 elma2. GÜNKahvaltıBallı süt1,5 dilim kepek ekmeğiDomates ve salataSaat 10.00Limonlu şekersiz çay3 - 4 diyet bisküviÖğleMantar çorbasıKıymalı ve pirinçli semizotuBir kase cacıkSalataSaat 16.00Şekersiz kuru kayısı kompostosu2 diyet galetaAkşamMercimek çorbası2 yumurtalı menemen1 dilim kepek ekmeğiSalataGeceŞekersiz kuşburnu çayı3 - 4 adet kepekli bisküviLight peynir3. GÜNKahvaltıLimonlu şekersiz ıhlamur2 ızgara sosis1 dilim kepek ekmeğiDomatesSalatalıkSaat 10.002 havuçÖğle3 yağsız biber dolması3 küçük parça ıspanaklı börekLight yoğurtSalataSaat 16.001 greyfurt1 havuçAkşamEzogelin çorba1 tavuk göğsü4 yemek kaşığı içli pilavSalataGece2 armutekolay

Bölgesel incelme ve selülit

Selülit her 10 kadından 9’unda görülen bir hastalık. Tıpta hidrolipodistrofi olarak adlandırılan rahatsızlığın nedenleri ve çözümü için ise zaman kaybetmemek gerek.
Dolaşım ve hormonal bozukluklar sonucu bağ dokusunda lokal olarak sıvı toplanmasıdır. Bu hastalığın oluşumunda küçük damar dolaşımı yavaşlar ve damar duvar bütünlüğü bozularak dışarı, doku içine sıvı sızar, burada yağ dokusu su hücreleri arasında birikir. Daha sonra vücudun geliştirdiği savunma reaksiyonu ile bu sıvı, bağ dokusu tarafindan çevrelenir. Zamanla nodüller oluşur. Portakal kabuğu görünümlü cilt Bu sıvı tutma olayı üst derinin hemen altında bulunan bağ doku liflerinin yuvarlak birikintiler meydana getirmesi ve bu ilmikler arasında yağ birikintisi tutması ile oluşur. Ciltteki bu kalınlaşma, cildin hareketliliğinin azalmasi ve sertleşmesi ile kendini gösterir. Elle dokunulduğunda ciltte pütürlü, sertleşmis ve muntazam olmayan, "portakal kabuğu" şeklinde bir görüntü izlenir. Selülitin zayıf bayanlarda bile görülmesi, bunun genel yağlanmadan farklı bir oluşum olduğunun göstergesidir ve bir güzellik kusuru olarak kabul edilmektedir.Oluşma evreleri1.Dönem: Ayaktayken ve yatarken selülit belirtisi gözlenmez. Cilt sıkıştırıldığında portakal kabuğu görüntüsü izlenir. 2.Dönem: Yatarken herhangi bir portakal kabuğu görüntüsü gözlenmez. Ayakta iken portakal kabuğu görüntüsü oluşur. 3.Dönem: Ayakta ve yatarken ciltte sıkıştırılmasına gerek kalmadan portakal kabuğu görüntüsü olur. SebepleriHormonal nedenler; vücudumuzun salgıladığı hormon miktarları, çeşitli sebepler ile değişebilir ve bu durum hücre aralığında biriken sıvı miktarının artışına sebep olur. Östrojen hormonundaki artışlar selülit oluşumunda en önemli rollerden birini oynar.Beslenme; sağlıksız beslenme de selülit oluşumunu hızlandırır. Fast food ve hazır gıdalara dayalı beslenme şekli cilt yapımızı kötü yönde etlkiler. Hayvansal yağlar, tuz ve şeker dokularda su tutulmasını sağlar ve toksik maddelerin atılımını zorlaştırır. Sigara ve alkol kullanımı da doku yenilenmesindeki negatif etkisi ile selülit oluşumuna katkıda bulunur.Dolaşım bozuklukları; Lenfatik ve kan dolaşımındaki bozukluklar,hücrelerin yeterince oksijen ve besin alımını ve toksik maddelerin atımını yavaşlatır.Selulit oluşumunu engellemek içinBeslenme: Dengeli ve sağlıklı beslenmek şarttır. Kalori ve yağ oranı yüksek gıdalardan uzak durmalı, tuz ve seker tuketimi azaltılmalıdır. Bunun yanında bol sebze ve meyve tuketılmelidir. Zehirli ve atık maddelerin vücuttan atılması için bol su içilmelidir.Spor: Kan dolaşımını düzenlemek ve durağan olmaktan kaynaklanan deformasyonu gidermek için spor yapılmalıdır. Egzersiz yapılarak vücudun fazla yağlarını yakması sağlanmalıdır.Duruş ve giyim tarzı: Duruş bozuklukları ve giyim tarzı, dolaşım sisteminin ritmini bozar. Yanlış duruş halinizde sıkışan iç organlar toksik maddeleri atamaz. Yüksek topuklu ayakkabılar ve dar giyisileri tercih etmek dolaşım sistemini etkileyeceğinden selülit oluşumunu hızlandırır.Selülit tedavisi: Selülit tedavisinde en etkin yöntem masajdır. Çünkü masaj kan ve lenf dolaşımını harekete geçirerek dokuların oksijenlenmesini sağlar. Lenfatik dolaşımın artmasıyla toksik maddeler vücuttan daha kolay atılır. Masajın hem elle hem de cihazlarla uygulama şekli vardır. Elle olan masajlar yüzeysel olur, ancak aletli masajların etkisi derinlemesinedir.Selülit tedavisinde FDA belgeli tek cihaz: LPGLPG Endermolojisi aspirasyon (emme) ve dönme aksiyonlarının birlikte kullanılarak deri ve deri altı dokulara negatif basınç uygulanması prensibine dayanan bir masaj metodu. Dünyanın selülit tedavisinde etkinliği bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) belgeli tek endermoloji cihazı LPG’dir. Endermoloji, esas olarak selüliti tedavi etmekle birlikte uygulanan alanlarda lokal incelmeler de sağlar.

Önce kendinizi fark edin!

İş ararken en önemlisi kendinizi tanımaktır çünkü bu hem yapacağınız işi hem de geleceğinizi belirler. Kendinizi iyi bir şekilde tanıtmak başarının ilk adımıdır.
Odak noktanızı belirleyinÖncelikle boş bir kağıda kendinizi tanıtan bir yazı yazın. Bu yazı sizin istediğiniz formatta olabileceği gibi; Gerçekte ben kimim? Beni ne tanımlar? Beni şekillendiren şeyler nelerdir ya da kimlerdir? İhtiyaçlarım neler? Hedeflerim var mı, varsa neler? Güçlü ve zayıf yönlerim ne? gibi soruları yanıtlayan bir yazı da olabilir.Tüm bu bilgi toplama işlemleriniz bittikten sonra, hoşlanarak yapacağınız işlerin listesini çıkarın. Bu listeyi istediğiniz uzunlukta tutabilirsiniz.Örneğin: Halkla ilişkiler, pazarlama, muhabirlik, öğretmenlik, proje yöneticiliği…Becerilerinizin farkına varınHedefinizi belirlemeden önce becerilerinizin farkına varmak ve onları geliştirmek; hangi alanlara, hangi sektörlere ve hangi pozisyonlara uygun olduğunuzu belirlemek açısından çok önemlidir. Beceriler, faaliyet halindeki yeteneklerdir ve neyi yapmakta iyi olduğunuzu gösterir.Becerilerinizi ortaya koyduktan sonra, hangi alanlarda becerikli olduğunuzu, bir işletmenin ihtiyaç ve beklentileriyle örtüşüp örtüşmeyeceğini belirlemeniz gerek. Son olarak da bu becerilerinizi işverenler karşısında en iyi şekilde pazarlamanın yollarını aramaya geliyor sıra.Hemen harekete geçinOrtaya çıkardığınız becerileri geliştirmek için hemen harekete geçin. Yapmanız gerekenleri teker teker gerçekleştirip, rakipleriniz arasından sıyrılıp işgücü piyasasında değerinizi artırırken, kendinize uygun olan pozisyonlar, iş alanları ve sektörler arasında araştırmanızı yapmak için mevcut iş ilanlarını inceleyin.Neleri yapmaktan keyif aldığınıza, hangi alanlarda başarılı olduğunuza, sizin için nelerin önemli olduğuna karar verip hedef belirleme aşamasına yaklaştığınızı hissediyorsanız, şimdiye kadar yaptıklarınızı dosyanızın içine yerleştirebilirsiniz.Tek yapmanız gereken bir klasör edinmek. Bu klasörün içine, gerçekleştirdiğiniz aşamalarda ne yaptıysanız ve de kendi içinizde yaptığınız yolculukta nelerle karşılaştıysanız bunları dosyalar halinde yerleştirmek. Kariyer seçiminizi yaparken bu dosyaları tekrar gözden geçirdiğinizde kaydettiğiniz yazıların size ne kadar yardımcı olduğunu göreceksiniz.Hayattaki amacınızı belirleyin ve bunun için oluşturmanız gereken amaçlarınızı yazın:- Not alın.- Belirgin ve küçük hedefler belirleyin.- Hedefleriniz inandırıcı olsun.- Hedeflerinizi planlamak başarmanın sadece ilk adımıdır. Bu sebeple hedeflerinizi davranışa dönüştürün.- Öz disiplininiz olsun.- Sevdiğiniz amaçlarınızı hedef edinin.- Hedeflerinize ulaşmak için bir son tarih belirleyin.- Daha sonra, yapmayı düşündüğünüz işle ilgili bilgi toplayın. Böylece bilinçli kararlar verebilirsiniz. Örneğin, kendi işinizi kurmayı düşünüyorsanız, gireceğiniz pazarla ilgili bilgi toplayın ve halen o sektörde olan birileriyle konuşun.- Önünüze tek bir kariyer hedefi koymayın.Becerileriniz ve bilgileriniz doğrultusunda birkaç tane kariyer hedefi belirleyin. Zamanla bunların arasından en uygun olanı ortaya çıkacaktır. Kaynak : yenibiris.com

Dahilerin ortak özelliği: Anne sütü

Samsun Kadın Doğum ve Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Şükrü Arslan, anne sütünün yeni doğmuş bir bebek için en önemli gıda olduğunu vurguladı.
Oysa bir yaşından sonra inek sütü ya da hazır mamalarla beslenen çocuklar içinde zeka puanı 130, 140’ın üzerinde olan dahi çocuklar çıkmadığı görülmüştür. Anne sütünün her bebeği 6. ayın sonuna kadar bütün her şeyiyle besleyebilecek özelliği bulunduğunu, dolayısıyla anne sütü alırken bir bebeğin su dahil başka herhangi bir ek gıda almasına gerek olmadığını söyleyen Arslan, ’’Anne sütü 6. ayın sonuna kadar içindeki suyu, yağı, şekeri ile protein oranları, vitaminleri, mineralleri ile bebeği tam olarak besler. Anne sütü alan bir bebek aynı zamanda daha huzurludur ve daha zeki olur. Anne sütü almış bin bebeğin baş çevresi, boyu, kilosu belli bir oranda artar ve bebek büyür’’ diye konuştu. Yapılan araştırmaların anne sütünün üstün özelliklerini ortaya koyduğunu, anne sütü ile beslenen bebeğin sağlıklı geliştiği ve hastalıklara karşı daha dirençli olduğunun belirlendiğini anlatan Arslan, anne sütünün zeka üzerindeki etkisinin de artık araştırmalarda açıkça ortaya konulduğunu vurguladı. Anne sütü ile beslenen bebeklerin, mama ile beslenen bebeklere göre zeka puanlarının daha yüksek olduğunun tespit edildiğinin altını çizen Arslan, şunları kaydetti: ’’Bir yaşını doldurmuş bebeklerin anne sütüne çok fazla ihtiyaçları yoktur, çünkü ek gıdaya başlanmıştır. Bir-iki yaş arasında bebeklerin anne sütüne devam etmelerinin iki faydası vardır. Birincisi anne ile bebek arasındaki duygusal ilişki devam eder, ikincisi bebeklerin zeka puanı yükselir. Bir yaş ile 2 yaş arasında anne sütü alan bebekler içinde dahi dediğimiz çocuklar çıkmıştır, oysa bir yaşından sonra anne sütü almayan inek sütü ya da hazır mamalarla beslenen çocuklar içinde zeka puanı 130, 140’ın üzerinde dahi çocuklar çıkmamıştır.’’ ANNE SÜTÜ VE MAMA Annenin bebeğini ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslemesi gerektiğini, anne sütü almasına rağmen istenilen kiloya ulaşmayan bebekte, mamaya başlamak yerine enfeksiyonlardan şüphelenilmesi gerektiğini ifade eden Arslan, şöyle devam etti: ’’Bir annenin kendi sütü bebeğine herhangi bir zarar vermez. Zaten doğada da bunu görüyoruz, yavrulayan bir koyun kuzusuna kendi sütünü veriyor, yavrulayan bir at kendi tayına kendi sütünü veriyor, dışarıdan bir başka besin aramıyor. Biz de bir bebek dünyaya getiriyoruz, anne sütünün dışında bir besin aramak doğru değildir. Zorunlu hallerde, örneğin annenin belirli hastalıklarının bulunması, ruh hastası olması dışında anne sütünün kısıtlandığı herhangi bir durum yoktur. Anne sütü almasına rağmen bebeğin kilosu yetersizse, kilo almasıyla ilgili sorunlar varsa mutlaka bir çocuk uzmanına görünmelidir. Bizim idrar yolu enfeksiyonu dediğimiz ya da orta kulak iltihabı dediğimiz, ya da şuanda tespit edemediğimiz başka bir enfeksiyon olabilir. Çocuk kendi hastalığına bu enerjiyi harcadığı için emdiği sütü büyüme olarak kullanmayabilir. Dolayısıyla bebeğin durumuna bakılır, tahlilleri yapılır. Böyle bir hastalık varsa ortaya konur, bu hastalıklar tedavi edilir. Tedavi edildikten sonra da anne sütünden almış olduğu enerjiyi büyüme olarak kullanır.’’ Bebek mamaları, inek veya keçi sütünün doğumda annenin kaybedildiği, anne sütü veremeyecek kadar hasta olduğu, bazı ilaçları kullanmak zorunda kaldığı durumlarda kullanılabileceğini ifade eden Arslan, ’’Anne sütü varsa, bebeğin boyu büyümüyor, kilo almıyor diye hazır mamalara geçmek ya da inek sütüne geçmek doğru değildir’’ dedi. Prof. Dr. Şükrü Arslan, her annenin anne sütü konusunda bilinçli olması gerektiğini, ’’sütün yetmiyor, yaramıyor’’ endişelerinin doğru olmadığını, annelerin bebeklerini mutlaka en azından ilk 6 ay, yararları saymakla bitmeyecek anne sütü ile beslemeleri gerektiğini vurguladı.

Duyulmamış güzellik önerileri

Sağlıklı bir yaşam için tüketilmesi ve sofralardan eksik edilmemesi gereken sebze ve meyvelerden yapılan cilt maskelerinin cildi koruduğunu artık hepimiz biliyoruz ama deneyeniniz oldu mu hiç? Eğer denemediyseniz şimdi deneme zamanı! İşte uzmanlardan birkaç maske tarifi…
Ballı Maske ile Kırışıklıklara SonCivan perçemi çiçeği, saf suda 10 dakika kaynatıldıktan sonra sıkılarak süzülür. Bir fincan su soğutulur. Elde edilen posa ezildikten sonra yarım fincan limon suyu, bir çorba kaşığı zeytinyağı, bir tatlı kaşığı bal ve çırpılmış yumurta sarısı ile karıştırılır. Hazırlanan karışıma soğuk civan perçemi suyu ilave edilir. Maske kıvamına gelinceye kadar yulaf unu eklenir. Bu maske yüzdeki çöküntü ve kırışıklıkların giderilmesini sağlar. Bir hafta boyunca uygulanmalıdır. Yüzde bir saat kalması gereklidir.Parlaklığın Sırrı Bezelye Maskesi’ndeİki su bardağı taze bezelye ezildikten sonra üzüm pekmezi ile karıştırılır. Yumurta akı ve yarım fincan ay çiçek yağı ilave edilir. Bir miktar un konularak maske kıvamına gelinceye kadar karıştırılır. Ten dokusu üzerinde parlaklık sağlar, gece yatmadan uygulanmalıdır. Sabah cilt temizlenir.Kuru Ciltlere Çilek MaskesiBir avuç taze çilek ezilip, yulaf unu ile karıştırılır. Bir adet yumurta sarısı ile iki çorba kaşığı yoğurt çırpılır, krem kıvamına getirilir. Kuru ciltler için besleyici olan bu maske 20 dakika ciltte kaldıktan sonra ılık su ile yıkanır. Çilek maskesi özellikle göz altlarındaki kırışıklıkların azalmasında önemli rol oynar.Patlıcan ve Sarımsak Lapası Maskesi ile Mikropları ArındırınDilimlenmiş yarım patlıcan iki bardak suda kaynatılır. Hazırlanan karışıma bir diş sarımsak eklenerek lapa haline getirilir. Buna kaymak katılarak krem haline getirilir. Bu karışım iki ay boyunca her gün tekrarlanmalıdır. Tendeki mikropları arındırmada ve yüze canlı bir görünüm kazandırmada etkindir.Salatalık Maskesi ile Cildinizi Canlandırınİki tutam çuha çiçeği kurutulur, dövülüp toz haline getirilir. Kabukları soyulmuş yarım salatalık, bir fincan pirinç unu, çuha çiçeği tozu ile birlikte 10 dakika ateşte pişirilir. Elde edilen karışım bulamaç haline getirilir. Hazırlanan bulamaca yarım fincan elma suyu, bir çorba kaşığı saf zeytinyağı ilave edilerek krem yapılır. Yüz ve boyuna uygulanan bu maske, cildin canlı ve sağlıklı görünmesini sağlar. Yüzde yarım saat beklettikten sonra cilt, ılık su ile yıkanır.Sivilceler için İki Avuç Buğdayİki avuç buğday, iki bardak suda ezilir. İki yumurta sarısı ve bir çorba kaşığı badem yağı konulur, yüze sürülür ve kurumaya başlayınca yıkanır. Ardından gül suyu sürülür. Kızıl lekelerin ve sivilcilerin giderilmesini sağlar. Sabah ve akşam olmak üzere günde iki defa uygulanır. Bu maske şampuan olarak da kullanılabilir, saçların parlamasını sağlar.

30 Ağustos 2012 Perşembe

İşyerinde sorunlarım var diyenlere

Çalıştığınız iş yerinizde sorunlar mı yaşıyorsunuz ? İşte size birkaç sorunla başedebilmenizin yolları.
İşyeriniz bazen probemli bölge haline mi geliyor? Ve buna dayanamıyor, stres yapıyor, kızgınlık içinde işlerinizi halletmeye mi çalışıyorsunuz? Çalışma arkadaşlarınızın davranışları siz de sorun haline mi geldi? İşte size işyerinizde meydana gelebilecek sorunlara, kızgınlıklara karşı dokuz somut çözüm önerisi.Şirkette hakkımda dedikodu yapılıyor. Bu konuda ne yapabilirim?Siz siz olun ve bir an evvel bu konuda konuşun. Yoksa dedikodular genişleyip etrafa iyice yayılır ve gerçekmiş gibi gösterilir. Sonunda da öyle kalır ve herkes doğru oladuğuna inanır. Konuyu doğrudan konuşun. Örneğin; “duydum ki hakkımda konuşuyor musşunuz...” diye başlayın söze. Böyle bir konuşmanın üzerine genellikle dedikoducular susacaktır. Böylece de hakkınızdaki olmadık söylentilere son vermiş olacaksınız. Herkes grupça öğle yemeğine çıkıyor ve kimse bana sende gelmek ister misin diye sormuyor. Bunu nasıl değiştirebilirim?Bu durum genellikle bir yanlış anlamaya dayanır: belki de işe yeni başlayan sizi biraz havalı, kibirli buluyorlar. Çünkü onlarla konuşup birşey sormuyorsunuzdur ve onlara takılmıyorsunuzdur. Bu nedenle onlarla bu konuyu direk konuşun veya birşey demeden sadece “aa yemeğe mi? Durun bende geliyorum” deyip, onlara katılın. Sizi redetmeyeceklerdir. İş arkadaşım istediği zaman işe gelip, istediği zaman gidiyor. İşten kaytarıyor. Bu konuda ne yapabilirim?İş arkadaşınız, işe ne zaman isterse gelip, ne zaman isterse gidiyor. İşleri bu kadar ihmal etmesine rağmen üstüne bir de tatil yapıyor, çünkü kendince ayrıcalıkları var. Ve tüm bunlar sizi kızdırıyor! Bu durum işinize zarar veriyorsa ve daha fazla iş yapmanıza neden oluyorsa, ve elinizde de çalışma arkadaşınıza göz dağı verecek kanıtlarınız varsa, harekete geçin. Ancak kanıtlarınız yoksa, onu taklit edip yaptıklarını yapın, belki bu sayede aklı başına gelir, ya da oduğunuz gibi çalışmaya ve tabii ki de kızmaya devam edin. ÇATIŞMALAR...Kendimi çok çalışıyormuş gibi hissediyorum. Omuzlarımda çok fazla iş yükü var. Patronuma bunu nasıl söylerim? Önce kendinize işlerin size neden fazla geldiğinin bir açıklamasını yapın. Örneğin özel yaşamınızda problemler yaşıyorsanız, stres ve üzüntü içindeyseniz bunu patronunuza çok detaya girmeden açıklayıp, bir iki hafta daha erken çıkmak istediğinizi dile getirin. Ancak size çok yüklenildiğini düşünüyorsanız, patronunuza somut bazı fikirler önerip, teklifler yapın. Ofisimi hırçın bir iş arkadaşıyla paylaşmak zorundayım. Onunla nasıl başedebilirim? Birlikte çalışmayı bir meydan okuma olarak görün. Kendinizi savunmayı ve anlaşmazlık durumlarında hemen konuşmayı öğrenin. Psikolojiden bir öneri; örneğin çalışma arkadaşınız size yardım ettiğinde yani hoşunuza giden davranışlar durumunda bunu övün, hoşunuza gitmeyen ve istenmeyen davranışlara da tepki verin. Masa arkadaşım sürekli özel telefon görüşmelerini sesli yapıyor. Bu da beni son derece rahatsız ediyor. Kendimi nasıl savunabilirim? Masalarınızın arasına konabilecek bir paravan veya panel bu işe kesin çözüm bulacaktır. Ancak bunların hiçbiri yardımcı olamıyorsa, şefinize gidip durumu şikayet etmeden anlatıp , isteğinizi dile getirin. Sonuçta söz konusu olan iş konsantrasyonunuz ve bunun sonucunda da şirketin verimliliği. Önemli nokta: problemi anlatırken iş arkadaşınızı şikayet etmeyin, sadece problemi dile getirin. RAHATSIZLIK VEREN FAKTÖRLER...Patronum sürekli yaralayıcı ve kırıcı yorumlarda bulunuyor. Kötü bir niyeti yok ancak bu beni yine de rahatsız ediyor. Ne yapabilirim? Bu konuda tek birşey yardımcı olabilir, o da sitemde bulunmadan doğrudan onunla konuşmak, örnekler vermektir. “Espirileriniz güzel ancak zaman zaman söylediklerinizden alınıyorum, örneğin...” gibi cümlelerle olayı ona anlatabilirsiniz. Ayrıca iyi bir performans karşısında patronunuzdan takdir edici sözler de duymak istediğinizi hafiften belirtin. İş arkadaşım sürekli pencereleri açıyor, üşüyorum. Onunla nasıl uzlaşabilirim? İkiniz de belirli kurallara uymayı deneyin. Örneğin iş arkadaşınız yarım saatte bir üçer dakika olmak üzere pencereleri açıp hava alsın. Siz de onun söylediği bazı kurallara uyun. Ancak eğer uymamamakta diretirse odalarınızı değiştirmekten başka yapacak birşey kalmıyor. Çalışma arkadaşım ter kokuyor. Onu kırmadan bunu nasıl söyleyebilirim? Susmak hiçbir zaman çözüm değildir. Ter kokusu sinirlerinizi daha da bozar ve her zaman sataşacak bir neden ararsınız. Onunla yalnızken konuşmaya çalışın. Onunla olmayı sevdiğinizi, keyif aldığınızı anlatın. Konuşmalarınızda köprüler oluşturun. Örneğin “çoğumuz yoğunluktan birçok şeyin farkına varamayız, terlediğimizin bile...” gibi. Ancak baktınız böylesi olmayacak ona güzel bir parfüm de hediye ederek olayı çözmeyi deneyebilirsiniz.

Sağlıklı annelik için gerekli kontroller

Uzmanlar, Anneler Günü vesilesiyle anneleri düzenli sağlık kontrolleri konusunda uyarıyor. Unutmayın, rutin doktor randevularına gitmemek, hastalıkları en iyileştirilebilir dönemlerinde yakalama fırsatını kaçırmak anlamına gelebilir.
Anneler çoğu zaman kendi sağlığını ailesinin ihtiyaçlarının arkasında tutar. Çocuklarının ve eşinin sağlığı her zaman kendi sağlığından önce gelir. Ancak bir anne çocuklarının geleceği için, öncelikle kendi sağlığını güvence altına almalıdır. Düzenli sağlık kontrolleriyle hastalıklardan korunmalıdır ki; çocuklarına sağlıklı bir anne olabilsin.Anadolu Sağlık Merkezi’nden Dahiliye Uzmanı Dr. Erdoğan Selçuk Şeber, geleceğin sağlıklı anneleri için düzenli kontrollerin önemini anlattı.21 Yaşından İtibaren Kontrollere Başlanmalı!Kimler Hangi Düzenli Kontrolleri Yaptırmalı?21 yaşından büyük tüm kadınlar senede bir defa düzenli sağlık kontrolü yaptırmalıdır. Bu yıllık görüşme esnasında mutlaka, Boy, kilo ve kan basıncı ölçümleri alınmalıdır. Bir sağlık profosyoneli tarafından meme dokusunda kitle veya anormallikleri saptama amacıyla klinik meme muayenesi yapılmalıdır. Klinik meme muayenesi 20 - 39 yaş arası kadınlarda her üç senede bir 40 yaş üzeri kadınlarda senede bir defa yaptırılmalıdır. Üreme sağlığını değerlendirme amacıyla jinekolojik muayene yaptırılmalıdır. Jinekolojik muayene Pap testini de içermelidir. 40 yaşından sonra senede bir defa mammografi yaptırmaları gerekir. Tüm kadınlar menopoz dönemine girdiklerinde rahim kanseri için risk faktörleri ve belirtileri konularında bilgi edinmeli ve tüm beklenmeyen kanamaları doktorlarına iletmelidirler. Akrabalarında kalıtımsal kalın bağırsak kanseri olan kadınlarda 35 yaşından itibaren yıllık tarama ve biyopsi yapılmalıdır.Kadınlarda En Sık Rastlanan Rahatsızlıklar Neler?Kadınlarda ölüme neden rahatsızlıkların başında kalp hastalıkları gelmektedir. İstatistiksel veriler kalp damar rahatsızlıklarının görülme sıklığının kadınlarda her geçen yıl erkeklerde görülme sıklığına daha çok yaklaştığını göstermekte. İkinci sırada ise kanserlerler yer alıyor. Kadınlarda ölüme sebebiyet veren kanserlerden en sık görülenleri meme, kalın barsak ve akciğer kanseridir. Deri kanserleri sıklığında da son yıllarda hızlı bir artış gözlenmektedir. Hemen bir sonraki sırada ise, artık neredeyse bir salgın boyutuna gelmekte olan diyabet yer almaktadır. Sağlık Kontrollerinin İçerikleri Yaştan Yaşa Farklılık Gösterir mi?20 yaşından itibaren tüm kadınlar rutin muayene sırasında doktor tarafından kalp damar hastalıkları yönünden ailede kalp hastalığı öyküsü, sigara içme alışkanlığı, sağlıksız beslenme ve fiziksek aktivite sıklığı gibi risk faktörlerinin varlığı değerlendirilmelidir. Yüksek kolesterol ve diyabet riskine göre açlık kolesterol , HDL kolesterol ve açlık kan şekeri düzeyi bakılmalıdır. Eğer risk faktörleri mevcutsa bu testler her 2 senede bir yaptırılmalı eğer mevcut değilse her 3 senede bir yaptırılmalıdır40 yaşından itibaren her 5 senede bir kalp damar hastalığına yakalanma için risk değerlendirilmesi yapılmalıdır. Bu tarama eğer birden fazla risk faktörü (düşük HDL düzeyi, ailede erken kalp hastalığına yakalanma öyküsü (65 yaşından önce erken menopoz, şeker yüksekliği vb) varsa daha sık yaptırılmalıdır.50 yaşından sonra tüm kadınlarda tiroid hastalıkları için TSH düzeyine bir kez bakılmalıdır Uyulması Gereken Bir Aşı Takvimi Var mıdır?Genel kadın sağlığı muayenesinin yanında kadınlar doktorlarıyla yaşa uygun aşılanma takvimi konusunda görüş alışverişinde bulunabilirler. Çocuk doğurma çağındaki kadınların çoğu, grip, hepatit Ave B, kızamık kabakulak ve kızamıkçık hastalıklarından koruyucu aşılar için uygun aday konumundadırlar. 55 yaşın üstündeki tüm kadınlar zatüreeden korunmak için pneumoni aşısı ve 60 yaşın üstündeki tüm kadınlar zonadan korunmak için su çiçeği aşısı yaptırabilirler. Tüm kadınlar her 10 yılda bir tetanoz - difteri-boğmaca aşısı olmalıdır.NTVMSNBC

Yatak savaşlarına son verin!

Birbirlerini delicesine seven ve aralarında kuvvetli bir bağ bulunan çiftler bile yatakta ciddi mücadeleler verebiliyor. İşte size en bilinen problemler ve çözüm yolları...
Partnerinizle uykuya dalma süreniz farklılık gösteriyor ve uykuyla olan ilişkiniz zıt kutuplarda seyrediyorsa, aynı yatağı paylaşmak hiç de kolay olmayabilir!Davranış Bilimleri Enstitüsü Yetişkin ve Aile Psikolojik Danışmanlık Merkezi psikologlarından Uzman Psikolog Eda Arduman, ABD’de yapılan bir araştırmanın, çiftlerin yüzde 12’sinin uyku sorunlarından dolayı ayrı yattıklarını gösterdiğini anlatıyor.İşte çiftlerin gece boyunca karşılaşabilecekleri sorunlar ve çözümleri...1) Partneriniz hemen uykuya dalıyor, sizse konuşmak istiyorsunuz:Eğer uykuya dalmadan önce sevgilinizle konuşma ihtiyacı duyuyorsanız, ilgi eksikliğinden yakınıyor olabilirsiniz. Ondan yatağa her zamankinden 10 dakika daha erken gelmesini rica edebilirsiniz. Yalnız şiddetli tartışmalar yapmak ya da önemli konulara değinmek yerine hafif ve eğlenceli şeylerden bahsetmeye özen gösterin.2) Sevgilinizin belli bir uyuma rutini var, oysa sizin yok:Uykuya dalmadan önce belli bir rutine sahip olmak olağandışı değil; öyle ki bazı insanlar bu rutinlerini yerine getirmeden uykuya dalamazlar. Partnerinizin de böyle sıkı bir rutin izlemesi mutlaka tüm gün yaptığı aktivitelerle ilgilidir. Ona kırılmayın ve anlayışlı olmaya gayret edin; sakın içinize kapanmayın. Size sırtını dönüp uyumadığı sürece onu güldürebilir ve tavırlarını sevgi dolu tuhaf alışkanlıklar dizisi olarak görebilirsiniz.3) Uyandığında huysuz ve soğuk oluyor, oysa siz çok neşeli ve sıcaksınız:Böyle bir durumda ona kızmak ya da yüklenmek yerine, rahat bırakabilir hatta sakinleşinceye kadar ortalıkta görünmeyebilirsiniz. Pozitif enerjinizi farklı aktivitelerde kullanabilir, sabah sporunun ardından güzel bir kahvaltı yapabilirsiniz. Bu arada partneriniz eski neşesine kavuşmuş olacaktır. Psk. Eda Arduman, sabah mizacı diye tabir edilen ruh durumunun eskiden yetişme şartları ve alışkanlıklarla ilişkilendirilirken artık kişilere özgü biyoritmlerle açıklandığını vurguluyor: "Beyin tarama teknolojilerinin ilerlemesi sayesinde artık biyoritm çeşitliliklerinde biyolojik kökenlerin rol oynadığına inanıyoruz. Bireylerin kendilerine özgü ritimleri vardır, iki kişi bazen uyumludur, bazen de ritimler kaçınılmaz olarak çatışır ve problemler yaşanmaya basşlar." Arduman, sabahları henüz dünyaya iniş yapamamış bir insanı aşırı bir neşeyle karşılamanın karşınızdaki kişinin sıkıntısını artırabileceğini söylüyor. Bu yüzden yukarıda da önerdiğimiz gibi partneriniz neşesine kavuşana kadar uzakta olmanız iyi bir çözüm olabilir. 4) Yorganı sürekli kendine çekiyor, siz de yakalamaya çalışıyorsunuz:Öncelikle bu durumun kişisel olmadığını, partnerinizin yorganı uykusunda bilinçsizce çekebileceğini aklınızdan çıkarmayın. Ayrıca böyle yapması her zaman onun egoist olduğunu da göstermez. Mesela iş yerinde kötü bir gün geçirmiş olabilir. Yanıtları bulmak için konuşmanız şart. Bu sorunu yaşadığınızda mizah anlayışınızı devreye sokmaya çalısın. Çift yorgan kullanmayı da deneyebilirsiniz.5) Yatağa çok geç geliyor, oysa siz onun daha erken yatmasını istiyorsunuz:Partneriniz yatağa erken gelip burada vakit harcamak yerine yapacak farklı aktiviteler bulduğundan sizi yalnız bırakıyor. Elbette bu durumda alınmanız ve özen görmediğiniz düşüncesine kapılmanız çok doğal. En iyisi onunla açık açık konuşun ve en azından haftada iki defa yatağa daha erken saatte gelmesini istediğinizi dile getirin.6) Partneriniz televizyon izlemek istiyor, sizse uyumak:Uzmanlar sadece bazı televizyonlarda mevcut olan saat kurma sisteminin kullanılmasını tavsiye ediyorlar. Saat belli bir süre için kuruluyor, o süre dolunca da televizyon kendi kendine kapanıyor. Uyku terapisti Miehael Breus çoğu insanın bu süre zarfında uykuya yenik düştüğünü belirtiyor. Uzman Psikolog Eda Arduman, bazı insanların uykuya dalmadan önce televizyon seyretmelerini ya da kitap okumalarını "dikkatlerini kendilerinden uzaklaştırıp başka bir noktaya odaklanarak kendilerini teslimiyete hazırlamaları" olarak açıklıyor.Çözüm önerisiyse şöyle: "İki kişi birbirinin görüşünü paylaştıktan sonra uygulanabilir çözümler geliştirilebilir. Beraber çalıştığım çiftlerin kulaklık kullanmak, televizyonun sesini açmadan seyretmek ya da ayrı odalarda televizyon izlemek gibi çözümler bulduğuna tanık oldum." 7) Kitap okumak istiyorsunuz, partneriniz ışıktan rahatsız oluyor:Uyumadan önce kitap okumanız partnerinizin uykuya dalmasını zorlaştırabilir. Michael Breus, kitap okumadan uyuyamayanlara düşük voltajlı ampul kullanmalarını öneriyor. Eda Arduman, ışığa duyarlılığın, kişiden kişiye değiştiğini ekledikten sonra lambanın yönünü ayarlayarak ya da minik okuma lambaları temin ederek bu problemin çözülebileceğini söylüyor. Bu arada partneriniz uyku maskeleriyle de ışıktan korunabilir ve rahatça uykuya dalabilir.8) Partneriniz sıcağı sevmiyor ama siz üşüyorsunuz:Breus, ideal vücut ısısının 18 ila 22 derece arasında değiştiğini hatırlatıyor. Eğer bu iki derece arasında her iki tarafa da uyan bir ısı yakalanamıyorsa, o zaman partnerinizin yakınına sadece soğuk hava veren bir alet yerleştirebilirsiniz.9) Horlaması sizi çok rahatsız ediyor:Öncelikle eğer partneriniz sürekli horluyorsa, o zaman bir doktora görünmesi şart.Uyku apnesi horlamaya sebep olabiliyor. Ayrıca burundaki nemi azaltarak soluk almayı kolaylaştıracak dekonjestanlarla da sorun giderilebilir. Bir de partnerinizin sırtını size dönüp uyuması horlamasını daha az duymanızı sağlayacaktır. Araya yastıktan bir duvar da örebilirsiniz. Bazen horlamayan eşin önceden uyuması da çözüm olabiliyor. Ağır yemek yemek ve içki de horlamayı tetikleyebilir. Ayrıca iyi bir yastık kullanmak çok önemli. Çok rahat ettiğiniz bir yastık satın alın ve eskimeden değiştirin. Kafa belli bir seviyedeyken hem rahatlık artabiliyor hem de horlama ihtimali azalabiliyor.Son olarak bazı uyku ürünleri ve yastıklar alerjiye neden olabiliyor ve alerjiler de horlamayı tetikleyebiliyor. Alerji yapmayan yastıkları ve yorganları tercih edebilirsiniz. Odadaki diğer alerji tetikleyicileri de tespit edin. Bazı çiçek türlerinin ve tüylü hayvanların da alerjen olabildiği de unutulmamalı." KİM HANGİ TARAFTA UYUYOR?Bazı insanların her zaman yatağın belli bir tarafında uyumayı tercih ettiklerini biliyoruz. Bu durum uzun zaman boyunca sağ beyin ile sol beyin arasındaki üstünlük ilişkisiyle açıklandı. Günümüzdeyse uzmanlar kadınların bir ısı kaynağı ya da banyo yakınında uyumayı tercih ederken, erkeklerin kadınları korumak için içgüdüsel olarak kapıya yakın tarafta yattıklarını vurguluyor.En iyi uyku ritüelleriİlişki terapisti Diana Kirschner uykudan önce aksatmadan yapılan bazı ritüellerin daha rahat ve huzurlu bir uyku sağlayacağını, partnerinizle aranızdaki ilişkiyi daha da kuvvetlendireceğini söylüyor:* Uyumadan önce mutlaka birbirinize tatlı rüyalar dileyin.* Parmaklarınızı partnerinizin saçları arasında gezdirin ve başını usulca okşayın.* Işıkları söndürün ve birbirinize gününüzün nasıl geçtiğini anlatın.* En az iki dakika boyunca ellerinizi kavuşturun.* Yanağına iyi geceler öpücüğü kondurmayı unutmayın.

Sonsuz aşk mümkün mü?

Aşk sonsuza dek sürer mi, yoksa bir gün elbet biter mi? İşte sonsuz aşk...
Birbirini çılgınca seven iki insanı sıfır noktasına getiren, çözümsüzlüğe ve dolayısıyla ayrılığa sürükleyen bir sürü neden var. Belki de bu nedenleri yeterince iyi tanımıyor ve onlarla nasıl başa çıkacağımızı bilmiyoruz.Ne ile ve nasıl mücadele etmemiz gerektiğini öğrenirsek belki her şey çok farklı hale gelecek. O halde olmayan umudumuzu yoktan var edelim ve ilişkilerimizi katletmek için pusuya yatmış bekleyen 5 düşmanı mercek altına alalım.Zaman her acının ilacı ama aynı zamanda da her aşkın birinci dereceden katil zanlısı... Yeni bir ilişkiye başladığınız anda şunu bilin ki saatli bomba da geri sayıma başladı. Cicim aylarının bitmesinden sonra gelen boşvermişlik, o tuhaf "Nasıl olsa benimle!" duygusu, ilişkiye ve birbirine alışmanın getirdiği umursamazlık ve özensizlik her ilişkiyi sıradanlığa sürüklüyor ve bu sıradanlık, taraflardan biri "Beraberliğimizin bir anlamı kalmadı," diyene kadar sürüyor. İlişkiyi bir bebek gibi düşünün. Bebeğinize birkaç yıl bakıp sonra "Nasıl olsa kendi kendine büyüyor," deyip bir kenara mı atacaksınız? Aşkınıza sahip çıkın ve her aşamasında ona emek vermeye hazır olun. Birbirinizle ilgilenin, birbirinizi özleyin, konuşun, fikirlerinizi paylasın ve sorunları, büyüyüp çözümsüz hale gelmeden oturup tartışın. Kısacası, ikiniz de gayret gösterin, yorulun, terleyin.Tabii söner, körüklenmeyen her ateş gibi... Seksin seyrekleşmesi uzun ilişkiler için oldukça normal ama bu seyrekliğin rutine dönüşmesi değil. Hele cinsel ilişkiden zevk almamanın, yalnızlık ve katlanma duygusunun cinsel tatmin ve birlikte bir bütün olma hissinin yerini alması arzu ateşini söndüren ve mutlu aşkı mutsuz sona sürükleyen en önemli etkenlerden biri. Sorunun temeli belki de şu; erkekler sekse ulaşmak için aşık oluyor, kadınlarsa aşka ulaşmak için seks yapıyorlar. Ancak sonuçta iki taraf da mahremiyet ve yakınlığa ihtiyaç duyuyor. Cinsel isteği körüklemek için bu ihtiyaçtan yola çıkılabilir: Birbirinize yakınlık gösterin ama "iş" icabı sadece yatakta değil yatak dışında da... Hissettiklerinizi, sıkıntılarınızı, özlemlerinizi paylaşın. Yatakta tek başınıza fantezi kurmak yerine birlikte fanteziler geliştirin. Böylece cinsel yaşamınız sıcaklığım "9,5 hafta"dan daha uzun süre koruyabilir. Kızgınsınız, hem de çok... Sevdiğiniz erkek birlikte oturmaya başladığınızdan beri nedense alışveriş, yemek pişirme, çamaşır yıkama, evi toplama gibi işleri sizin yapacağınızı varsayıyor, üstelik sizin mesleğiniz de onunki kadar zorken... Peki, ne oldu? Ne olacak, toplumsal rollere teslim oldunuz. Anne babalarımız ve toplum aracılığıyla bilinçsizce aldığımız "doğru kadın" ve "doğru erkek" rolleri, bir anlamda beynimize işler ve duygusal ilişkilerimizde ortaya çıkar. Siz içgüdüsel bir biçimde üzerinize düşen her işi yaparsınız ama onlar aslında ikinizin de üzerine düşen işlerdir. Ona evle ilgili çeşitli görevler verin ve bu görevleri gerçekten üstlenmesini sağlayın. Markete uğramayı unutup eve mi geldi? Sakın siz kalkıp markete gitmeyin, bırakın o gitsin. Mutfağı temizlemekte başarısız mı? Bırakın temizlesin. Gerekirse siz sonra gidip bir daha yaparsınız. Önemli olan onun da birtakım sorumlulukları olduğunu hissetmesi. Yoksa yaptığınız her iyilik, bir süre sonra kaçınılmaz bir biçimde göreviniz haline gelir ve bu da sizi ilişkinizden soğutmaya başlar.Bazen geçmişteki bir ilişkinin gölgesi bugünün mutlu aşkının üzerine düşebilir. "Yeni sevgilim doğru insan mı? Yoksa benim için hala mücadele eden eskisine mi dönmeliyim?" gibi kuşkular güzel giden bir ilişkiyi bir süre sonra zehirlemeye başlar. Büyük bir ihtimalle yeni büyük aşkın diğer kahramanı bu kararsızlıktan, bu gidip gelmeden sıkılır, hevesi kaçar ve ilişkiyi bitirir. Eğer eski sevgilisiyle ilgili tereddütleri olan sizseniz tavsiyemiz; onu unutun! Çünkü aynı suda iki kere yıkanılmaz. Kendinize ve yeni aşkınıza gerçek bir şans tanıyın. Eskisiyle kıyaslamak gibi bir hataya düşmeyin, onun yerine yeni sevgilinizin olumlu özelliklerini keşfedin, bu daha heyecan verici... Bu arada eski erkek arkadaşınız askıntı olmaya devam ediyorsa onunla görüşmeyi tamamen kesin. Demek ki, henüz arkadaş kalmaya hazır değil, üstelik bu durum yeni erkek arkadaşınızı da fazlasıyla rahatsız edebilir.Farklı ilgi alanları, geleceğe dair bambaşka beklentiler, hayaller ve birbirine ters bakış açılan çoğunlukla ayrılığa sebep oluyor. Yani "Zıtlar birbirini çeker," sözü tam bir palavra! Tabii ki, karakterleriniz aynı olmak zorunda değil. Mesela siz daha neşeli ve dışa dönüksünüzdür, o ise daha sakin ve çekingen, bu durum bir problem yaratmaz. Fakat hayata ve dünyaya bakışınız, beklentileriniz, zevkleriniz ve planlarınız uyuşmuyorsa işiniz bayağı zor.Beraberliğinizi sürdürmeyi gerçekten istiyorsanız ve bu şekilde de aşkta mutlu sona ulaşabileceğinize inanıyorsanız, o zaman önce sevgilinizi değiştirme fikrini unutun. Onu şu anki haliyle, hiçbir şekilde başka bir insan yapmaya çalışmadan ve size ters gelen davranışlarından şikayet etmeden kabul etmelisiniz, tabii o da sizi... Eğer ikiniz de bunu başarırsanız belki ilişkinizi uyum içinde sürdürebilirsiniz.

6 yiyecek ile sakinleş!

Stresli zamanlarınızda mısınız? İş stresi sizi terletirken, devamlı endişeli düşünceleriniz mi var? İşte sizi sakinleştirecek 6 sihirli yiyecek!
İlişkilerinizde sorunlar mı yaşıyorsunuz? Hatta bu aralar bir ilişkiniz olmadığı için de biraz umutsuz musunuz? Nedenleri ne olursa olsun, yaşadığımız stres dolu anlarda tüketeceğimiz bazı besinler ile sakinleşmemiz gerçekten mümkün! Bu zamanlarda genelde kalorilerini umursamadan yediklerimizin bizi daha mutlu edebileceğini biliyoruz. Klasik olan şudur, büyük bir kap dondurma! İçeriğindeki şekerin birden kanınıza karışması sayesinde stres hormonlarını azdırabilir. Önce iyi hisseder gibi olursunuz, fakat sonrasında eskisinden de daha karamsar bir hale dönebilirsiniz. Ve tabii alkol alırsanız, güzel bir uyku yerine bütün geceniz kötü bir kabusa da dönüşebilir. Böyle zamanlar için hem sağlıklı, hem de sizi gerçekten sakinleştirecek çok farklı alternatifleriniz mevcut. Kiraz, çilek ve böğürtlen gibi meyveler sizi rahatlatabilir. İçeriğindeki karbonhidrat yavaşça şekere dönüşürken sizi mutlu edecek ve aynı zamanda vücudunuz bir şeker bombardımanına tutulmamış olacaktır. C vitamini açısından güçlü olan meyveler sayesinde vücudunuzdaki kortizol hormonu azalacak ve daha az stresli hissedeceksiniz. Siyah Çikolata: %70 kakao içeren siyah çikolatadan vazgeçmeyin! İçeriğindeki güçlü antioksidanlardan olan flavanoid sayesinde rahatlayacak ve kendinizi daha mutlu hissedeceksiniz. Kuşkonmazın stresinizi azaltabileceği aklınıza gelmiş miydi? İçeriğinde doğal olarak bulunan folik asit sayesinde kendinizi rahatlamış hissedeceksiniz. Bir kap yoğurdun içine karıştırarak yiyebilirsiniz. Bir Meksika mezesi olan Guakamole yapmaya ne dersiniz ? B vitamini deposu olan avokadaların sizde yaratacağı etki çok iyi olacaktır. Tarif: 2 avokadayı soyun. Çekirdeklerini çıkartarak 4’e bölün. Yoğurt, maydonoz, limon suyu, sivri biber, soğan ve sarımsağı bir kaba avokadolar ile birlikte koyun. Hepsini iyice ezilene kadar karıştırın. Bunun için mutfak robotunuzu kullanabilirsiniz. Sonrasında 2 domatesi küp küp kesin, ve hazırladığınız karışımın içine ekleyin. Buzdolabında yaklaşık 1 saat beklettikten sonra çıkarın ve işte muhteşem bir stres düşürücü lezzetiniz hazır! Chai Çayı sizin için ilginç bir alternatif olabilir. Yumuşak içimiyle sizi rahatlatacak kafeinsiz bir Chai çayı bütün gününüzün iyi geçmesini sağlayabilir! Kendinize bir mola verin. Önemli bir konuşma veya yapacağınız iş öncesinde yaklaşık 1000mg C vitamini almanız, ruh halinizi çok daha iyi bir hale sokacaktır. Kan basıncını düşüren ve kortizol hormonlarını azaltan C vitamini sayesinde hem damak lezzetiniz artacak, hem de stresiniz aşağıya çekilecek. RealAge

Çay, kahve ve sigara midenizin düşmanı!

Fast food, kötü yağlarla yapılan gıdaların tüketimi, aşırı çay, kahve içilmesi,kola gibi gazlı içeceklerin tüketilmesi, sigara alışkanlığının artması reflüye zemin hazırlar.
Beslenme ve yaşam tarzının değişmesi, farklı sıkıntı ve hastalıkları da beraberinde getiriyor. Mide asidinin, anormal bir şekilde yukarı doğru çıkarak yemek borusuna ve boğaza gelmesi durumunda oluşan reflüyü uzmanlar modern toplum hastalığı olarak niteliyor. Reflünün beslenme düzeninin değişimiyle bağlantılı olduğunu ifade eden Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Dursun Buğra, "Günümüzde daha çok fast food, hızlı yemek yeme alışkanlığı, kötü yağlarla yapılan gıdaların tüketimi, aşırı çay, kahve içilmesi, kola, soda, bira gibi gazlı içeceklerin tüketilmesi, sigara alışkanlığının artması reflüye zemin hazırlar. Tüm bunlar mideden yukarıya doğru asit kaçışını kolaylaştırıcı etkenlerdir" dedi. Kötü beslenme alışkanlığı nedeniyle kiloların da artmaya başladığını belirten Prof. Dr.Dursun Buğra "Kilonun biriktiği yer ise en sıklıkla karındır. Karında biriken fazla kilolar, yağ artışı midenin basıncını artırır, dolayısıyla mide içindeki yüksek basınçtan, daha düşük basınçlı yemek borusuna doğru hem asidin hem de gıdanın kaçışı kolaylaşmış olur ve bunlar da reflüyü kolaylaştıran etkenlerdendir" diye konuştu. İlaç tedavisi etki etmediği takdirde cerrahi girirşimler yapılabilir Reflü tedavisinde sıklıkla kullanılan yöntemin ilaç tedavisi olduğunu belirten Prof. Dr. Buğra, tek başına ilaç tedavisinin de yeterli olmayacağını hastanın da yardımının gerektiğini kaydetti. Prof. Dr. Dursun Buğra, yaşam tarzının mutlaka değiştirilmesi gerektiğinin altını çizerek, "Kişinin kilo alımı, kötü beslenme, gazlı içecekleri içme, kahve ve sigara gibi olumsuz etkenlerden vazgeçmesi gerekir" dedi. Geceleri baş tarafın yükseltilmesi ve asit önleyici ilaçlarla hastalığın yüzde 90’ının tedavi edilebileceğini ifade eden Prof. Dr. Buğra, "Tedaviden sonra yakınmaları tekrar ortaya çıkanlarda ya da ilaç tedavisinden hiç yarar görmeyenlerde ise cerrahi girişimler yapılabilir" diye konuştu.

Eskimo öpücüğü

Fransız öpücüğünü herkes bilir ya eskimo öpücüğünü?
Dondurucu soğuk eskimoların öpüşme şekillerini de etkilemiş... Dondurucu soğukta nasıl öpüşülür dersiniz? Merak edenler için işte yanıtları.. Sıcak bölgelerdeki insanlar dokunarak birbirini harekete geçirirler. Eskimoların yaşadığı bölgede soğuktan titreyen ellerle romantizmi yaşamak pek mümkün görünmüyor. Bu nedenle onları herekete geçirecek tek şey burun buruna nefesleri ve göz göze bakışmaları.. Eskimo öpüşmesini herkes yapabilir. Eskimo öpücü vermek istediğiniz kişiyle yüz yüze durun, ellerinizle kollarını tutun. Yüzünüzü onun yüzüne yaklaştırın. Sanki hemen itecek ya da sarılaşacakmış gibi durun. Göz göze, burun buruna birbirinize bakın. Yüzüne yüzünüzle dokunun. Burnunuzu birbirine değdirin, gülümseyin. Bir kelebeğin çiçeğe konması gibi hafif şekilde burnunuzun uçlarını birbirine değdirin. Daha sonra geri çekilin ve gözlerine aşkla, sevgiyle bakın. Eskimo öpücüğü erkek arkadaşınızla romantik olabilir. Ancak eşiniz bu kadarıyla yetinmeyebilir. Doğru etki için doğru yerde uygulamalısınız...Eskimo öpücüğünü çocuğunuz için de oldukça sevgi dolu bir davranış olabilir. Çocuklar eskimo öpücüğünü sever ve mutlu eder.

Tuz yerine maydanoz

Yemeklerin lezzetini artırmak için tuz yerine maydanoz, nane, kekik, dere otu ve fesleğen gibi bitkilerle baharatlar kullanmak daha sağlıklı.
Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nden (OMÜ) Beslenme ve Diyet Uzmanı Canan Asal Ulus, fazla tuz tüketiminin kemik erimesi yaptığını belirterek, bir kişinin günlük tuz alımının 6 gramı geçmemesi gerektiğini söyledi.Kalsiyum kaybına neden oluyorUlus, "Yemeklerin lezzetini artırmak için tuz yerine maydanoz, nane, kekik, dere otu ve fesleğen gibi bitkilerle baharatlar Yemeklerin lezzetini artırmak için tuz yerine maydanoz, nane, kekik, dere otu ve fesleğen gibi bitkilerle baharatlar kullanılabilir" dedi.Fazla tuz tükeminin idrarda kalsiyum atılımını artırarak kemiklerde kalsiyum kaybına neden olduğunu vurgulayan OMÜ Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Beslenme ve Diyet Uzmanı Canan Asal Ulus, fazla tuz tüketiminin kemik erimesi yaptığını kaydetti. Tuzun yüksek tansiyon, kalp krizi ve felç riskini tetiklediğini söyleyen Ulus, şöyle konuştu: Mide kanserine de yol açabilir"Aşırı tuz aynı zamanda mide kanserine neden olur. Fazla tuz tüketimi, kemik erimesini (osteoporoz) ve kemiklerin kırılma riskini artırır. Özellikle çocukların erişkinlere oranla daha az tuz tüketmeleri gerekmektedir. Çünkü çok tuzlu beslenen çocuklar, daha az tuz tüketenlere göre daha yüksek tansiyona sahip olur." Aileleri fast food beslenmeye karşı da uyaran Ulus, özellikle çocukların fast foodlardan uzak tutulması gerektiğini vurgulayarak, "Çünkü fast foodtaki tuz oranı diğer besinlere oranla çok yüksek. Çocukken yüksek tansiyonu olanların erişkin yaşamlarında da hipertansiyon riski altındadır. Bir kişinin günlük tuz alımı 6 gramı geçmemeli. Yemeklerin lezzetini artırmak için tuz yerine maydanoz, nane, kekik, dere otu ve fesleğen gibi bitkilerle baharatlar kullanılabilir" diye konuştu.

29 Ağustos 2012 Çarşamba

Kendinize sormanız gereken sorular

İlişkinizi en üst noktaya taşımadan önce, çift olmanın farklı bir boyutunu yaşamak ve önemli noktaları aydınlatmak için bu soruları sormalısınız.
Birlikte Yaşamaya Başlamadan Kendinize Sorun * Ailemden uzaklaşmak ya da büyüdüğümü kanıtlamak için mi onunla yaşamak istiyorum? * Bunu yapmamın sebebi kendi kendime yaşayamayacağımı ve onun bana bakacağını düşünmem olabilir mi? * Bu kararımın sebebi maddi açıdan daha rahat olacağım fikri mi? * Kötü bir hayattan ya da anlaşamadığım ev arkadaşımdan mı kaçıyorum? * Onun alışkanlıklarına katlanabilecek miyim? * Onun yanında kusurlarımı göstermekten rahatsız oluyor muyum? * İşbölümü konusunda tartışır mıyız? Ne zaman kim temizlik yapar? Eve yardımcı alma konusunda anlaştık mı? * Kirayı bölüşecek miyiz yoksa kimin maaşı fazlaysa o mu ödeyecek? * Aile ya da arkadaşların ne sıklıkta evimizde kalacağı konusunda anlaştık mı? * Dekorasyon zevkimizi nasıl ortak hale getirebiliriz? Ya ikimizin de vazgeçemediği objeler varsa? * Bu kadar yakınımda her zaman birinin olmasına hazır mıyım? * Çok içki/sigara içiyor mu? * Acaba maddi durumu nasıl? * Maddi açıdan daha önceki kız arkadaşlarından yardım alıyor muydu? * Hangi konularda tartışma çıkacak? Birlikte yaşamanın sorunları çözeceğine emin miyiz? * Ortak alışkanlıklarımız birlikte her zamankinden çok vakit geçirince zarar görür mü? Buna hazır mıyız? * Bu aşamanın sonunda nişanlanacağımızı düşünüyor muyum? Eğer öyleyse o bunu biliyor ve ilişkiyi evlilikle sonlandırmak istiyor mu? * Ayrıldığımız taktirde malları nasıl paylaşabiliriz? Nişanlanmadan Önce Kendinize Sorun * Kazancıyla orantılı olarak ondan nasıl bir yüzük bekliyorum? O bunu biliyor mu? * Teklifi yaptığında en çok ne için heyecanlanacağım: Yüzük mü hayatımızı beraber geçirme fikri mi? * Onunla olmak beni hiç olmadığım kadar mutlu ediyor mu yoksa nişanlılık fikrini mi seviyorum? * Doğru olduğunu düşündüğüm için mi bunu yapıyorum yoksa kendime bir zaman mı koyuyorum? * Arkadaşlarım evlendiği ya da ailem istediği için üzerimde bir baskı mı hissediyorum. * Sorumluluk alıp özür dilemeyi biliyor mu yoksa her konuda bana mı yükleniyor? * Ne tür arkadaşları ve arkadaşlıkları var? * Arkadaşlarını ilişkimizin önünde mi tutuyor? * Aynı yolda mı ilerliyoruz yoksa birimiz diğerimizi acele mi ettiriyor? * Eski sevgililerim için açı çekmem normal mi yoksa özlem duyuyor muyum?* Benimle birlikteyken başka kadınlarla flört etti ya da onlara dokundu mu? Eğer öyleyse artık sınırlarını biliyor mu acaba? * Nerede yaşayacağımız konusunda bir karara varabildik mi? * Kariyer, aile, sağlık anlamında uzun vadede ne gibi planları var? Bunlar benimkilerle uyuyor mu? İkimiz için bunlardan birinin değişmesini ister miyim? * Başka bir şehirde daha iyi bir iş bulursa taşınmaya hazır mıyım? Evlenmeden Önce Kendinize Sorun * O benim, ben de onun akrabalarıyla yakın mıyım? * İkimizden biri ailelere çok yakın olmaktan sıkılabilir mi? * Ailelerimizdeki hasdtalıkalrı konuştuk mu? * Çocuk isteyip istemediğimizi, sayısını ve onları nasıl yetiştireceğimizi konuştuk mu? * Kariyerlerimiz konusunda aynı noktada mıyız? İkimizden biri çalışmamak istiyor mu? * Çocuk doğurduktan sonra çalışmak isteyip istemememe saygı duyar mı? * Para kazanan ben olacaksam bu benim ya da onun için bir sorun mu? * Soyadımı kullanmaya devam edersem kabul edecek mi? * Onun sosyal çevresi ve ailesiyle de "evli olmayı" istiyor muyum? * Ailesinden biri bana sırt çevirirse benim yanım da mı olur yoksa kendim için savaşmak zorunda mı kalırım? * Çocuklara disiplin vermek için en uygun gördüğü yöntem nedir? * Aile, din, politika gibi konularda ne gibi değer yargılarımız var? Bunlar birbirine uyuyor mu? * Boş zamanı en iyi şekilde nasıl geçireceğimiz ve tatil anlayışımız konusunda hemfikir miyiz? * Ben onun ya da o benim borçlarıma yardımcı olacak mı? * Ayrı banka hesaplarımız mı olacak yoksa ortak hesabı mı kullanacağız? * İlerde problemlerimiz olursa profesyonel yardım almaya hazır mı? Ben hazır mıyım? * Eğer değişmeyecekse ve şu anda neyse ilerde de aynı kalacaksa ben onun bu halinden yeterince mutlu muyum? Cosmopolitan

Erkeğin sesini dinle!

Bir süredir biriyle berabersiniz ve size aşık olup olmadığını öğrenmek için can atıyorsunuz. Beraber olduğunuz adam aşağıdaki konularda kendinden eminse bilin ki size çoktan abayı yakmış!
Eski sevgilimi unuttum!Eski sevgilimizden ayrıldıktan sonra bir süre doğru yapıp yapmadığımızı düşünürüz. İlişkimiz uzun sürdüyse ayrılığımızla ilgili birçok soru sorarız kendimize cevapları hiç bir zaman bilemesek de…Beraber olduğunuz erkek: ‘Onunla (yani sizinle) tanıştığımdan beri eski sevgilim hiç aklıma gelmedi. Hatta onda ne bulmuşum hiç anlamıyorum’ diye düşünüyorsa bilin ki sizinle çok mutlu.O aklımdan çıkmıyor!Beraber olduğunuz erkek arkadaşlarıyla beraber takılırken bir mağazanın vitrininde bir tişört görüp içinden ‘Bu ona ne kadar da yakışır’ diye düşünüyorsa sizden çok hoşlanıyor demektir. O çok ilgimi çekiyorBir gecelik aşk yaşadığı kadını tanımaya bile çalışmazken sizinle ilgili her türlü detayı merak ediyorsa ve sizin kendinizi kötü hissettiğiniz bir gün o da kendi kendine ‘o çok kötü bir gün geçirmiş. O yüzden de ben de kendimi çok iyi hissetmiyorum’ diyorsa size bayağı bir tutulmuş.Kimyamız çok uyuşuyorKimyanızın uyuşmadığı birine aşık olamazsınız. Erkek arkadaşınız ‘Onunla birçok konuda paralel düşünüyoruz ve çok iyi vakit geçiriyoruz’ diye düşünüyorsa size aşık olma ihtimali yüksek. Başka kadınlar ilgimi çekmiyorArkadaşlarından biri sevgilinize ‘Karşı kaldırımda yürüyen sarışın fıstığı gördün mü?’ diye soruyor ve aldığı cevap ‘Hayır’ oluyor. Yoksa farketmediniz mi? Bu adam çevresinde sadece tek bir kadın görmeye başlamış. Yani sizi…Onunla bir gelecek düşünmeye başladımO da ne size sık sık gelecek planlarından bahsediyor. Ama hepsinden önemlisi bu planlara sizin de dahil olmanız. Şu noktada daha fazla birşey söylemesine gerek yok değil mi?Çeviri ve derleme: Elif Akbaş

Sarı nokta’ya dikkat!

Gözde sarı nokta hastalığı olarak bilinen maküla dejenerasyonu riskini azaltmak için bazı sebze ve meyvelerden yararlanabilirsiniz
Yıllardır göz konusunda ABD’nin bir numaralı hastanesi seçilen Johns Hopkins’in Wilmer Eye Institute’un iki şefi var. Biri ön kamera dediğimiz bölümün şefi Prof. Dr. Walter Stark, diğeri de retina bölümü şefi Prof. Dr. Neil Bressler. Neil’in eşi Susan da aynı bölümde profesör. Çok eski arkadaşlarım benim, onlarla imkan buldukça buluşuruz, bazen Türkiye’de, bazen Amerika’da.Bu sefer de New York’tayken, trene atlayıp, onlarla buluşmaya Baltimore’a gittim. Akşam kıyıda harika bir İtalyan restoranında buluştuk. Tabii konu dolanıp, dolanıp göze geldi, ne kadar tıbbi konuşmak istemesek de. Neil, yaşlandıkça görülen ve ilerleyen bir hastalık olan 'Yaşa bağlı maküla dejenerasyonu' nun erken teşhisinin önemini vurguladı, 'Eğer kişiler karşıdaki binanın kenarlarını dalgalı gördüklerini veya kareli kağıttaki çizgileri dalgalı gördüklerini fark ederlerse, vakit kaybetmeden göz doktoruna danışmalılar' dedi. 'Maküla dejenerasyonunu erken safhada yakalamak bize çok şey kazandırıyor, erken teşhis edilirse yapılabilecekler var, geç kalınırsa yapılabilecekler hızla azalıyor' diye devam etti. Tabii yemekte daha derinlere giremedik ama konu hep aklımın bir taraflarında kaldı. İstanbul’a dönünce İntermed’in üçüncü katına, göz doktorumuz Dr. Erdem Öztürk’ün yanına gittim ve bizi bu yaşa bağlı makula dejenerasyonu konusunda aydınlatmasını rica ettim. İşte Dr. Erdem’in uyarıları ve önerileri: Başlıca risk faktörleri Maküla, gözün ağ tabakasında görüntülerin odaklandığı alandır. Bu bölgede ileri yaşlarda oluşan ve ilerleyen görme bozukluğuna, yaşa bağlı maküla dejenerasyonu denir. Gözün keskin görmeden sorumlu olan bölgesidir maküla. Görme bulanıklığı, nesnelerin görüntüsünde bozulma, gördüğünüz alanın merkezinde ya da çevresinde karanlık bir nokta olması, okurken sözcüklerin parçalarının eksik görülmesi gibi görme şikâyetleriniz varsa makula dejenerasyonu düşünülmelidir. Makula dejenerasyonunun tipik özelliklerinden biri de bu hastalıkta kişilerin çevreyi görebildikleri halde, tam önlerinde olanı görememesidir. Yaşa bağlı maküla dejenerasyonu 55 yaş üstündekilerde görme kaybının ön sıradaki nedenlerinden biridir. Yaşa bağlı maküla dejenerasyonunda da birçok hastalıkta olduğu gibi erken tanı, tedavi, önleme ve korunmanın büyük önemi vardır. Bu nedenle, özellikle ilerleyici görme bozukluğu şikâyetleri olanlar, gecikmeden göz doktoruna gitmeliler. Yaşa bağlı maküla dejenerasyonu için risk faktörleri sigara, yaşlanma, damar sertliği ve yüksek tansiyondur. Obezite, kadın olmak, katarakt ameliyatı, fiziksel hareketsizlik, sindirim bozukluğu, antasit kullanımı, aile öyküsü, yetersiz karotenoid alımı, düşük serum çinko düzeyleri, yüksek kolesterol düzeyleri de bu kişilerde saptanan diğer risk faktörleri arasındadır. Meyve sebze riski düşürür Meyve ve sebzelerden zengin bir beslenmenin yaşa bağlı maküla dejenerasyonu riskini düşürdüğünü gösteren çalışmalar var. Günde üç porsiyondan fazla meyve tüketenlerde bu riskin yüzde 36 oranında azaldığı gözlemlenmiş. Bu koruyuculuğun meyvelerdeki antioksidan vitaminlere ve minerallere bağlı olduğu sanılıyor. C ve E vitaminleri, selenyum ve çinkonun da makula dejenerasyonunun ilerlemesini yavaşlatabileceğini gösteren çalışmalar var. Serbest radikalleri etkisiz kılmak için, birçok retina enziminin sentezlenmesi için hem çinko, hem de bakıra ihtiyaç var. Lutein ve zeaksantin alımı yüksek olan kişilerde riskin, yüzde 56 daha düşük olduğu bulunmuş. Ispanak, lahana, kırmızı biber, brokoli, Brüksel lahanası, şalgam, domates, havuç, kırmızı üzüm, kavun ve yaban mersini, bol bol yemeniz gereken zengin karotenoid kaynakları. Serbest radikallere karşı C vitamini ile birlikte etkili olan bioflavonoidler için kırmızı, mavi ve mor renkli meyvelerden yardım isteyebilirsiniz. Balık koruyucudur Balık tüketimi yüksek olanlarda makula dejenerasyonu riski daha düşük. Doktorunuza danışarak, günde 1000 miligram DHA içeren bir balık yağı ürünü almak, size yardımcı olabilir. Üzüm çekirdeği özütü (grapeseed extract) gözdeki ve beyindeki serbest radikalleri temizliyor ve dolaşımı artırıyor. Günde 150 - 300 miligram alabilirsiniz. Soğan, sarımsak ve kapari gibi kükürtten zengin gıdalar göz (ve bütün vücut) için önemli bir antioksidan olan glutatyonun sentezi için gereklidir. İçinde bol miktarda lesitin, kükürt, amino asitler ve lutein bulunan yumurta da gözler için faydalı bir besin kaynağıdır. Bunlardan kaçının Doymuş ve hidrojene yağlardan, şeker ve alkolden, kömüre yakın pişerek kararmış ve yanmış, dolayısıyle zararlı maddeler ihtiva eden ızgara etlerden uzak durursanız, beslenmenizdeki size ziyan verebilecek serbest radikal miktarınızı da azaltmış olursunuz. Sigara vücudunuza doğrudan serbest radikal vermenin en kesin şeklidir. Sigara ve sigara dumanından uzak durun. Düzenli egzersiz gözlerinize giden kan akımını da düzenleyecektir. Gözlerinizi güneşten koruyun, günde beş saatten fazla güneşli ortamda kalanlarda yaşa bağlı maküla dejenerasyonu riski, günde iki saatten az güneşe maruz kalanlara göre iki kat daha yüksek. Kuvvetli güneş ışığında, ultraviyolenin yüzde 98’ini süzen bir güneş gözlüğü kullanın.Dr. Hasan İnsel, Milliyet

Hayallerinin verdiği mesaj ne?

Ders çalışırken ya da tv izlerken dalıp gittiğin hayaller acaba ne anlama geliyor? Merak ediyorsan, okumaya başla ve sana uyan cümleleri işaretle!
- Yüksek topuklu cici ayakkabılarınla yere yapışıyorsun ve tam bir aptal gibi görünüyorsun. - Sınıfta ders dinlerken birden çıkıp eve gidiyorsun ve saatlerce MTV seyrediyorsun. - Sokakta kalp krizi geçiren bir yabancının hayatını kurtarıyorsun. - Eski sevgilin seni terk etmekle ne kadar büyük bir hata yaptığını anlıyor ve seni geri kazanmak için romantik oyunlar yapıyor. - Çok önemli bir sınavından kalıyorsun ve hiçbir zaman istediğin işi elde edemeyip kaybedenler kervanına katılıyorsun. - Ailenle ettiğin büyük bir kavganın ardından onlara artık bir ev tutup, kendi başına yaşayacağını söylüyorsun.- Okuldaki öğrenci başkanlığı seçimlerini açık ara farkla kazanıyorsun. - Hastalanıp yatağa düştüğün için en iyi arkadaşın tatilini yarıda kesip, seni ziyarete geliyor. - Kuaför saçlarını o kadar kısa kesiyor ki, Katie Holmes yerine Tom Cruise’a benziyorsun. - Büyük bir ajans tarafından keşfediliyor ve Hollywood’un aranan yıldızları arasına giriyorsun. - Önemli bir buluş gerçekleştiriyorsun ve bu buluşunun ardından Nobel Ödülü alıyorsun. - Erkek kardeşinin kankası sana aşık oluyor.En çok hangi renkten hayal seçtiğini say ve çıkan rengin yorumu oku!- Kırmızılar çoğunluktaysa: FelaketKafan sürekli olabilecek en kötü şeylerle meşgul, bu yüzden basit korkuların bile sana kabus yaşatabiliyor. Olumsuz düşünerek, kötü olayların olmasına zemin hazırladığının farkında değil misin? Bir şeyin kötü gideceğini düşünmek yerine olumlu düşün ve her şeyin yolunda gideceğine kendini inandır. - Maviler çoğunluktaysa: Başarıİçten içe herkes kahraman olmak ister ama bu tür hayallerin çoğunluktaysa, çevrendekiler tarafından yeterince önemsenmediğini ve takdir edilmediğini düşünüyorsun demektir. Bu hayallerden sıyrıl ve ailenle arkadaşlarına onlardan daha fazla ilgi beklediğini göster.- Çoğunlukla yeşilse: KaçışKendini çok fazla stres ve yük altında hissediyorsun, tek istediğin ise her şeyi bir anda bırakıp kaçmak. Hayallerin sana sakinleşmeni ve stresten uzaklaşmanı söylüyor. Derin derin nefes al ve en azından hayallerinde huzurlu bir ortama kaçmaya çalış. - Çoğunlukla turuncuysa: SevgiHayaller genelde hep sevgi üzerine kurulur, sen de bu tip hayaller kuruyorsan, sevgiye açsın demektir. Öylece bekleyip insanların seni sevmesini beklemek yerine sen harekete geç! En yakın arkadaşına, annene sarıl, karşılıksız bırakmayacaklarından emin olabilirsin.

Aşkınızı sürekli tutun!

En tutkulu aşklar bile zamanla monotonlaşır. Duygular yoğunluğunu kaybeder. Bunu engellemek elinizde.
Uzmanlara göre aşk ilk başlarda bilinmeyene doğru bir yolculuk gibidir. Ancak zaman geçtikçe bilinmeyenler yerini alışkanlıklara bırakıyor. Bu da ilişkinin rutinleşmesine yol açıyor. Bu nedenle bilinmeyen yerlere düzenlenen ufak yolculuklar ilişkiye tekrardan heyecan katıyor! Önüne ufak engeller çıkarınBir insan aşık olduğunda kendisini olması gerektiği gibi gösterir. Ancak zaman geçtikçe, alışkanlıklar ağır basmaya başlar. Ayrıca ilişkinin başlarında insanlar her engeli aşmaya çalışır. İlişkinin eskisi gibi olması için sevgilinizin önüne ufak çapta engeller çıkarın! Böylece sevgiliniz yine mücadele etmeye başlayacaktır! Ortak amaçlar belirleyinİlişkinin başlarında birçok ortak amaç olur! Sevgililer birlikte tatile çıkma, aynı eve yerleşme gibi ortak hayaller kurar! Fakat zaman geçtikçe bütün hayaller gerçekleşir ve geriye rutinlik kalır. Uzun süredir birlikte olan çiftlerin bunları aşması gerekir. Uzmanlar birlikte spora başlayan çiftlerin birbirlerini yeniden tanımaya başladıklarını ifade ediyor. Bunun nedeni de çiftlerin ilişkilerine baskı yapan negatif enerjiyi sporla yok ediyor olmalarından kaynaklanıyor. Yer değiştirinUzun süre birlikte olan çiftlerin bir başka sorunları da alışkanlıklardır. Alışkanlıklardan kurtulmak için sevgilinizle yer değiştirebilirsiniz! Örneğin masanın diğer ucuna oturabilir, yatağın diğer tarafına yatabilir ya da alışverişe giderken bambaşka bir yol izleyebilirsiniz. Ayrıca görev paylaşımında değişiklikler yapabilirsiniz! Evliyseniz, sanki birbirinizi yeni tanımaya başlıyormuşsunuz gibi davranın! Eski fotoğraflara bakın ve eskiden dolaştığınız yerlere gidin.Hürriyet

Mısır şurubuna dur diyerek zayıfla

Neredeyse her gıdada bulunan mısır şurubunun sizi şişmanlatıyor olabileceğini hiç düşündünüz mü?
Yüksek fruktozlu mısır şurubu (HFSC) birçok içeceğin şeker içeriğini karşılarken, ketçap, salata sosları ve bazı tür ekmekleri tadlandırmaya kadar birçok yiyecekte kullanılıyor. Bununla beraber vücutta sindirim sistemindeki açlığı kontrol eden hormonlara çelme takıp bozulmalarına neden oluyor. Sonuç: Dolu ve tok mideye sahip olduğunuzu beyne iletmesi gereken hormonlar düzgün işlemiyor böylece daha fazla açlık duyuluyor. LEPTİNİ SAKLIYOR Sindirim sistemindeki iki temel hormon sayesinde açlık ve iştah kontrolü sağlanıyor. Grelin hormonu midede saklanıyor ve iştahı arttırıyor. Mide boşaldığında grelini dışarıya salgılıyor ve yiyecek ihtiyacı duyduğunuzu beyne iletiyor. Leptin ise beyne midenin dolu olduğunu söyleyen hormon. Yüksek fruktozlu mısır şurubu leptin hormonunu saklıyor ve beyne tok olduğunuz mesajının iletilmemesine yol açıyor. Aynı şurup konu greline gelince kesinlikle çalışmasını engellemez ve midenizde yeteri kadar yiyecek bulunsa bile beyninize devamlı aç olduğunuz mesajının iletilmesini sağlar. Şekerden daha ucuz olduğu için birçok yiyecek ve içecekte mısır şurubu kullanılmaktadır. Birçok üretici, ürünlerindeki yağ miktarını azaltıp bunu özellikle belirtirken, artırmakta oldukları mısır şurubu oranından bahsetmiyor. Bunların anlamı yiyecek ve içeceklerdeki besin değerleri etiketlerini dikkatli okumanız ve yağ içermese bile şişmanlamanıza neden olacak bu şuruptan kaçınmanız.Bugün

Kuşburnu cildinizi genç ve güzel kılar

Uzmanlar, 100 gram kuşburnunun 100 gram portakaldan 40 kat daha fazla C vitamini içerdiğini belirtti.
40 kat daha fazla C vitamini içerdiğini belirtti. Kuşburnu; stres, sigara, egzoz dumanı gibi çevresel etmenlerden kaynaklanan yıpranmayı önlüyor ve cildi güzelleştiriyor. Kolesterol, yorgunluk, varis, romatizma, dolaşım bozuklukları, hemoroit ve ülser gibi hastalıklara, mide kramplarına ve sindirim sistemine iyi geliyor. Kış aylarında, grip ve soğuk algınlığını da önlüyor. Sabah

Onu çıldırtacak ipuçları...

Sevgilinizi baştan çıkarmak mı istiyorsunuz? Bu ipuçları sayesinde sevgilinizle muhteşem anlar yaşayacaksınız.
Göz kapakları ve dudaklar...Duyuların zenginliği! Sevgilinizin yüzünü avuçlarınızın içine alın. Emin olun sevgiliniz gözlerini kapatmış, ona bir öpücük vermenizi bekliyor olacaktır. Ancak henüz dudaklarınızın dudaklarına değmesi için çok erken. İlk önce dudaklarınızı sevgilinizin göz kapaklarına dokundurun. Daha sonra yüzünün diğer bölgelerini öpün. Ağız bölgesine geldiğinizde dilinizle dudaklarının çevresini yalayın! Sevgiliniz ne kadar çok heyecanlandığını göreceksiniz! Son olarak da beklenen buluşmayı gerçekleştirin: Dudaklarınız dudaklarına değsin!Boyun...Rahat olun! Sevgilinizin boynunuzdan öpmesini çok mu seviyorsunuz? Emin olun erkekler de en az kadınlar kadar boyunlarından öpülmekten hoşlanır. Ancak erkeklere biraz daha sert davranılması gerekiyor! Neden mi? Erkeklerin ense ve boyun bölgelerindeki deri daha kalındır. Bu yüzden de istediğiniz gibi davranabilirsiniz. Sevgilinizin boynunu ısırın, emin... Her şey serbest! Ancak bütün bunları yapabilmek için sevgilinizin size güveniyor olması gerekir. Aksi takdirde erkekler pek boyunlarından öpülmekten hoşlanmaz!Göğüs...Sevgilinize göğüs şöleni! Her zaman sevgiliniz göğüslerinizi sever! Ama şimdi sıra onda! Erkekler göğüslerinin öpülmesinden oldukça zevk alır. Ayrıca dil oyunları erkekleri çılgına çevirir. Sevgilinizin göğüs uçlarını ısırdığınızda, onun ne kadar çok heyecanlandığını göreceksiniz!Karın... Hassas mı hassas!Karın oldukça hassas bir bölgedir. Aynı şekilde erkeklerde de! Bu nedenle çok nazik olmaya özen göstermelisiniz. Sevgiliniz karnının okşanmasından büyük bir zevk alacaktır!P...Dikkat patlayabilir! Hiç şüphesiz erkeklerin en hassas bölgeleri p...Popo...İstediğiniz kadar tırmalamak serbest! İşte popo bölgesinde istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz. Ayrıca erkekler sevişirken popolarının okşanmasından, hatta daha sert dokunuşlardan oldukça hoşlanır.Eller...Öpmekten çekinmeyin!Her nedense her zaman kadınların elleri öpülür. Ama erkekler de kadınlar kadar ellerinin öpülmesinden hoşlanır. Ayrıca parmaklarını ağzınıza alabilirsiniz. Bu onun ereksiyon olmasını sağlayacaktır!Baldırlar...Ateşli dokunuşlar! Kadınlar da olduğu gibi, erkekler de baldır bölgesinde hassastır. Özellikle baldırlarının iç bölgesinin öpülmesinden büyük bir zevk alırlar! Masaj yaparak da sevgilinizin ereksiyon olmasını sağlayabilirsiniz.Ayaklar...Durmayın okşayın! Erkekler ayaklarının okşanmasından ve hatta öpülmesinden çok hoşlanır. Ancak bazı erkekler bu konuda hassas olabilir. Bu yüzden sevgilinizin yüz ifadesi yol göstericiniz olabilir!

Besin zehirlenmesi nasıl önlenir?

Havalar ısındıkça besinlerin hazırlanmalarında ve pişmiş yemeklerin saklanmalarında yapılan yanlışlar gibi nedenlerle besin zehirlenmelerinde de artma görülür.
Havalar ısındı, baharın ilk günlerini yaşıyoruz. Havalar ısındıkça besinlerin hazırlanmalarında ve pişmiş yemeklerin saklanmalarında yapılan yanlışlar gibi nedenlerle besin zehirlenmelerinde de artma görülür. Bazı önlemler alarak besin zehirlenmelerini büyük ölçüde önleyebiliriz oysa.Genellikle ishalin ilk belirti olduğu besin zehirlenmesi halsizlik, mide bulantısı, kusma ve mide kramplarıyla kendini belli edebilir. Besin zehirlenmesi bakteriler, parazitler ya da virüsler gibi zararlı organizmaların bulaştığı besinlerin yenilmesiyle ortaya çıkan bir hastalık durumudur. Aynı yemekten yiyen birçok kişide görülmesi, besin zehirlenmesinin tipik özelliklerinden biridir. Kesin tanı için bazen dışkı ya da kan testi gerekebilir. Belirtilerin ortaya çıkmasına kadar geçen zaman ve belirtilerin şiddeti ve süresi, kişinin genel sağlık durumuna ve enfeksiyon etkeni olan organizmanın türüne göre değişir. Kesinlikle hafife almayın Çoğu kere besin zehirlenmesi hafiftir ve birkaç günde düzelir. Ne var ki bazı tipleri daha şiddetli olabilir. İshal ve diğer belirtiler genellikle 2 - 3 günde düzelir ve ayrıca bir tedaviye gerek kalmaz. Besin zehirlenmesi hiçbir zaman hafife alınmamalı, mümkünse doktora danışmalıdır. Antibiyotikler ve ishali kesen ilaçlar besin zehirlenmesinin tedavisinde genellikle kullanılmaz. İshali durduran ilaçlar toksinlerin dışkıyla vücuttan atılmasını önleyerek durumu daha da kötüleştirebilir. Bunlardan özellikle belirtiler çıktıktan sonra ilk altı saatte kaçınmak gerekir. Bu ilaçlar ancak doktor tavsiyesiyle kullanılabilir. Botulizm veya e.coli enfeksiyonu gibi bazı durumlarda, hastanın acilen yoğun bakıma yatırılması gerekebilir.Nasıl önlem almalı? Besin zehirlenmesini, yemeklerin hazırlanmasında ve saklanmasında dikkatli olarak önleyebilirsiniz. Yemek hazırlarken ellerinizi ve kullandığınız yüzeyleri yıkayın. Yemekleri iyice ısıtın. Soğuması için uzun süre oda sıcaklığında bekletmeyin ve buzdolabına koyun. Yumurta, et, tavuk, balık, diğer deniz ürünleri, süt ve süt ürünleri gibi kolay bozulabilen gıdaları pişirirken veya ısıtırken özellikle bunların taze olmasına dikkat edin. Kavanoz veya konserve kutularındaki gıdaların tazeliğini kontrol edin. Botulizm dediğimiz ve çok tehlikeli olan bir besin zehirlenmesi türünde zararlı organizmalar gaz çıkmasına sebep olduklarından, bu bakterilerle enfekte olan besinlerin bulunduğu konservelerin kapakları veya kutuları şişer. Bu nedenle kapakları bombeleşmiş olan, açarken içinden hava kaçan ya da kapağından sızdıran ürünleri kesinlikle yemeyin. Yemekleri 60 derecede ısıtın Kırmızı et, tavuk ve balık gibi piştikten sonra kolay bozulabilen yiyeceklerin, piştikten sonra birkaç saatten uzun süre oda sıcaklığında bulunmaması, buzdolabında saklanması lazım. Yani bir et yemeği pişti mi ya yenecek, ya da buzdolabında saklanacak. Şöyle üstüne örtü örteyim sinek konmasın deyip, ertesi güne kadar mutfağın tezgahında bekletmek, bu besinin bozulmasına neden olabiliyor. Sıcak yenecek besinler pişirilir veya ısıtılırken cidden el yakacak dereceye kadar ısıtılmalıdır. Besinler eğer dört derecenin üstünde (buzdolabı sıcaklığı) mesela oda sıcaklığında bulunuyorsa bakteriler çoğalmaya başlar. Yeteri kadar zaman varsa, bunlar zarar verebilecek miktarda çoğalır ve zehirlenmeye neden olabilirler. Yemeklerin 60 dereceyi geçen sıcaklıktaısıtılması, çoğu zararlı organizmaları öldürür.Besin zehirlenmesinin nedenleri Sebze ve meyvelerin yetiştirilmesi sırasında bunların hayvan ya da insan dışkısıyla bulaşmış sularla sulanması,Besinlerin hazırlanması sırasında temiz olmayan ellerle temas etmesi, Çiğ eti kesmek için aynı bıçak ve tahtanın, sebzeleri doğramak için kullanılması, Mayonezle hazırlanmış gıdaların yenmeden önce oda sıcaklığında bırakılması.Yemeklerin buzdolabında saklanmaması, kremalı pastaların ya da yumuşak peynirlerin buzdolabında bile olsa uzun süre beklemesi bu besinlerde bakteri üremesine neden olabilir.Dr. Hasan İnsel, Milliyet

28 Ağustos 2012 Salı

Saçlarınızı güzelleştirme hileleri

Saçınızı her gün yıkamaktan sıkıldınız mı? Saç yıkandıktan bir gün sonra da güzel görünebilir. Nasıl mı?
Saç yıkamak zincirleme reaksiyona benzer; şampuan, nemlendirici, fön, parlaklık veren serum... Eh, tüm bunlar da sabahları minimum 45 dakikayı gözden çıkarmanız demektir. Bu arada unutmayın, saç yıkandıktan bir gün sonra daha güzel görünür. Görünmüyor mu? O halde işte başvurmanız gereken hileler...• Saçınızı daha dün sabah yıkamıştınız, ama sigara ve yemek kokuları üzerine yapışıp kaldı. Merak etmeyin, sizi şampuanlama derdinden kurtaracak çok özel ürünler var. Bir tüyo daha; saçınızın sadece görünen kısımlarını ve kaküllerinizi yıkayıp kurutursanız, saçınızın tümü kısa yoldan temiz görünür.• Haftada iki kez kuaförde fön çektirmek; çalışan kadın için tam bir kurtarıcıdır. Saçlarınızın kirlenme süresine bağlı olarak, en az iki gün boyunca "Saçım bugün nasıl görünüyor?" stresi yaşamadan evden fırlayabilirsiniz.• Saçlarınız elektriklendiyse ve artık dalgaları görünmez hale geldiyse, görünen bölümlerine bir spreyle su sıkın, sonra da kıvırıp tokayla tutturun. Evden çıkmak üzereyken açtığınızda, buklelerinizin daha düzgün olduğunu göreceksiniz.• Saçlarınız tamamen kontrolden çıktı, ama sıcak maşayla, fön çekmekle uğraşacak vaktiniz yok! Nemlendirici özelliğe sahip durulanmayan bir ürün sürdükten sonra sıkı bir topuz yapın. Tam evden çıkarken açın ve elinizle düzeltin.• Saçınızı ayırdığınız yönü değiştirmeniz, saçınızın daha hacimli ve dolgun görünmesini sağlar.• At kuyruğunun gücünü küçümsemeyin. Saçınızı şık bir saç tokasıyla atkuyruğu yapıp, saniyeler içinde evden fırlamaya hazır olabilirsiniz. Bu arada, sezonun saç trendlerini de göz ardı etmeyin. Son derece düzgün toplanmış saçlar out, hafif dağınık atkuyruğu in. Dikkat etmeniz gereken iki şey var; saçınızı arkadan, tam ortadan toplayın ve üst kısmını biraz gevşek bırakın.

Unutkanlığa son verin!

Unutkanlığın çok çeşitli nedenleri olsa da, belki de sizin tek ihtiyacınız dinlenmek.
Kişi, yaşadığı hayatın temposundan yorulduğunda, stresli anlarında, depresyon halinde unutkanlık sorunları yaşayabilir. Belirtiler kişiden kişiye farklılık gösterse de en sık rastlananlar, isim ve kelimeleri unutmak, eşyaların konulduğu yerin unutulması, yakın geçmişe yönelik deneyimlerin hatırlanmaması gibi yakınmalardır. Bunların ardında her zaman ciddi bir hastalık bulunmayabilir. Hafızanın gereksiz bir çok bilgiyle kirletilmesi, gereksiz ve önemsiz şeylerin hafızaya alınması, bir işi öğrenirken birden fazla işle uğraşmak, dikkat eksikliği ve endişe gibi dikkati yoğunlaştırmayı güçleştiren etkenler, yapılan işe gereken önemin verilmemesi, dağınık çalışma düzeni gibi faktörler de hafızayı etkiler. Gerçekten önemli bir hastalığın söz konusu olması ihtimaline karşı, uzman denetiminde gereken tetkiklerin yapılmasında fayda vardır. En sık rastlanan hafıza rahatsızlıklarından Alzheimer hastalığında olduğu gibi diğer hastalıklarda da erken tanı, uygun tedavi ve eğitimler, hastalığın yıkıcı etkilerinin yavaşlatılmasını sağayabilir. İstenmeyen hafıza problemleriyle karşılaşmamak için yapabileceğiniz en uygun şey hafızanızı güçlendirmektir. Aşağıdakileri yapmanız, faydalı olacaktır: Düzenli ve dengeli bir yaşam sürdürünYeterli ve dengeli besleninİyi uyuyunAlkolü azaltınSigara kullanmayınTemiz havada yürüyüş yapınSosyal ilişkilerinizi artırınDüzenli kan basıncına sahip olmaya özen gösterin Kolay hatırlamak için öneriler: Zihninizi zorlayınDikkatinizi verinHer şeyi hatırlamaya çalışmayınMineral ve vitamin desteği alınKahve ve sigarayı azaltınYapılacak işler listesi hazırlayınStresten uzaklaşınHobilerinize zaman ayırınHafızayı güçleştiren ilaçlara dikkat edinHafif egzersiz yapın

Son noktayı siz koyun!

Bu sezon çok moda olan puantiyeler, evinizin her yanına sıçramış durumda. Bu renkli noktaların büyüsüne kapılmak o kadar kolay ki...
Duvarlarınızı daire içine alın Duvar kağıdının göz alıcılığından asla vazgeçmeyin. İstediğiniz havayı tek bir dokunuşla bile yaratmanıza yardımcı olacaktır. Rastgele sarkıttığınız bir perdeyle bile gösterdiği uyum yeni bir tarz yaratmanızı sağlayabilir.Yaratıcı olmak için noktaları birleştirin Evinizdeki her şeyi işlevine göre kullanmak zorunda değilsiniz. Değişik fikirlere açık olun. Raflı çok şık bir dolabı bambaşka bir havaya sokabilirsiniz. Kırmızı rengin cazibesi ve yuvarlak hatların yumuşaklığıyla hem evinizin diğer alanlarına uyum sağlamasını, hem de özgünlüğünüzün gözler önüne serilmesini sağlayabilirsiniz.Boşlukları doldurunDuvarlarınıza daireler yerleştirebilirsiniz. Yuvarlak hatlı ya da puantiyeli objeler gözünüze boş gelen yerleri sade ama şık bir biçimde tamamlamanıza yardımcı olacaktır. Canlı bir mavi ile kendi enerjinizi de artırabilirsiniz.Aynanız sizi yansıtsın Her şeyi kendiniz yaratmak zorunda değilsiniz, satın aldığınız yuvarlak aynaları duvarınıza dilediğiniz gibi asabilirsiniz. Evinizdeki objelerle aynalarınızı istediğiniz tarzda hareketlendirebilirsiniz. Hatta en sevdiğiniz çantanızı bile dekorunuzun bir parçası haline getirebilirsiniz.Yuvarlak masa toplantısı Hiçbir mutfak gözünüze bu kadar canlı gelmeyecek. Puantiyeli bir önlük, bulaşık eldiveni, duvarda renkli bir saat ve kırmızı bir mutfak köşesi etrafında toplanmak için can atacağınız bir masa? Bunları bir araya getirmek aslında hiç de zor değil.Yer gök daire içinde!Başınız ilk defa evinize hareket katan eşyalardan dönecek. Yuvarlak puantiyeli ne varsa bir araya toplamak güzel bir görüntü yaratacaktır. Yastıklarınızı, tam tam taburelerinizi, iç içe geçmiş dairelerden oluşan tablolarınızı, paspaslarınızı ve aklınıza gelebilecek her şeyi istediğiniz gibi düzenleyerek son noktayı da siz koyun.Evim dergisi- Deniz Koçdemir

Fıtığı önemseyin!

Hastalar tarafından önemsiz, basit bir hastalık, kolay bir ameliyatla tedavi edilebilir görülen fıtığın önemsenmesi gerektiği bildirildi.
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Erdoğan Sözüer, hastalar tarafından önemsiz, basit bir hastalık, kolay bir ameliyatla tedavi edilebilir görülen fıtığın önemsenmesi gerektiğini bildirdi.Sözüer, yaptığı yazılı açıklamada, her 20 kişiden birinin, hayatının bir döneminde karın duvarını ilgilendiren fıtık hastalığı ile tanıştığını belirtti. Göbek fıtıklarına, kadınlarda erkeklere göre daha sık rastlandığına dikkat çeken Prof. Dr. Sözüer, buna, kadınların hamilelik döneminde karın ön duvarına aşırı basınç oluşmasının yol açtığını kaydetti.Erkeklerde ise daha çok kasık bölgesi fıtıkları görüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Sözüer, şu bilgileri verdi: "Şişmanlık, işeme zorlukları, ağır egzersizler ve ağır kaldırma, yaşlılık, sürekli öksürük, kabızlık ve gebelik, fıtığa yol açan sebepler arasındadır. Hastalar tarafından önemsiz, basit bir hastalık, kolay bir ameliyatla tedavi edilebilir görülür. Fakat bu bakış açısı doğru değildir. Hastaların önemli bir kısmı yaşlı, şişman, kalp, akciğer, prostat, şeker sorunları olan veya daha önce ameliyat olan hastalardır.Hastalığın bir diğer yönü de fıtıkların acilleşebileceğidir. Bu nedenle fıtık hastalığı cerrahide ayrı bir öneme sahiptir." Prof. Dr. Sözüer, Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı olarak bu konuya dikkat çekmek amacıyla "Fıtık Günleri" adı altında bilimsel toplantılar yapacaklarını bildirdi.Milliyet

Bedeninize sihirli etki!

Yoksa siz de herşeyi isteyen, en önemlisi de bir defada isteyenlerden misiniz? O zaman Yoga-dans sizin için en ideal egzersiz.
Gücü ve esnekliği artıran, nefes tekniğini geliştiren yoga vücut dengenizi sağlıklı bir şekilde düzenler. Vücudunuz yoga yaparken uyumu, pilates yaparken doğru ve sağlıklı duruşu öğrenir. Direnç ve kas gücünüz artarken, tüm uzuvlarınız koordineli bir şekilde çalışır. Bu iki öğretiyi birbiriyle birleştirip biraz da bale adımları eklediğimizde ise ortaya yoga-dans egzersizleri çıkıyor. Düzenli yapacağınız egzersizler sonucunda kondisyonunuz artarken vücut hatlarınızın belirginleşmesini sadece siz değil etrafınızdakiler de fark edecektir. Düzenli derken, aşağıdaki programı en az haftada 1 kere ya tek başına ya da bir kardiyo güç antremanıyla kombine ederek uygulamanızı öneriyoruz. İdeal sıralama şu şekilde olmalı: 30 dakika kas güçlendirme programı30 dakika yoga-dans30 dakika koşu, yürüyüş, aerobik gibi kardiyo çalışması Bu hareketleri evde, kendiniz uygulayacağınız için her bir hareketin tekrar sıklığı da önemli bir ayrıntı. Göreceğiniz gibi üç ana başlık altında toplam 12 hareket bulunuyor. Yoga-dans hareketlerinin zorluk derecesi yüksek. Ayrıca hareketleri yaparken konsantrasyonunuzu sürekli korumanız gerek. Bu yüzden yeni başlayanlara 3 ila 5 tekrar (vücudunuzun sağ ve sol tarafları için) yeterlidir. Vücudunuz yoga-dansa alıştıkça bu tekrarları 6 ila 8 kereye çıkarabilirsiniz. Egzersizleri yavaş ve yumuşak hareketlerle yapmaya özen göstermelisiniz. Nefesi sakin bir şekilde burundan alıp, burundan vermelisiniz. Dengeyi en iyi şekilde sağlamak için büyük kas gruplarınızın gergin olmasına dikkat etmelisiniz. Omuriliğiniz dik olmalı. Özellikle gücünüzün azaldığını hissettiğiniz anlarda eklemlerinize yüklenmemeye özen göstermelisiniz. Şimdiye kadar okuduklarınıza dikkat ederseniz çok kısa sürede kaslarınızda ve fiziğinizde olumlu değişiklikler göreceksiniz. Kendinizi kısa sürede bir tüy kadar hafif, zinde, güzel ve mutlu hissedeceksiniz.

Sağlıklı cinsellik için 5 altın kural

Sağlıklı bir cinsellik ancak karşılıklı istek, güven, saygı ile mümkündür. İşte doğru bir cinsellik için olmazsa olmazlar.
Anadolu Sağlık Merkezi’nden Psikolog Aslıhan Kurt’un önerileri: 1. Karşılıklı istek: Cinsel ilişki için her iki tarafın da istekli ve gönüllü olması; bunun yanında aktivitenin herhangi bir yerinde durdurabilme ve sonlandırabilme özgürlüğünün bulunması gerekiyor. 2. Eşitlik: Kişisel güç algısı anlamında, eşinizle eşit durumda olduğunuz gerçeğini kabul etmek önemli. Performans açısından bir taraf kendini güçsüz ya da yetersiz hissediyorsa, bu cinsel ilişkinin kalitesini olumsuz etkiler. 3. Saygı: Kendinize ve eşinize saygı duymak ilişkiyi etkiler. 4. Karşılıklı güven: Oldukça hassas olan bu aktivitenin karşılıklı güven oluşmadan yapılması, taraflar arasında hoş olmayan duygular yaratabilir. 5. Korunma: Cinselliğin kalitesini etkileyen unsurlardan biri de istenmeyen gebelikten, cinsel yolla bulaşan hastalıklardan koruyan bir ortamın yaratılmasıdır.Bade Gürleyen / Tempo

Estetik için en uygun dönem

Bir yaz daha bitti. Hedef önümüzdeki yaza güzel bir vücutla girmek artık. Uzmanlara göre estetik cerrahi için en uygun zaman sonbahar ve kış ayları...
Yaz mevsiminin sona ermesiyle tatilde vücudundaki deformiteleri görenler, gerekli bakım ve ameliyatlar için başta estetik cerrahlar ve dermatologlara başvurmaya başladılar bile. Bu yıl tatil beldelerinden gelen fotoğraflarla birlikte selülit tartışmaları, pek çok kadının ortak sorununu da gündeme getirmiş oldu. Şu sıralar bir sonraki yıla yenilenmiş girmek isteyenler için uzmanlar, sonbahar ve kış aylarının estetik ameliyat ve uygulamalar açısından son derece uygun olduğunu vurguluyor. Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi uzmanı Prof. Dr. Deniz İşcen, sonbahar aylarının özellikle ameliyat yaralarının iyileşmesi açısından daha avantajlı olduğunu belirtiyor. 'Yaz dönüşü özellikle vucudundan şikâyetle geliniyor. İnce kıyafetlerle ve plajlarda tüm deformiteler gözönüne çıkınca bir dahaki yaza hazırlık amacıyla danışmak istiyorlar' diyen Prof. Dr. İşçen, sorularımızı yanıtladı. Hangi uygulamalar için yaz sonu, ideal zamanlamadır?Yaz aylarında sıcak havalarda ödemlerin geç inmesi, zaman zaman yara iyileşme problemlerinin yaşanması nedeniyle genelde estetik işlemleri yaz sonuna, sonbahar ve kışa erteleriz. Hastalar daha çok ilkbaharda veya yazın hemen başlangıcında geliyorlar. Ama sonucu almak ve yazın rahat etmek için aslında sonbahar - kış ayları daha uygun. Özellikle meme küçültme, sonbahar kış aylarında tercih edilen ameliyatlardır. Büyütme ve diğer işlemleri daha kısa sürede atlatırlar. Sonbahar ve kış aylarının avantajları nelerdir?Yaptığımız işlemler ameliyatla bitmiyor. Birkaç haftalık bir takip süresi, şişlerin inmesi, şekillenme süreci var. Ameliyat sonrasında küçük ya da büyük yara izi, ilk aylarda daha belirgindir. Daha sonra üç - altı ayda giderek belirsizleşir. Bu sırada yaranın güneş görmemesini isteriz. İşte bu nedenle bedenle ilgili tüm ameliyatları, tabii yüzle ilgili olanları da sonbahar ve kış aylarında rahatça yaparız. Yine ardından yapılacak korse, masaj gibi işlemlere dayanmak kış aylarında daha kolaydır. Özellikle liposuction sonrasında üç hafta süreyle giydirdiğimiz korseye hastaların sıcak mevsimlerde tahammülü daha az oluyor. Yine büyük memeleri küçültme ve bu yükten kurtulmayı hasta yaz sonunda daha kolay atlatır. Çünkü çok terleyen bölgelerde ameliyat yaraları daha geç kapanır. Ayrıca bedenin durumuna göre bir veya bir kaç ameliyatlık bir program yapılıyorsa buna sonbahardan başlamak ve gelecek yaza kadar aşamaları geçmek ve bitirmek gerekiyor. Bir seferde sonuç alınmayacak deformiteler için işleme ne kadar erken başlanırsa kış aylarını o kadar fazla değerlendirebiliriz. Önerdiğimiz yöntemlerden biri de yüzeyel liposuction. Yüzeysel liposuction nedir?Yüzeyel liposuction aslında, her yaptığımız liposuction işleminin ikinci aşamada uyguladığımız şeklidir. Daha yüzeyde çalışılır ve bu sırada daha ince kanüller kullanırız. Yani yağın fazlası derinden biraz daha kalın kanüllerle emilir ama yüzeyde düzensizlik olmasın diye üst tabakalarda daha ince çalışılır.Kimlere yüzeyel liposuction yapılabilir?Hemen herkeste uyguluyoruz. Fazla kilosu olmayan, belli bölgelerinde fazla yaÇ depolamamış, hatta zayıf kabul edilen ancak bölgesel deformiteler gösteren hastalarda şekil vermek için sadece yüzeyel liposuction uygulanabilir. İkinci uygulama yeri, daha önce çok başarılı olmamış liposuction hastalarını düzeltmek içindir. Bir de selülit diye adlandırdığımız yer yer çöküntülü görüntüye sahip bacaklarda gerçekten güzel sonuçlar alınıyor. Selülitte uygulama nasıl yapılıyor?Selülit, yaÇ dokusunun genişlemesi sırasında aradaki baÇ dokusu bantlarının kısa kalarak aşağı doğru çekintiler ve yüzeyde düzensizlikler oluşturmasıdır. Bu bantların özel bir kanül şekliyle kesilerek fazla yağın emilmesiyle yüzeyel liposuction yapılır. İyi sonucu almak için hemen ardından güzel bir masaj ve vakumlu, basınçlı uygulamalar yararlı olur. Çünkü hemen ameliyat sonrasında oluşan yapışma ve sertlik yine düzensiz görünüm oluşturabilir. Bu aşamada el masajının ve diğer uygulamaların sonsuz yararı vardır. Tabii daha sonraları da beslenmeye dikkat edilmesi ve masaja aralıklarla devam etmek gerekiyor. Bir sonraki yaza selülitsiz girebilmek için sonbahardan itibaren hangi yöntemlere başlamak gerekir?Diyet ve sporu asla unutmamak gerekiyor. Eğer bunlarla yeterli sonuç alınamıyorsa aletli ve aletsiz masajlar, bunlar da deformiteyi düzeltmiyorsa yüzeyel liposuction yöntemi ile biraz önce bahsettiğim bantları kesme ve fazla yağı homojen bir şekilde emme işlemi uygulanabilir. Yeniden yapışıklığın olmaması, daha doğrusu istenilen şekilde olması için ameliyat sonrası masaj ihmal edilmemelidir. Özellikle selülitte ameliyat sonrası masaj çok önemlidir. Bunun için teknoloji güzel aletler geliştiriyor, vakum ve basınç birlikte yapılıyor. Ameliyat sonrasında iyi yapılan bir el masajı da harikalar yaratıyor. Ayşegül Aydoğan Atakan

En doğal kilo verme yöntemi

Yalnızca yürüyerek 20 günde 4 kilo verebilirsiniz...
İngiltere-de piyasaya çıkan Walking Diet (yürüyüş diyeti) isimli kitabın yazarı Joanna Hall, yürüyerek daha güzel vücuda sahip olmanın yollarını anlatıyor. Yürümek, yalnızca kilo vermeye yardımcı olmuyor. Bunun yanında diyabet, kemir erimesi ve meme kanserine yakalanma risklerini da azaltıyorBaşlamadan önce bir spor mağazasına uğrayarak bir adımsayar (pedometre) satın alın. Böylece günde kaç adım attığınızı sayabilirsiniz. İşte mucize yürüyüş programı: Gün 1-3: Her gün attığınız adım sayısını bir kenara yazın ve 3-üncü günün sonunda bunları toplayıp üçe bölün. Bu sizin günlük ortalama yürüyüşünüz olacak. Gün 4-5: Ortalama adım sayınıza 1000 adım ekleyin örneğin otobüsten bir durak erken inerek bu sayıyı tamalayabilirsiniz. Gün 6: Bugünden itibaren yürüyüş yapmak için özel zamanlar ayırmalısınız. Ortalamanıza 1500 adım ekleyin. Hızınıza göre 1500 adım 20 dakikada tamamlanabilir. Yürüyüşe başlamadan ve yürüyüş sırasında en az 200 ml su içmeyi unutmayın. Gün 7: Normalde en az 10 dakikada yürüdüğünüz bir mesafeyi gücünüzün yettiği kadar hızlı yürüyün ve yürüyüşün ne kadar sürdüğünü bir kenara not edin. Gün 8-11: Ortalamanıza 1500 adım ekleyerek yürüyüşlere devam edin. Gün 12: Bugünü dinlenmeye ayırabilirsiniz. Vücudunuzu biraz esnetmeyi deneyebilirsiniz. Gün 13-14: Ortalamanıza 2 bin 500 adım ekleyin. Sonraki 4 günde en uzun yürüyüşlerinizi yapacaksınız. Bu yüzden bunları gün içinde 2 ayrı yürüyüş olarak sürdürebilirsiniz. Gün 15-16: Ortamalaya 3 bin adım ekleyerek yürüyün, temponuzu artırmaya çalışın. Bu iki günde gerçekten terlemeniz gerekiyor, yürürken müzik dinleyemeyi deneyin. Gün 17: Dinlenme günü. Vücudunuzu esnetin. Gün 18: Ortalamaya 2 bin adım ekleyerek yürüyüş yapın. Temponuzu biraz düşürün. Eğer kendizini yorgun hissediyorsanız yürüyüşlerden bir saat önce bir fincan kahve içmeyi deneyin. Gün 19: 7-nci günü tekrar edin. aynı mesafeyi daha kısa sürede ve zorlanmadan almalısınız. Gün 20: Ortalamanızdan 1500 adım fazla atarak programı tamamlayın. NASIL YÜRÜMELİSİNİZ?Karın kaslarını içeri çekin ve yürürken dik durun. Omurganızı dik tutmak için omuzlarınızı indirin, boynunuzu uzatın ve başınızı yukarda tutun. Kollarınızı göğüs hizasına gelecek şekilde sallayın.

Hamileler koladan uzak durmalı

Hamilelik döneminde uyku önemli.. Bu yüzden kola, kahve ve çaya dikkat!
Bebek bekleyen anneler, hamilelik döneminde verimli bir uyku için kola, kahve ve çay gibi kafeinli içeceklerden uzak durmalı. Hamile hanımların özellikle öğleden sonra ve akşamları bu tür içecekleri tüketmemeye gayret göstermesi ve yatmadan 2-3 saat önce de sıvı alımını azaltması gerekiyor. Beslenme uzmanları gebe hanımları yatmadan önce ağır yemekler yememeleri konusunda uyarırken, midesi bulanan anne adaylarına da yatmadan önce kraker türü besinler yemeyi öneriyor. Anne adayları hamilelikleri boyunca sağlıklı beslenmeye dikkat etmeli.Zaman

Kadının güzellik sırları

Pırıl pırıl saçlar, ışıl ışıl bir cilt, yumuşacık eller, güçlü tırnaklar, enerji saçan gözler, zinde bir vücut...
Tepeden tırnağa güzel bir kadın olmak hiç de zor değil. Kendinize ayıracağınız birkaç ekstra dakika ve her kadının bilmesi gereken minik sırlar ile güzelliğinize güzellik katın...Saçlarınızı düzenleyinEliniz için kullandığınız, nemlendiricilerden biraz saçınıza sürerseniz uçuşan ve elektriklenen saçlarınızı yatıştırmış olursunuz. Nemlendiriciyi banyo sırasında sürerseniz saçlarınızı kuruladıktan sonra daha parlak ve canlı olduğunu görürsünüz.Gergin göğüslerin ameliyatsız haliHormonal açıdan tedavi görüyorsanız (doğum kontrol hapları ya da menopoz tedavisi) göğüslerinizin gerilimini ayarlayabilirsiniz. Kullanacağınız ürünlerin içinde sıkıştırıcı ruscus, güçlendirici gingseng ve ada çayı olmasına özen gösterin. Bu maddelerin bulunduğu losyonlar, göğüsleri kaplayan deri dokusunu güçlendirir ve ferahlık verir.Kirpiklerin görünüşüEğer sürdüğünüz rimel, kirpiklerinizi istediğiniz gibi göstermiyor ve çipil çipil bir görünüm veriyorsa rimeli kesinlikle kirpik uçlarına sürmeyin. Bunun yerine kirpik diplerine derinlemesine sürmeyi deneyin.Cildiniz parlıyorsaCildinizi kurutmadan matlaştırmanız gerekir. Fondöteninizi sürmeden önce matlaştırıcı kremler kullanmalısınız. Ve günlük kremler kullanırken bunların jel olmalarına özen gösterin.Gözlerdeki şişlikSabahları uyandığınızda gözleriniz kızarmış ve şişmişse uyudunuz odayı havalandırmalısınız. Daha sonra ise rahatlatıcı losyona batırdığınız pamuğu gözlerinizin üzerinde en az 10 dakika bekletin.Aseton kullanımıAsetonlu pamuğu tırnağınız üzerine sürtmek tırnaklar için çok sakıncalıdır. Bunun için pamuğu bir kaç saniye tırnağın üzerinde beklettikten sonra tek hareketle ojeyi çıkarabilirsiniz.Yumuşak ellerEl kreminin cildinize daha iyi nüfus etmesini istiyorsanız; ellerinizi içi sıcak su dolu bir tencerenin üzerinde tutun. Böylece cilt üzerindeki gözenekler açılacak ve krem cilde kolay nüfuz edebilir.Mat dudaklar içinMat rujları seviyorsanız dudak kalemi kullanmalısınız. Böylece dudaklarınız parlamayacak ve çerçeveyi çok fazla taşırmadığınız sürece dudaklarınıza ayrı bir dolgunluk kazandıracaktır. Sadece dudak kalemi ile de dudaklarınıza renk verebilirsiniz. Ama burada dikkat etmeniz gereken bir nokta var; kalemi dudağınıza dik hareketlerle sürdükten sonra parmağınızla iyice dağıtmalısınız.Farların kullanımıEğer farlarınız göz kapaklarınızın üzerinde birikiyorsa kesinlikle yağ bazlı farlar kullanmayın. Yoğun renk pigmentleri içeren pudra farlardan kullanmalısınız. Hafif sedefli farlarda bu konuda çok kullanışlı. Çünkü içeriğindeki sedefli maddeler göz kapağının üzerine yapıştığı için birikme yapmaz.Kaynak: Hürriyet