30 Eylül 2012 Pazar

Cinsellikte normallik ve anormallik

CETAD toplantısında cinsellikte normal ve anormal kavramlarına dikkat çekildi. Prof. Dr. Mehmet Sungur, “Sevişirken partnerinin ince topuklu ayakkabı giymesini istemek klinisyenler için anormal olabilir ama iki taraf da memnun ise normaldir”dedi.
Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD)’ın ‘Yaşam Boyu Cinsel Sağlık, Sizin de Hakkınız” projesi kapsamında altıncı dosyasını erkek cinselliği üzerine hazırladı. Erkeklerde en sık görülen fonksiyon bozukluğunun erken boşalma, en sık hekime başvuru nedeninin ise ereksiyon problemi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Mehmet Sungur cinsellikte çok konuşulan normal ve anormal kavramlarının değişkenlik gösterdiğini söyleyerek sınırları, cinselliği paylaşan bireylerin çizdiğine ve normal ve anormal kavramlarının sürekli değiştiğine vurgu yaptı. Cinsel normların değişkenliğini çan eğrisine benzeten Kognitif ve Davranış Terapileri Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Sungur, nelerin çanın ortasına, nelerin uçlara düştüğünü, cinselliği yaşayan bireylerin belirlediğinin altını çiziyor.Prof. Sungur, bir cinsel aktivitenin ne zaman normal, ne zaman anormal olduğu sorusuna ise örneklerle cevap veriyor. “Mesela erkek kadına, ‘Sevişirken çıplak olmanı ve uzun ince topuklu ayakkabı giymeni istiyorum’ diyor ve kadın bunun mahsuru olmadığını düşünüyor. Klinisyen gözüyle baktığımızda, ‘Acaba bu adam fetişist mi?’ gibi sorular aklımıza gelebilir ama burada bizim ne tanı koyduğumuzun hiçbir değeri yok. Çünkü eşler buna olur veriyorsa hiçbir sorun yok demektir. Kadın ince topuklu sivri ayakkabıyı giyiyor ve cinsellik yaşanıyor.”ERKEĞİ KADIN DEĞİL AYAKKABI UYARIYORSA ANORMALDİRProf. Sungur, böyle bir durumun anormal boyuta geçmesini ise şöyle açıklıyor.”Yüksek topuklu, sivri burunlu ayakkabıyla yaşanan cinsellik uzun süre devam ediyor, yani erkek memnun, kadın memnun. Böyle baktığımız zaman son derece normal, hiçbir anormallik yok. Çünkü bu her iki partnerin onayladığı ve kimseye zarar vermeyen bir davranış. Ancak aradan aylar geçiyor ve aylar sonra kadın ayakkabıyı giymeden cinsellik yaşamak istiyor ama bu sefer erkekte ereksiyon olmuyor. O zaman kadın, erkeği uyaran şeyin kendisi değil, ayakkabı olduğunu anlıyor ya da öyle düşünüyor ki işte o zaman normal olan davranış, anormal olmaya başlıyor. Kadın, ayakkabısının kendisinden daha çekici olduğunu anladıktan sonra, bu partnerle cinsellik yaşamak istemiyor. İKİ TARAF DA MEMNUNSA NORMALDİR“Burada bir zamanlar normal olan bir durumun, bir süre sonra nasıl anormal olduğunu görüyoruz” diyen Sungur, “bizim açımızdan bakarsanız ayakkabı ile uyarılan birisi ilk bakışta fetişist gibi gözüküyor ama siz adını ne koyarsanız koyun, her iki partner de memnun ise onların cinselliği belirli bir noktaya gelinceye kadar normal devam eder” şeklinde konuşuyor. HAYAL VE FANTEZİLER PAYLAŞILMALI MI?Cinsellikte hayal ve fantezilerin paylaşımı ile ilgili olarak “İnsanların fantezileri vardır ve bunlar cinsellik anında kullanılabilir. Ama çiftler bazen birbirlerinin fantezilerine bile sahip çıkıyor ve onların anormal olduğunu düşünebiliyor” diyen Prof. Sungur’a göre bu durum, çiftler arasında dengenin bozulmasına neden oluyor ve hayal etmeyi de suç gibi algılatıyor. “Eğer kişi hayalini paylaşıyorsa partnerinden bir tepki beklemediği, doğal karşılayacağını bildiği ya da hesapladığı için paylaşıyordur. Mesela ilişki esnasında bir başka kadının ya da erkeğin adının geçmesinin sorun olup olmaması yine bireylere kalmış bir durumdur.” EN ÇOK DANIŞILAN KONU GRUP İLİŞKİLERİCinsel normların zaman içinde değiştiğine vurgu yapan Prof. Sungur, “En çok başvuru nedeni olan konular neler” sorusuna ise şu cevabı veriyor. “Bize en çok danışılan konulardan biri iki çiftin bir arada olduğu cinsel ilişki, yani iki çiftli grup. Kişi eşine, ‘Seninle hep aynı cinselliği yaşamaktan bıktım ve cinsel hayatıma bir renk katmak istiyorum, bu rengi katabilmek için de bir önerim var, aksi taktirde seninle olmayacak ve evliliğimiz riske girecek. Ve ben biliyorum ki x çifti de birlikte seks yapmayı gayet normal buluyor, bunlarla seks yapmaya ne dersin? diyor. NORMAL OLAN BİR SÜRE SONRA ANORMALE DÖNÜYOR“Son derece şaşırtıcı ve rahatsız edici bir teklif olmasına rağmen eşini kaybetmek istemeyen bir kadın, ‘Kocam bunu teklif edebiliyorsa, başka insanlar da bunu yapıyorsa ve kocamı da kaybetmek istemiyorsam o zaman belki de bu olabilecek bir şeydir ve belki de çok anormal değildir’ diyebiliyor. Ancak başlangıçta normal gelen bu durum eşlerden biri ya da her ikisi, ya da her iki çift için de kendi değerlerine çok ters düştüğü için zamanla suçluluk, pişmanlık, öfke ve kızgınlık yaratabiliyor.”İKİ TARAF DA ÖDÜL ALIYORSA SORUN ÇIKMIYORAhlaki değerlerin eşler için standart olduğunu kabul ederek, normal gibi gözüken ve gerçeğe dökülen fantezilerin de bir süre sonra anormale dönüşebildiğini bu şekilde örnekleyen Prof. Sungur, “Normal ve anormal arasındaki geçişler sürekli mevcut. Bu durum, her iki eşin yapılan aktiviteden ne kadar ödül aldığı, her iki tarafın da ne kadar tatmin olduğu ile ilgilidir. Ancak sadece bir tarafın tatmin olduğu durumlarda, normal bir davranış bir süre sonra ödül almayan eş tarafından anormale dönüşebiliyor. Yani bunun normal olup olmadığını bizler söylemiyoruz, eşlerden biri ya da her ikisi bunların normal olduğuna inanıyor ya da inanmak istiyor.” ntvmsnbc

Yaz sıcağına beslenme kalkanı

Yaz sıcaklarında sağlıklı beslenmek ve zindeliği korumak için dikkat edilmesi önemli birkaç nokta var. Yediklerinize özen göstererek korunabilir ve kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz.
Sıcak havalarda aşırı yağlı ve şekerli yiyecekler yerine su, vitamin ve mineral içeriği yüksek meyve, sebze ve tam tahıllara dayalı bir beslenme şekli daha uygundur. Akdeniz diyeti bunun için en uygun örnektir. Sıcak Akdeniz iklimine rağmen yüzyıllarca Akdeniz insanı kendini bu beslenme tipi ile korumuştur.Balık, zeytinyağlı sebze, meyve, peynir ve salata iyi bir yaz mönüsü seçimidir. Miktarala dikkat etmek kaydıyla akşam yemeklerinde rahatlıkla tüketilebilir.Sıcak ile birlikte terleme oranı arttığı için elektrolit dengesini sağlayacak yoğurt, ayran ve cacık tüketimi de unutulmamalıdır, aşırı ter vücutta sodyum ve potasyum dengesini bozar bu özellikle kalp ve tansiyon hastaları için tehlikelidirMeyvenin miktarı önemliKızartmalar, aşırı yağlı gıdalar ya da sakatatlar yerine ızgara, buğulama ve haşlama olarak hazırlanmış, yağı alınmış etler yenilmelidir. Omega-3 yağ asitlerini içeren balık haftada iki kez tüketilmelidir. Kan şekerinin hızla yükselip, hızla düşmesine sebep olan yağlı, şekerli ve ağır tatlılar yerine dondurma veya sütlü tatlılar tüketilmelidir.Yaz meyveleri çeşitlilik ve vitamin içeriği açısından çok iyidir ancak miktarlara dikkat etmek gerekir. 15 üzüm veya 12 kiraz veya 1 dilim karpuz veya 1 incir, 1 porsiyon meyve olarak düşünülmeli kadınlar günde 3-4 erkekler 4-5 porsiyon meyveden fazlasını tüketmemelidir. Ayrıca maden suyu, sıvı takviyesi olarak, beslenmede mutlaka yer almalı.Çok geç yemek yemeyinYaz akşamlarında davetler ve özel geceler daha fazla olur. Bu durumda ideal yemek saatlerine uymak zorlaşır. Ben böyle durumlarda iki küçük öğün öneriyorum. Çünkü saat 21.00’e kadar yemek yemeyi beklerseniz çok acıkırsınız ve açlığınızı kontrol edemezsiniz. Bu durumda bulunduğunuz ortama göre, saat 19.00 gibi, peynir ve salata veya 10-15 fındık ile kuru kayısı veya ayran ile grisini ya da 1 dilim ekmek-peynirden oluşan küçük bir öğün yapabilirsiniz. Saat 21.00’de ise başlangıç yemeği ve salatayı geçip, sadece ana yemeği yiyerek, aşırı kalori alımından kaçınabilirsiniz. Yazın baklava gibi tatlılar yerine, dondurma veya meyveli tatlılar seçmeniz gerektiğini de unutmayın.Sıcak günlerde hiç yenilmemesi gerekenlerKremalı ve mayonezli yiyeceklerden yazın uzak durulmalıdır. Bu besinler sıcak hava sebebiyle çabuk bozulduğu gibi, sindirim açısından da vücudu zorlar. Aşırı yağlı hamur tatlıları ve şerbetli tatlılar da tercih edilmemelidir. Bakterilerin üremeleri için besin, sıcaklık ve nem yeterlidir. Oda sıcaklığında 24 saat içinde sayıları trilyonlara ulaşabilir, bu sebeple kış aylarına göre daha dikkatli olunmalıdır. Ayrıca içtiğiniz suyun kalitesinden ve temizliğinden de emin olmalısınız.Yaşlılar ve çocuklar ayrıcalık isterYaşlılar ve çocuklar, yaz aylarında risk altında olan gruptur. Bu yüzden yeterli su tüketimi bu grup için çok önemlidir. Özellikle sodyum, potasyum ve magnezyum, vücuttaki sıvı-elektrolit dengesini sağladığından, meyve, sebze, peynir, yoğurt, ayran ve cacık her gün tüketilmelidir.Sıvı takviyesi şart! Sıcak havada nefes alıp vermek bile sıvı kaybına sebeptir; terlediğinizi görmeniz şart değil! Kadınların günde ortalama 2 litre, erkeklerin ise 2.5 litre suya ihtiyacı vardır. Ancak egzersiz yapıldığında, bu miktara her yarım saat için 1-2 bardak daha eklenmelidir. Maksimum su ihtiyacı 3 litredir, denilebilir. Susamayı beklemeden su tüketin, mutlaka düzenli için. Ama su tüketmek zor geliyorsa, suyun içine bir-iki damla meyve suyu veya taze meyve parçaları, nane ve limon ekleyerek de içebilirsiniz. Ayrıca soğuk bitki çayları, şekersiz olarak meyvenin kendiyle pişmiş kompostolar, limonata, ayran, kefir ve maden suyu sıvı alımı için doğru seçimlerdir.Aklınızda bulunsun!Aşırı sıcaklarda kendini yorgun hissedenler, öncelikle tansiyon ve tiroit muayenesi olmalılar. Eğer bir sorun yoksa, taze meyve suyu, fındık, ayran ve kuru meyveleri tüketmek enerji verir. Tabii bir de bol bol su içilmeli.Dilara Koçak, Milliyet

Aşkın Yıldönümü

Sevgilisi olanların iple çektiği sevgilisi olmayanların duymak dahi istemediği Sevgililer Günü...
Aşık nasıl olunur? İlk görüşte aşk var mı? İşte bilim gözüyle aşk...Âşık olmanın üç aşaması bulunuyor ve her bir aşamada salgılanan hormonlar farklı. Âşıkken beynimizde oluşan aktiviteler "akıl hastalığı" olan bir kişinin beyninde gözlemlenen aktivitelerden çok da farklı değil. Biriyle ilgilenmeye başladığımız zaman, aslında bilinçaltımızdan farkında olmadan o kişinin genleriyle ilgileniyor olabiliriz."1 AY: AŞK SARHOŞLUĞU İlişkinin birinci ayının sonunda, iki taraf da aşkın heyecan ve coşkusunun yanı sıra baskı ve stresini de yaşamaya devam eder. Neyse ki birbirini henüz yeterince tanımamaktan kaynaklanan endişeler "balayı" psikolojisinin yaşattığı hoşgörüyle dengelenir. Bu dönemde sizi arkadaşlarıyla, hele ailesiyle tanıştırmasını beklemeyin, çünkü buna hazır değildir. Hatta belki böylesi çok daha İyi, çünkü bu sayede baş başa kalabilir, Önce birbirinizin kişisel alışkanlıklarını ve zevklerini öğrenebilirsiniz. Siz de onu kendi arkadaşlarınızla tanıştırmakta acele etmeseniz iyi olur. Eğer bu ilişkinin sağlam temeller üzerinde yükselmesini istiyorsanız, önce birlikte vakit geçirmekten zevk alıp almadığınızı öğrenmelisiniz. Cinselliğe gelince... İlişkinizin henüz yeni başladığını unutmamalı ve ilk etapta kendi isteklerinizi gerçekleştirmek yerine karşı tarafın beklentilerini keşfetmeye çalışmalısınız. Bu dönem, yatakta uyumlu olup olmadığınızı öğrenmek açısından sizin için harika bir fırsat. İlk heyecan ve gerginlikleri atlattıktan sonra sevgilinizle sadece seks konusunda değil, her konuda çok daha rahat iletişim kurabildiğinizi göreceksiniz. 3 AY: TAŞLAR YERİNE OTURUYORArtık kendinizi kelimenin tam anlamıyla "çift" olarak gördüğünüz bir döneme girdiniz. Birbirinizi daha iyi tanıyorsunuz, taşlar biraz daha yerine oturdu, onun arkadaşları ve ailesiyle tanıştınız; tabii o da sizinkilerle... İlişkinizin bu aşamasında karşılıklı beklentilerinizin ve sorumluluğunuzun artmasına hazırlıklı olmalısınız. Mesela siz kendi adınıza sevdiğiniz erkeğin ilişkinizin geleceği konusunda ne düşündüğünü ölesiye merak etmeye başlayabilirsiniz. Bunu ona açıkça sormaktan çekinmeyin. Ama sormaktan sormaya fark olduğunu da asla unutmayın. Üç ayın sonunda kalkıp da "Benimle evlenmeyi düşünüyor musun? Düşünmüyorsan, boşuna vakit kaybetmeyeyim" derseniz, kesinlikle olumsuz yanıt alacağınızdan emin olabilirsiniz. Eğer sorunuzu daha üstü kapalı bir biçimde formüle edemeyeceğinizi düşünüyorsanız, gözünüzü açın ve ondan gelen sinyalleri daha sıkı takip etmeye başlayın. Konuşurken araya sıkıştırdığı, "gelecek vaat eden" sözlerden, hayallerinden ve ileriye yönelik planlarından bahsederken sizi bu planlara dahil edip etmeyişinden, ilişkinize ne kadar ciddi baktığını anlamanız mümkün. 6 AY: KRİTİK GÜNLERBirbirinize aslında ne kadar bağlandığınız ilişkinizin bu aşamasında ortaya çıkacak. Onun kusurlarını ve size uymayan yanlarını görmeye başlayacaksınız, karakterleriniz arasındaki uyuşmazlıklar su yüzüne çıkacak. İlişkiniz bütün bunları kaldırabiliyor mu? Anlaşmazlıkları anlayış, iletişim ve uzlaşmayla giderebiliyor musunuz? Her konuda konuşmayı, ama bunu yaparken meseleyi kişiselleştirmemeyi ve birbirinizi kırmamayı başarabiliyor musunuz? İlişkinizin altıncı ayında bütün bunlar son derece önemli. Çünkü bugüne kadar sürekli ortak noktalarınıza odaklanmıştınız, bundan sonraysa aranızdaki farklar ön plana çıkacak. Eğer aşkınızın düşüşe geçmeye başladığı noktada bu boşluğu arkadaşlık ve sevgiyle kapatabiliyor ve hala paylaşacak bir şeyler bulabiliyorsanız, birlikte vakit geçirmek size hala zevk veriyorsa, beraberliğiniz testi geçti demektir. Fakat birbirinizden sıkıldıysanız, buluştuğunuzda konuşacak konunuz yoksa, ikinizin de gözü başka insanlara kayıyorsa ve yeni bir aşk arayışı içindeyseniz, ilişkinizin bundan sonrası pek iç açıcı gelmeyecek demektir. 18 AY: YAPIŞIK İKİZLERAradan on ay daha geçti ve artık çevrenizdeki insanlar sizi ayrı düşünemez hale geldiler. Adeta bir elmanın iki yansı gibisiniz. Fakat aynı zamanda çok da tehlikeli bir döneme girdiniz. Tam da bu "yapışık ikiz" sendromu sizin ya da onun -ya da ikinizin birden- kendinizi kapana kısılmış hissetmenize, birey olma duygusunu yitirmenize ve özgürlüğünüzü sonsuza dek kaybettiğinize inanmanıza neden olabilir. Fakat bu tip duyguların sizi bu ilişkiyi bitirme noktasına getirmesine sakın İzin vermeyin, çünkü bunlar çok doğal, ama kesinlikle geçicidir. Artık birbirinizin hayatının ayrılmaz bir parçası olabilirsiniz, fakat bu aşamada ilişkiyi tüketmemek adına kesinlikle kendinize ayrı, sevgilinizden bağımsız bir yaşam alanı açın ve bu alana sonuna kadar sahip çıkın. Bunu hem ilişkiniz, hem de kendiniz için yapmalısınız. Tamamen kendinize ait arkadaşlar ve hobiler edinin, bazı sosyal etkinliklere yalnız katılın, eski dostlarınızla buluşun, kendinize vakit ayırın. Aynı şeyleri yapması için onu da teşvik edin, çünkü bu dönemde ihtiyacınız olan asıl şey, birlikte vakit geçirmeyi biraz olsun özlemek... 2 YIL: BAĞLILIK VE SEVGİNİN GÜCÜArtık ilişkiniz kendini kanıtladı ve geleceğe yönelik daha ciddi planlar yapabilirsiniz. Zaten çoğu birliktelikte evlilik ya da aynı eve taşınma gibi konuların gündeme gelmesi bu döneme denk düşer. İlişkide her günün balayı gibi yaşanmadığını gördünüz, birlikte bir yığın zorluğa göğüs gerdiniz ve sonunda fırtınalı bir aşkın yerini sağlam bir dostluk, bağlılık ve sevgiyle doldurmayı başardınız. Ama eğer "her şey tamam" diye rahatlayıp ilişkinizi savsaklamaya başlarsanız, bu birliktelik iki yıl sonra değil, yirmi iki yıl sonra da bitebilir ve siz nerede hata yaptığınızı bir türlü bulamazsınız. Duygusal beraberliğin her aşamasında emek vermenin ve açık iletişimin önemini unutmayın.Özge AYDIN - Sinem ŞAHİN, Sabah

Domates alzheimer düşmanı

Bilim adamları, domatesi Alzheimer hastalığına karşı aşı olarak kullanmayı planlıyor.
İngiliz Daily Mail gazetesinin internet sitesindeki habere göre, hastalığı önlemek için bağışıklık sistemini güçlendirecek "yenebilen" bir aşı üretilmek üzere domates genetik değişikliğe uğratıldı.Aşı, beyin hücreleri arasındaki hayati bağlantıları tahrip eden zehirli "beta amiloid" proteininin hedef alınmasını sağlıyor. Bu proteinin güçlenmesini engellemenin, hastalığı önleyebileceği veya geciktirebileceği belirtiliyor.Bilim adamları, aşıyı geliştirmek için "beta amiloid" proteinin ardındaki geni domatesin genetik koduyla birleştirdi. Böylece ortaya çıkan domates üç hafta boyunca haftada bir kez olmak üzere farelere yedirildi.Farelerden alınan kan örneklerine bakıldığında, domatesin bağışıklık sistemini, hastalıkla savaşacak antikorları açığa çıkaracak şekilde harekete geçirdiği görüldü.Kore Biyobilim ve Biyolteknoloji Araştırma Enstitüsünden bilim adamları, bu çalışmanın ardından, bağışıklık sisteminin verdiği cevabı daha fazla güçlendirmek için aşının etkisini artırmaya çalışacak. Domatesin bir aşı olarak hayli kullanışlı olduğunu, çünkü sevilen bir sebze olduğunu belirten bilim adamları, bununla birlikte domates pişirilirse aşı etkisinin ortadan kalkacağını belirtti.Alzheimer Derneğinden Prof. Clive Ballard, bu araştırmanın bitkilerden aşı elde etmenin mümkün olduğunu gösterdiğini söyledi. Mevcut ilaçlar hastalığı tamamıyla iyileştiremiyor, sadece ilerlemesini yavaşlatıyor.Kaynak: Milliyet

Kıvırcık saç dert değil...

Esnek, canlı ve dolgun buklelere sahip olmak zor değil. İmrenilecek bukleler için tavsiye ve ipuçlarına göz atın.
Buklelerin havalı ve esnek olabilmesi için saçın...- Sağlıklı olması; yani yeterince beslenmiş olması gerekir. Çünkü sebum uzun saçı en uç noktasına kadar besleyemez. Bu nedenle her yıkamadan sonra saç tipine uygun bir bakım ürünüyle saçınıza bakım yapılması gerekir. Saça dipten uca kadar yapılacak bu bakım sayesinde kırıklar da önlenebilecektir.- Doğru kesimli olması gerekir. Saç ne kadar kısaysa o kadar fazla kıvrılacaktır. Bu nedenle bukleler için isteğiniz doğrultusunda bir kesim yaptırmanız da gerekir. Kıvırcık saçların beslenmesi ve yıpratıcı dış etkenlerden korunması gerekir. Saçlar kurumuşsa canlılığını yitirir ve istenmeyen şekilde, düzensiz kıvırcıklar haline dönüşür. Her ihtiyaç için muhteşem ürünler çözüm sağlamaktadır:- Nemli ortamlarda saçınız istenmeyen şekilde kıvrılıyor mu? Gündüz kremleri gibi derinlemesine işleyen bir serum kullanın. Bukleleri ağırlaştıran yağlı ürünlerden kaçının.- Kıvırcıklarınız düzensiz mi? Ayaklanan buklelerinizi “styling” yani şekillendirme ürünleriyle alt edebilirsiniz.- Kıvırcıklarınız hafifliklerini mi yitirmiş? Onlara hafifliklerini tekrar kazandıracak bir güç vermek için nemlendirici bir ürün kullanın ama fazla ağır sabitleyicilerden kaçının.- Kıvırcıklarınız havalı değil mi? Defrize edici bir jel yardımıyla saçınızdaki kırıkları iyice düzeltin bigosu bulunmayan fönleri hiçbir zaman kullanmayın. Bu tip fönler kıvırcıkların tüm esnekliğini yok eder.Saçınızı duşta ıslatın, bir havluyla kurulayın, hafif bir masajla saç şekillendirme ürününü hemen uygulayın. Saçınız çok kıvırcıksa onları fırçalamayın ve sakın bigosuz bir fön kullanmayın. Saçınıza canlılık ve parlaklık kazandırmak için bir serum da kullanabilirsiniz. Kıvırcık saçlar kuru oldukları için genellikle cansız ve sönük görünür. Bu nedenle doğru hareket şampuan uygulamasından sonra yapılacak bir bakımdır. Sirkeli suyla durulama yaparak saça canlılığı yeniden kazandırılabilir. Bunların dışında şekillendirme ürünleri de kırıkları düzelterek saça canlılık kazandırır. Kıvırcıkların sağlığını ve saçın tatlı parlaklığını korumak için permalı saçlara daha özenli bir bakım uygulamak lazımdır. Bu durumda da saçın genel sağlığı için kuruluğa karşı savaşı sürdürmek ve zayıf düşen saçı kuvvetlendirmek şarttır. Bunun için tavsiye edilen şey haftada bir, kuru saça maske uygulamak ve bir saat maskeli durduktan sonra saçı iyice durulamaktır.

Kıskançlıktan kurtulun!

Kıskançlık konusunda ipin ucunu kaçıranlardansanız size birkaç uyarımız var...
İnsanın doğasında olan kıskançlık, aslında normal bir duygu. Ama ipin ucunu kaçırdıysanız ve karşınızdakini boğacak duruma geldiyseniz önlem almanız gerekebilir.Kıskançlığın ilacının ‘sosyalleşme’ olduğunu vurgulayan Medical Park Fatih Hastanesi’nden Uzman Psikolog Sinem Demir, “Aşırıya kaçmamak şartıyla film ve dizi izleyerek ‘imrenme’ duygunuzu bastırabilirsiniz. Ama kıskançlığı dizginlemenin en doğru yolu hobiler edinmek, dans etmek ve resim yapmak gibi sosyal aktivitelere katılmak” dedi.Medical Park Fatih Hastanesi’nden Uzman Psikolog Sinem Demir; kıskançlığın baş edilmesi en zor duygulardan biri olduğunu söyledi. Kıskançlığın; imrenme ve gıpta etmeyle başlayıp, haset duymaya kadar gidebildiğine dikkat çeken Demir, ‘kıskançlığın esiri’ olmamanız için şu önerilerde bulundu:* İmrenmek, kendini bir diğeriyle kıyaslamak ve onun yerinde olmak istemektir. Birinin mutluluğuna imreniyorsanız, ‘keşke ben de öyle mutlu olsam’ dersiniz, ama o kişi için kötü hisler beslemezsiniz. * Kıskançlıkta ise ‘ah keşke’ demenin bir adım ötesine geçer, o kişiyle gerçekten bir sorununuz olmasa bile, varmış gibi davranırsınız. İyi ihtimalle onu görmezden gelirsiniz, kötü ihtimalle o kişiyle ufak tefek hayali sorunlar çıkarırsınız. HASET YUVA BİLE YIKAR!..* Haset ise bu duyguların en ağırıdır! Yerinde olmak isteğiniz kişinin sahip olduklarını kaybetmesini ister ve bunun için harekete geçersiniz. Kıskançlıktaki ufak tefek sorun çıkarmaların düzeyi artar. Hedef, o kişinin mutluluğunu yıkmaktır. Mutluluk sebebi evlilik ise eşiyle ilişkisini, sosyal hayat ise arkadaşları ile ilişkisini bozmaya çabalar. Bozma araçları; dedikodu, iftira-yalan olabilir. En uç nokta ise fiziksel zarar vermektir. Herkes imrenebilir, pek çok insan kıskanır, daha az insan haset duyar! İmrenmek olağan bir duygudur ve birçok insan tarafından hissedilebilir. Ancak bir ‘izleyici’ konumunda, sürekli diğerlerinin mutluluklarını gözlemek, bir yaşam tarzı haline gelebilir. Özellikle duygusal yoksunluklar yaşadığına ve diğerleri kadar ‘şanslı’ olmadığına inanan biri bunu yapabilir. EVLİLER TERAPİSTEDuygusal yoksunluklar da herkesin hayatında zaman zaman gözlenir. Bir yoksunluğun (kayıp, ayrılık gibi...) yasını tutmak ya da üzülmek için kendimize bir süre izin vermek sağlıklı olabilir. Ama uzun sürmüş ise bu yoksunluğu ‘yeni var’lara dönüştürmek için harekete geçmekte fayda var!İşte bu noktada izlediğimiz filmler ve diziler de bir bakıma ‘diğerinin mutluluğuna, fiziksel/maddi gücüne imrenme’ hissimizi telafi eder. Bir yere kadar bu sağlıklıdır, telafi etmek iyi gelir. Ama tabii ki aşırıya kaçmayarak ve kendinizi ‘yaşamayan’ sadece ‘izleyen’ biri konumuna sokmamalısınız. En sağlıklısı ise hobiler edinmek, dans edip, resim yapmak gibi sosyal aktivitelerle sizi esir alan kıskançlığı dizginlemek.Hasetin hedefi olduysanız ve bu yaşamınızı doğrudan etkileyen bir duruma geldiyse, eğer evliliğinizi etkileyen bir durum varsa evlilik terapisi önerilebilir. Eğer yaşanılan bölgede psikolog veya psikiyatr yoksa, o bölgede hatırı sayılır kişilerden (doktor, öğretmen, hemşire) destek ve önerilerde bulunması istenebilir.Hürriyet

Geçmişe sahip çıkanlardan mısınız?

Ev dekor modasında küçümsenemeyecek kadar hızla büyüyünen bir akım var: Vintage, diğer adıyla ikinci el...
Eski eşyaları alıp, kendinize göre şekillendirmeyi seviyorsanız, siz tam bir vintage tutkunuzunuz demektir. Belki daha önce adını hiç duymadınız ama farkında bile olmadan bir akımın içinde yer aldınız. Peki nedir bu vintage meselesi?Vintage moda; ikinci el eşyaları ya da eski eşyalarınızı yenileyip, onları çok şık ve evinizle uyumlu hale getirmektir. Geçmişi olan eşyaları kullanıp, hikayesi olan mekanlar yaratmaktır. Vintage kelime anlamı olarak, bağ bozumu demektir. Şarapçılıkta ortaya çıkan bu kelime daha sonraki yıllarda otomobil ve dekorasyon sektöründe de kullanılmaya başlanmış. Modada bir kıyafetin vintage olması için mutlaka bir döneme ait olması yada belli bir tasarımcı imsası taşıması gerekiyor. Bu yüzden her ikinci el kıyafet vintage olmuyor. Uzmanlara göre vintage bir kıyafetin en az elli yıllık, antika sayılabilmesi için de asırlık olması gerekiyor. Vintage teriminin dekorasyonda kullanımı da bu çizgiye paralel gidiyor. Bu gün artık popüler olmayan fakan döneminin en iyilerini tanımlarken, vintage kelimesi kullanılıyor. Bu kelime ille belli bir dönemi değil, geçmişteki herhangi bir dönemi nitelemek için kullanılabilir. Fakat vintage terimini en çok 50, 60 ve 70 li yılları yansıtan eşyalar için kullanıyoruz. Vintage ev, işte bu çerçevede geçmişe ait form ve dokular kullanılarak dekore edilen ev demek. Ancak eşyaları oldukları gibi kullanmıyoruz, bir çeşit modifiye yaparak, yeni akımlarla bu tarzları birleştiriyoruz. Örneğin Art Deco bir kanepeyi bu günün iri çiçekli kumaşlarıyla bir araya getirerek kullanabilirsiniz. Vintage mobilya nereden alınır?Dank! – Etiler İstanbul (212 – 352 60 44)Props – Armutlu İstanbul (212 - 323 31 54)Bruno – Beyoğlu İstanbul (212 – 244 73 62)American Garage – Çukurcuma İstanbul (212 – 244 52 20)Popcorn – Çukurcuma İstanbul (212 – 249 58 59)Bin Bavul – Kuledibi İstanbul (212 – 243 72 18)

Güneş şekere iyi geliyor

Uzmanlar araştırdı... Her gün 5-10 dakika güneşlenin...
Her gün 5-10 dakika güneşe çıkmanın çocuk ve gençlerde şeker hastalığının etkilerini azaltmaya yardımcı olabileceği belirlendi.Kaliforniya Üniversitesinden araştırmacılar, ekvatora yakın bölgelerde yaşayan kişilerin, tip 1 şeker hastalığına yakalanma oranının diğer bölgelerdekine göre daha düşük olduğunu belirledi.İnsan vücudunun güneş ışığının yardımıyla D3 vitamini oluşturabildiğini hatırlatan bilim adamları, günde 5-10 dakikalık “güneşlenmenin” tip 1 şeker hastalığının etkilerini azaltabileceğini belirttiler.Böylece, ilk kez, kandaki D3 vitamini seviyesiyle tip 1 şeker hastalığı arasında da bağ kurulmuş oldu.Araştırma “Diabetologia” dergisinde yayımlandı.AA

Gebelikte Kozmetik Kullanımı Nasıl Olmalı?

Gebelikte kozmetik kullanımıyla ilgili en merak ettiğiniz soruların yanıtları için tıklayın.
Uz. Dr. Zerrin Baysal “Hamilelik döneminde kozmetik kullanımı “hakkında bilgi verdi.Etiler Memorial Polikliniği ve Memorial Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Zerrin Baysal “Hamilelik döneminde kozmetik kullanımı “hakkında bilgi verdi. Hamile kadınların en büyük sıkıntıları; ilaç, ışın, kimyasal maddeler ve deri yoluyla maruz kaldıkları maddelerin zararlarıdır. Bu kimyasal maddeler; solunum yoluyla, ağız yoluyla veya tensel temas ile alınabilirler. Bazı maddeler anne karnındaki bebeğin ( fetus) gelişimini olumsuz etkileyeceği gibi bazı maddelerinde hiçbir yan etkisi olmadığı deneylerle gösterilmiştir. Bazılarının ise, kötü etkilerinin olup olmadığı halen bilinmemektedir. Kimilerinde ise, gebeliğin belirli sürelerine kadar zararlı etkili, daha sonraki aylarda zararsızdır. Bu yan etkiler, bebeğe hem fiziksel hem de zihinsel zararlar verebilir, gelişimini engelleyebilir.Özellikle saç boyarken tedbirli davranınKozmetik ( saç boyaları, kremler, parfümler, temizleyici maddeler vs..) kullanımında, genelde, en sık problem saç boyalarıdır. Sıklıkla kullanılan, kalıcı ve yarı kalıcı boyaların içindeki maddelerle yapılan deneylerde, bebek üzerine zarar verici etkiler görülmemiştir. Fakat tedbirli davranmak için, doğum sonrasına kadar saçların boyatılmaması daha uygundur. Değişiklik yapmak, beyazlarınızı gizlemek veya dip boya yaptırmak istiyorsanız, gebeliğin ilk üç ayından sonra, bitkisel saç boyaları kullanabilirsiniz. Saç düzleştirme ve perma işlemlerini hamilelik sonrasına bırakınSaç düzelticilerin ( straightener) ki bunlar sodyum hidroksit ve bisülfit denilen kimyasal oluşumlardır ve kullanılmaları tavsiye edilmemektedir. Saç düzeltmelerin, hava ısı ve press yolu ile yapılması daha güvenlidir. Perma gibi yöntemlerde ise kullanılan kimyasal maddeler saçlı deriden emilip kana karışabilir. Bunların kullanılması ile bebekte doğumsal sakatlık gelişmesi arasında ilişki saptanamamıştır, fakat tamamen güvenilir olduğunu söyleyebilmek içinde daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Bu yüzden doğum sonrasına kadar saçlarınızın doğal kalmasında fayda vardır.Nemlendiricileri rahatlıkla kullanabilirsiniz Deodorant, şampuan, ve diğer cilt bakım ürünlerinin, bebek gelişimi üzerine zarar verici etkileri olup olmadığı üzerine yeterli bilimsel araştırma olmamakla beraber şimdiye kadar herhangi bir problem rapor edilmemiştir. Cilt için kullanılan kremleri rahatlıkla kullanabilirsiniz. Cilt çatlaklarının oluşmasını azaltmak için kakao ve lanolin kremleri kullanılabilir.Hamilelik döneminde makyajın zararlı olup olmadığı da sıkça sorulan sorulardan biridir. Ancak;bu konuda herhangi bir çalışma yapılmamış olmakla birlikte; bugüne kadar makyajın hamilelik üzerinde olumsuz bir etkisi görülmemiştir.Bebeğin gelişimindeki en önemli zaman ilk üç aydır. Bu süre içindeki zararlar diğer aylara göre daha fazla olmaktadır, kısa bir süre için biraz daha dikkatli olmak hem bizim hem de bebeğimizin sağlığı açısından faydalı olacaktır.Çok sıcak su ile banyo yapmaktan kaçınınHamilelik her yönüyle dikkat ve bakım isteyen bir süreç. Sağlıklı bir bebek sahibi olmanın yanında, annenin de kendine özen göstermesi arzulanan ve göz ardı edilmemesi gereken bir nokta. Hamilelikte ve sonrasında anneleri en fazla üzen konuların başında ise fazla kilolar ve cilt problemleri (çatlaklar) geliyor.Doğumdan sonra vücudun deforme olmaması için hamilelik sırasında çok uzun süren ve çok sıcak banyolardan kaçınmak gerekiyor. Eğer bundan vazgeçemiyorsanız, hiç olmazsa çıkmadan önce ılık bir duş alıp bebeği rahatlatın. Aslında yalnızca ılık bir duş en uygunudur. Arada bir yapılacak hafif kese, kan dolaşımını artırır. Daha sonra kol ve bacaklara vücut sütü de tatbik ettiğinizde günlük vücut bakımınız bitmiş demektir.Gebelikte fizyolojik cilt değişiklikleri ile baş etmek mümkünHangi kadında gebelikte ne gibi bir cilt değişikliği ortaya çıkacağını tahmin etmek zordur. Bazı anne adayları gebelik döneminde herhangi bir cilt sorunu yaşamazken, bazılarında cilt kuruluğu, karın çatlakları, kaşıntı, ciltte yağlanma gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Bazı anne adaylarında da başta yüz olmak üzere vücudun her yerinde çok sayıda lekeler oluşabilir.Gebelikte cilt değişikliklerinin sorumlusu gebeliğe bağlı her tür değişiklikte olduğu gibi gebelik döneminde artan hormonlardır...Melasma, Kloazma (Gebelik maskesi)Sıklıkla yanaklar, alın, üst dudak, burun ve çenede düzensiz sınırlı kahverengi lekelere “gebelik maskesi” denir. Yüzde 70-90 kadında görülen bu pigment artışı doğumdan sonra sıklıkla ortadan kalkar. Ender durumlarda pigment artışı adeta bir dövme yaptırılmış gibi cildin derin katlarına ulaşır. Böyle durumların tedavisi bu konuda tecrübeli bir cilt uzmanı tarafından gerçekleştirilir.Hamilelikte güneş ışınlarına karşı dikkatli olunYoğun bir ultraviyole ışık kaynağı olan güneşten uzak durmak ve güneşe çıkıldığı zamanlarda en az 20 faktörlü bir güneşlenme kremi kullanmak lekelenmelerin azaltılmasında oldukça etkilidir. Yazın bulutlu havalarda bile güneşin UV ışınlarının cilde etki gösterebileceği unutulmamalıdır.Lekelenme olan bölgelerin makyajla kapatılmasında bir sakınca yoktur.Gebelikte sivilcelerGebelikte özellikle 8. haftadan itibaren değişen hormonal ortam bazı anne adaylarında önceden varolan sivilcelerin artmasına ya da ilk defa gebelik döneminde sivilcelerin ortaya çıkmasına neden olur. Ender durumlarda ise varolan sivilcelerde azalma görülür. Yüz cildi temiz ve kuru tutulmalıdır. Sivilceler kozmetik sorunlar yarattığında doktor önerisine göre topikal (bölgesel) ilaçlar kullanılabilir Dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta da şudur: izotretinoin içerikli "sivilce ilaçlarının" doğumsal anomalilere neden olduğu kanıtlanmıştır. Bu yüzden gebelik döneminde sivilceleriniz için ilaç kullanmadan önce mutlaka doktorunuza danışmalısınız!Tırnak değişikliklerini önemseyinTırnaklar cildin bir uzantısı olarak kabul edilirler ve gebelik döneminde artan hormonların etkisiyle tırnaklar yumuşayıp incelerek kolay kırılır hale gelebilirler. Tırnak cilası durumu daha da kötüleştirebilir. Bulaşık ve çamaşır yıkarken lastik eldiven kullanmak, el ve tırnaklara nemlendirici losyon sürmek çoğu durumda faydalı olur.El ve ayaklarda kızarıklıkLatincede “palmoplanter eritem” adı verilen bu durum, gebelik dışındaki bir dönemde ortaya çıktığında bir karaciğer hastalığını düşündürmesine karşın; gebelik döneminde fizyolojik olarak ortaya çıkabilir. Avuç içlerinde ve nadiren de ayak tabanlarında kızarıklık ve kaşıntı şeklinde ortaya çıkar. Palmar eritemin de diğer çoğu cilt değişikliğinde olduğu gibi gebeliğe bağlı olarak kandaki östrojenin artması nedeniyle ortaya çıktığı düşünülmektedir. Kaşıntı şiddetli olduğunda nemlendirici kremler faydalı olabilir. Nemlendiricilere cevap vermeyen kaşıntılarda ise doktor önerisine göre bazı ilaçlar kullanılabilir.

29 Eylül 2012 Cumartesi

Uzun yaşam sırları

Günlük hayatınızda yapacağınız ufak tefek şeylerle daha uzun yaşamanız mümkün.
1- Kahkaha attığınızda daha az stres hormonu salgılarsınız. Ağır hastalarda espri anlayışı olanların yaşama şansının yüzde 31 daha fazla olduğu tespit edilmiş.2- Size enerji verecek vitamin gibi besin takviyeleri alın.3- Dişlerinize iyi bakmak da ömrünüzü uzatıyor. Temiz diş demek damar ve baığıklık sisteminizi güçlendiriyor.4- Her gün yarım saat çok sevdiğiniz ve keyifli zaman geçireceğiniz bir arkadaşınızla yürüyün.5- Ne kadar renkli besinler tüketirseniz o kadar sağlıklı olursunuz. Renkli sebze ve meyveler anti-oksidan deposudur.6- 18-40 yaş arasında fazla kilo almak oldukça tehlikeli çünkü her yüzde 10’luk kilo artışı kan basıncını artırır ve bu da yaşlanmayı hızlandırır. Günlük kalori alımınızı yüzde 20 azaltarak daha uzun yaşamanız mümkün.7- Arkadaş edinin, göünüü faaliyetlere katılın.8- Uykunuzu ihmal etmeyin. Her gün 7-8 saat düzenli uyku hastalıkları önler, bağışıklığınızı güçlendirir. İyi bir uyku için karanlık ve serin bir odayı tercih edin. 9- Genel sağlık kontrollerinizi ihmal etmeyin. Her zaman test ce tetkiklerinizi düzenli yaptırın.10- Stresten uzak durun. Stresi azaltmak için pasiflora, melisa gibi desteklerden yararlanabilirsiniz.

Zararlı 11 yiyecek

Lezzetli bir yiyecek yüzünüzde anlamlı bir gülümsemeye neden olmalı. Kızarıklık, kabarıklık veya kaşıntıya değil..
Bazı yiyecekler yüz ve dudakların şişmesine, ciltte kabarcıklar oluşmasına, yüzün kızarmasına, ekzama, kaşıntı gibi alerjenlere neden olabilir. Eğer bazı yiyecekleri tükettiğinizde, göğsünüz sıkışıyorsa, hırıltılı sesler çıkarıyorsanız, kısa kısa nefes alıyorsanız acilen doktora başvurun.Allerjik etkilere sahip gıdalarİnek sütüYumurtaYer fıstığıCeviz, badem, fındıkKabuklu deniz hayvanlarıSoyaBuğdayKırmızı şarapTurunçgillerDomatesAcılı baharatlar, acı biber vs.Yiyecekler sivilce, akne yapar mı?Yapılan araştırmalarda yiyeceklerle akneler arasında bir bağ bulunamadı. Bu nedenle yiyeceklerin yüzünüzde akne oluşumuna neden olduğu söylentisi dayanaksız.. Yağlı fast food yiyecekler bile sivilceye neden olmaz. Eğer sivilceye eğilimliyseniz, yapacağınız en kötü şey yağlı bir ortamda çalışmak olabilir. Tüm yemek yağları cildinize yapışır ve gözeneklerden girer. Sadece bir çikolata ve kızartma yiyorsanız, yüzünüze bir etkisi olmayacak, belik diğer yönlerden sağlığınız için sakıncalı olabilecektir.Neye alerjiniz olduğunu öğrenin!Doktorunuz yiyeceklerin etkilerini gidermek için kortizonlu kremler, ilaçlar önerebilir. Eğer bu tür sorunlara neden olan yiyeceklerden şüphelenirseniz, bol miktarda su içerek sisteminizden kısa sürede atılmasını sağlayın. Bu tür yiyeceklerin hangileri olduğunu biliyorsanız, gelecekte de bunları tüketmemeye özen gösterin. Eğer sizde hangi yiyeceklerin sıkıntıya neden olduğunu bulmak istiyorsanız önce hatırladıklarınızı bir kağıda yazın. Daha sonra doktorunuzun önerisi doğrultusunda allerji testi yaptırın.

O kadın da kim?

Bir erkeğin hayatında gerçekten başka bir kadın için bir yer olabilir mi, olmalı mı? Bir kadınla bir erkek gerçekten sadece arkadaş olabilirler m?
Kendine sonsuz güvenen bir kadın dahi erkek arkadaşını başka bir kadınla samimi bir durumda gördüğünde kıskanabilir. Bu kişi onun çocukluk arkadaşı, en samimi dostu bile olsa beraber olduğunuz kişinin sizin dışınızda başka bir kadınla olan yakınlığını, paylaştıklarını ve geçirdiği vakti kıskanabilirsiniz.Kıskanmasanız bile kendinizi bir garip hissedebilir ve zaman zaman şüphe duymaya başlayabilirsiniz. Erkek arkadaşınızın "o benim sadece arkadaşım" cümlesi bile sizi yeterince teselli etmeyebilir. Sen onu öyle görsen de o da seni sadece arkadaş olarak görebiliyor mu diye de düşünebilir ve bundan tereddüt duyabilirsiniz.Bir erkeğin hayatında gerçekten başka bir kadın için bir yer olabilir mi, olmalı mı? Bir kadınla bir erkek gerçekten sadece arkadaş olabilirler m? Aslında özellikle günümüzde şüphesiz bunun cevabının mümkün olduğunu biliyoruz ve etrafımızda da bunun birçok örneğini görüyoruz. Erkek arkadaşınıza bir sabah sürpriz yaparak, her sabah gittiği spor salonuna gidip, asıl sürprizle kendiniz karşılaşabilirsiniz. Ve salona girdiğinizde erkek arkadaşınız bayan spor hocasıyla sıcak bir sohbete girmiş olabilir. Böyle bir durumda ilk aklınıza gelen acaba ona benden ya da ilişkimizden bahsetti mi diye geçirmek olur. Eğer sizden bahsetmişse ve hatta sohbet arasında sizinle yaşadığı bir olayı, gezdiği bir ülkeyi vs anlatıyorsa, bundan çok mutlu bile olabilirsiniz. Ama karşısındaki insanı sadece bir arkadaş olarak görüp sizle aynı evde yaşadığını ya da ilişkisini anlatmaya bile gerek görmemiş olabilir. Böyle durumlarda nasıl bir sınır koyacağınızı iyice planlamanız gerekir. Eğer ilişkinizde birbirinize kendi hayatlarınızı yaşama özgürlüğünü veriyorsanız, kimin kimle arkadaşlık edeceğine de müdahale etmemelisiniz. Burada önemli olan sizin kendinize ve erkek arkadaşınıza olan güveninizi tartmanızdır.Bu durumda…Erkek arkadaşınız sadece bir kadınla sohbet ediyorsa, ona ilgi duyduğu anlamına gelmez. Erkek arkadaşınızda ilgisine karşılık vermediği sürece karşısındaki kişinin ilgi duyması da sizin için ilişkinizde bir problem olmamalı. Bazen şüphe duyuyor olsanız bile, kendisiyle bu konuyu konuşmadan sadece hislerinize güvenmeyin ve ona fikirleriniz ve huzursuz olduğunuz konuda açık olun. Başarılı bir ilişkide güven ve açıklık en temel iki unsurdur. Eğer ilişkinizde güven problemi yaşıyorsanız bunu kendisiyle açık bir şekilde konuşun.İkinci bir durum da sizi huzursuz eden konunun başka bir kadın olduğunu söylemeyin. Çünkü bir şekilde, eğer onun yakın arkadaşı ise sizi dinlemeyecek ve kızacaktır. Onun yerine siz kendi hislerinizi ve sizin kıskanmanıza neden olan sebepleri söyleyin. Ama hedef olarak hemcinsinizi göstermeyin. Kendinize de sizi bu ilişkide güvensiz ve huzursuz eden olayları ve sebeplerini sorun ve daha fazla güven duymak için neler yapabileceğinizi ve erkek arkadaşınızın bu güvensizliğinize neden olacak davranışlarda bulunup bulunmadığını düşünün.Ayrıca bazı ortamlarda erkek arkadaşınızın başka kadınlarla sohbet etmesinin ilişkiniz açısından daha iyi olabileceğini, sizin kıymetinizi ve sizi ne kadar çok sevdiğini anlamasına neden olabileceğini unutmayın.Diğer taraftan da böyle olaylar birbirinizin ilişkiye bakışınızı da test etmenize yarayabilir. Ve belki siz beraberliğinizi daha ciddi ve uzun süreli düşünürken, karşınızdaki kişi sizden daha farklı beklentiler ve nedenler içinde olabilir.

Sirkeyle neler yapabilirsiniz?

Reader-s Digest dergisi, sirkenin birbirinden farklı kullanım alanlarını ve faydalarını kısa kısa maddeler halinde açıkladı. İşte bunlardan bazıları...
Bilgisayar ve çevre birimleri temizler: Bilgisayarınız, yazıcınız, faks makineniz ve diğer ev ofis araçlarını tozdan uzak tutarsanız daha iyi çalışacaktır. Temizliğe başlamadan önce tüm ekipmanların kapalı olduğundan emin olun. Bir kaba eşit miktarlarda su ve sirke koyun. Temiz bir bezi bu karışımın içinde nemlendirin, asla sprey şişesi kullanmayın. Silmeye başlayın. Klavyenizin tuşları gibi dar yerleri silmek için ise elinizde birkaç pamuk tomarı bulundurun.Bilgisayarınızın faresini temizler: Eski model toplu farenizi temizlemek için yarı yarıya sirke-su karışımı kullanın. Öncelikle, topu farenin altından çıkarın. Karışıma batırarak nemlendirdiğiniz bezi sıktıktan sonra topu temizleyin ve fare üzerindeki parmak izlerini ve kirleri çıkarmak için farenin kendisini de silin. Topun yuvasını temizlemek için bir parça nemlendirilmiş pamuk kullanın, topu yerine takmadan önce birkaç saat kurumasını bekleyin.Duman kokusunu giderir: Eğer eti pişirirken yaktıysanız ya da evinizde ard arda sigara içiliyorsa, kokunun en yoğun olduğu yere, dörtte üçünü üzüm ya da elma sirkesiyle doldurduğunuz bir kase koyarak duman kokusunu giderebilirsiniz. Koku evinizin tümüne dağıldıysa farklı odalarda birkaç kase kullanabilirsiniz. Koku bir günden daha kısa sürede kaybolacaktır.Küf lekesini yok eder: Küf lekelerini çıkarmak için sirkeye başvurun. Sirkeyi ilave havalandırma olmaksızın güvenle kullanabilir ve her yüzeye uygulayabilirsiniz. Sirkeyi banyonun demirbaş eşyalarında, fayanslarda, mobilyalarda, boyalı yüzeylerde, plastik perdelerde ve buna benzer birçok yüzeyde kullanabilirsiniz. Hafif lekeler için, sirkeyi eşit miktarda suyla seyreltin.Krom ve paslanmaz çeliği temizler: Evinizdeki krom ve paslanmaz çeliği temizlemek için, sprey şişesine koyduğunuz seyreltilmiş sirkeyle ve yumuşak bir bezle parlatabilirsiniz.Gümüşlerinizi parlatır: Gümüş bilezik, yüzük ve diğer takılarınızın yanında evdeki gümüş eşyalarınızın yeni gibi parlaması için yarım bardak sirke ve 2 yemek kaşığı karbonat karıştırdığınız suyun içinde 2-3 saat bekletin. Sonra soğuk suyun altında durulayın ve yumuşak bir bezle kurutun.Tükenmez kalem lekelerini siler: Tükenmez kalem lekesi olan yere kumaş ya da sünger kullanarak biraz sirke bastırın. Leke çıkana kadar bu işlemi tekrarlayın.Yapıştırıcıları, fiyat etiketlerini çıkarır: Çocuğunuzun mobilyanıza ya da duvarınıza yapıştırdığı etiketileri çıkarmak için, kenarlarına ve köşelerine biraz sirkeyi emdirin ve dikkatlice kredi kartı ya da plastik telefon kartıyla kazıyın. Cam, plastik gibi yüzeylerdeki fiyat etiketlerini çıkarmak için üzerine biraz daha fazla sirke dökün, birkaç dakika bekleyin ve temiz bir kumaşla çıkarın.Makasınızı parlatır: Makasınız kirlendiğinde ve yapışkan olduğunda yıkamak için su kullanmayın. Bunun yerine makasınızın keskin kısmını sirkeye batırılmış bir bezle temizleyin ve sonra kurutun.Kokan tuvaletinizi tazeler: Öncelikle banyonuzdaki eşyaları dışarı çıkarın, sonra duvarları, tavanı ve zemini, 4 litre suya karıştıracağınız 1 fincan sirke ve 1 fincan amonyak ve ¼ fincan karbonat ile yıkayın. Tuvaletin kapısını açık bırakın ve eşyalarınızı içeriye yerleştirmeden önce içerinin kurumasına izin verin.Halılarınızı eski haline getirir: Eğer halılarınız eskimiş ve kirli görünüyorsa, eskisi gibi parlak ve canlı görünmeleri için 4 litre suyun için 1 fincan sirke kattığınız suya çalı süpürgeyi daldırın ve bununla halınızı süpürün. Halınızın ucundaki rengi atmış iplikler de ışıldayacak ve bu solüsyonu durulamanıza gerek yok.Halıdaki lekeleri çıkarır: Halınızdaki lekeleri sirkeyle çıkarmak için,Hafif lekeler için yarım fincan sirke içinde 2 çorba kaşığı tuzu eritin, bu suyla lekeli yeri ovalayın, kurumasını bekleyip, elektrik süpürgesiyle süpürün.Daha büyük ve koyu lekeler için, karışıma 2 çorba kaşığı boraks ekleyin ve aynı şekilde temizleyin.Daha inatçı ve halının içine işlemiş kir ve lekeler için, 1 yemek kaşığı sirke ile bir yemek kaşığı mısır nişastasından macun yapın ve kuru biz bez kullanarak lekenin içine iyice ovalayarak yedirin ve 2 gün bu şekilde bekleyin, sonra süpürün.Leke çıkarıcı sprey hazırlamak için, şişeyi 5 ölçü su ve 1 ölçü sirkeyle doldurun. İkinci bir şişeyi de 1 ölçü köpüksüz amonyak ve 5 ölçü suyla doldurun. Lekeye bu karışımı yedirin. Birkaç dakika bekleyin sonra temiz, kuru bir bezle kurutun. Leke çıkana kadar bunu tekrar edin.Mum lekesini yok eder: Romantik bir gecenin ışıltısı olan mumlar, ahşap mobilyalarınızda genellikle leke bırakır. Bu lekeyi çıkarırken, lekeyi yumuşatmak için fön makinesini en sıcak ayarına getirin ve kağıt havluyla kurutabildiğiniz kadar kurutun. Sonra, eşit miktardaki su-sirke karışımına batırılmış kumaş ile ovalayın. Yumuşak ve emici bir bezle kurulayın.Mobilyalardaki su lekesini çıkarır: Ahşap mobilyalar üzerine bırakılan ıslak bardakların bıraktığı beyaz halkaları çıkarmak için eşit oranda sirke, zeytinyağını karıştırın ve bu karışımı yumuşak bir bezle lekeye uygulayın. Parlatmak için ise başka temiz ve yumuşak bez kullanın.Mutfakta ve yemek pişirirkenBuzdolabınızı temizler: Kapının sızdırmaz contası ve sebze-meyve gözleri de dahil buzdolabınızın içini ve dışını temizlemek için eşit miktarlarda su ve sirkeyi karıştırın. Küf oluşumunu önlemek için, iç kapıları ve içteki gözleri bez üzerine sirke dökerek silin. Ayrıca, buzdolabınızın üzerinde birikmiş toz ve kirleri silmek için seyreltilmiş sirke kullanabilirsiniz.Mikrodalga fırınınızı buharla temizler: İçi ¼ fincan sirke ve 1 fincan suyla dolu cam kaseyi fırının içine yerleştirin ve en yüksek ısıda 5 dakika bekleyin. Kase soğuduğunda, bir kumaş ya da süngeri bu sıvıya batırın ve iç yüzeydeki lekeleri temizleyin.Kesme tahtasını mikroplardan temizler: Her kullanımdan sonra, tahtaları doğrudan sirkeyle silip temizleyebilirsiniz. Sirkenin içindeki asetik asit, E.coli, Salmonella, and Staphylococcus gibi zararlı mikroplara karşı iyi bir dezenfektandır. Asla su ve bulaşık deterjanı kullanmayın. Çünkü, bu tahtanın liflerini zayıflatır.Bulaşık makinenizi yıkayabilirsiniz: Bulaşık makinenizin performansını yüksek düzeyde tutmak ve sabun tabakası oluşumunu yok etmek için, ünitenin altına seyreltilmiş 1 fincan sirke dökün ya da üstteki rafa bir kasenin içine sirke koyun. Sonra bulaşık makinenizi bulaşık ya da detarjan koymadan tam devir çalıştırın. Özellikle suyunuz sertse, bunu ayda bir tekrarlayın. Ancak, bu işlemi uygulamadan önce bulaşık makinenizin kullanım klavuzuna bir göz atın.Porselen, kristal ve çam eşyalarınızı temizler: Cam eşyalarınızı parlatmak için durulama suyuna sirke ekleyebilirsiniz. Cam eşyalarınızı her gün parlaması için, bulaşık makinenizin durulama devrine ¼ fincan sirke ekleyin.Kristal eşyalarınızı parlatmak için bulaşık makinenizi durulama suyuna 2 yemek kaşığı sirke ekleyin. Sonra, bunları 3 ölçü su ve 1 ölçü sirke ile hazırladığınız su ile durulayın ve açık havada kurutun.Fincanlardan çay, kahve lekelerini çıkarır: Bunun için, eşit miktarda sirke ve tuzla ovalamayı deneyin, sonra bunları ılık suyun altında durulayın.Su ısıtıcınızı (kettle) temizlemek için: Makinenizde biriken kireç ve mineral kalıntılarını temizlemek için, 3 fincan sirkeyi 5 dakika süreyle iyice kaynatın ve sirkeyi gece boyunca içinde bırakın. Ertesi gün soğuk suyla durulayın.Kızartma sonrası temizlik yapar: Kızartma işini bitirdiğinizde ocağın üstüne, duvarlara sıçrayan yağ damlacıklarını temizlemek için, bunları seyreltilmiş sirkeye batırılmış sünger ile silebilirsiniz. Durulamak için soğuk suyla ıslatılmış başka bir sünger kullanın, sonra da yumuşak bir bezle kurutun.Kızartma tavanızı korur: Kızartma tavanızda 10 dakika boyunca 2 fincan sirke kaynatmak, birkaç ay boyunca yiyeceklerinizin yapışmasını önler.Mutfağınızın havasını temizler: Mutfağınıza dün pişirdiğiniz yemeğin kokusu sindiyse, 1 fincan suya yarım fincan sirke karıştırın. Ve karışım buharlaşana kadar kaynatın.Yumurtanızı daha iyi haşlamanıza yardım eder: Yumurta haşladığınız suya litre başına 2 yemek kaşığı sirke ekleyerek, yumurtanızın çatlamasını önleyebilir ve kabuğunun daha kolay soyulmasını sağlayabilirsiniz.Sebze ve meyvelerinizi temizler: Meyve ve sebzelerinizi yemeden önce, gizli kirleri, tarım ilaçlarını ve hatta küçük böcekleri yok etmek için, 4 litre soğuk suyun içine 4 yemek kaşığı elma sirkesi koyun, sebze ve meyvelerinizi bunun içinde durulayın.Elinizdeki kokuları çıkarır: Yemek hazırladıktan sonra ellerinize sinen soğan, sarımsak ve balık kokusunu çıkarmak çok zordur. Sebzelerinizi dilimlemeden ya da balıkları temizlemeden önce biraz saf sirkeyle ellerinizi ovalamanız işe yarayacaktır.Nefesinizi tazeler: Soğanlı ya da sarımsaklı bir yemekten sonra nefesinizin kısa sürede güzel kokmasının ve tazelenmesinin yolu, bir bardak ılık suyun içine 2 yemek kaşığı elma sirkesi ve 1 çay kaşığı tuzu eritip bununla ağzınızı durulamaktır.Boğaz ağrısını hafifletir: 3 şekilde boğaz ağrısına iyi gelir;Boğazınız öksürükten dolayı tahriş olduysa ya da konuşmaktan ve şarkı söylemekten dolayı ağrıyorsa, bir bardak ılık suda 1 yemek kaşığı elma sirkesiyle 1 çay kaşığı tuzu eritin ve bununla günde birkaç kez gargara yapın.Boğazınız grip ya da soğuk algınlığından dolayı ağrıyorsa, bir ¼ elma sirkesi ile ¼ balı karıştırın ve 4 saatte bir, 1 yemek kaşığı yutun.Öksürük ve boğaz ağrısını hafifletmek için, yarım fincan sirke, yarım fincan su, 4 çay kaşığı bal ile 1 çay kaşığı acı sosu karıştırın. Günde 4-5 kez, 1 yemek kaşığı için. Birini özellikle yatmadan önce için. 1 yaşın altındaki bebeklerinize bal vermemeniz gerektiğini unutmayın.zaman.com.tr

Mutlu ve sağlıklı olmanın 20 yolu!

Yalnızsanız ve bu yalnızlık sizi mutsuzluğa sürüklüyorsa sağlık uzmanlarının uyarılarına kulak verin. Basit ama etkili yirmi farklı yolla kendinizi daha zinde ve mutlu hissedebilirsiniz.
1. Kahkahalarla gülünÇünkü kahkaha atmak vücuttaki enerjiyi artıran, stresi ve depresyonu büyük ölçüde azaltan endorfin hormonunun salgılanmasını sağlıyor. 2. Seks yapınRahatlamak ve gevşemek için bire bir! İyi bir orgazm beyin kimyanızı değiştirerek vücudunuzu rahatlatır ve tansiyonunuzu dengede tutar. 3. Su içinHer gün 8 bardak su içmeye herkesin ihtiyacı olmasa da sizin ihtiyacınız olabilir ve gerçekten iyi olmak için 8 bardak bile yeterli olmayabilir. 4. Ellerinizi yıkayınGün içinde belli aralıklarla ellerimizi yıkamamız sağlığımız açısından ve bulaşıcı hastalıklardan korunmak adına çok önemli. 5.Tükettiğiniz besinler arasında ayrım yapmayınızMeyveler ve sebzeler arasında ayrım yapılması çok yanlış. Önemli olan bol çeşitli şekilde beslenmektir. Devamlı aynı besinlerle beslenmemeye özen gösterin. 6. Diş ipi kullanınDiş ipi kullanımı edinilmesi zor bir alışkanlık, ama diş eti hastalıklarından korunmanın ve parlak gülüşlere sahip olmanın en etkili yollarından biri. 7.Derin nefes alınStresi ve kandaki yüksek basıncı anında ve etkili şekilde durdurmak için yapılması gereken tek şey dakikada altı kere derin ve yavaşça nefes alıp vermek. 8. Sevdiklerinizle güzel vakit geçirinDepresyonda iken, kafanızdaki problemler çözüme ulaşmamış olsa bile çevrenizin ısrarları sonucunda mutlu hareketler sergilemek zorunda kalırsınız ve bu da ister istemez pozitif enerjinizin artıp daha sağlıklı düşünmenize yardımcı olur. 9. Masaj yaptırın Araştırmalar gösteriyor ki, iyi yapılmış bir masaj kan dolaşımını hızlandırıyor ve mutluluk hormonu olan serotonin salgısını artırıyor.Öyleyse ne bekliyorsunuz. 10. Dik durunBelki farkında değilsiniz ama hepimiz kambur duruyoruz. Oysa ki otururken ve ya ayaktayken fark etmez, daima dik durmalıyız. 11. Check up yaptırınÖnemsiz sağlık problemleriniz için bile olsa düzenli olarak doktora gitmelisiniz. 12. Uyku düzeniİyi bir uyku uyumak moralin yüksek olmasına, hafızanın kuvvetli çalışmasına ve gündelik hayatın yarattığı stres ile daha kolay başa çıkılmasına yardımcı olur. 13. Evcil hayvan besleyinUnutmayın ki ne kadar kötü bir gün geçirmiş olursanız olun eve döndüğünüzde size doğru kuyruk sallayarak koşan köpeğinizi gördüğünüzde her şeyi bir anda unutabilirsiniz. 14. Beyninizi çalıştırınMesela işe yeni bir dil öğrenmekle başlayabilirsiniz. Bu zihninizi zinde tutacağı gibi aynı zamanda daha sivri bir zekaya sahip olmanızı da sağlar. 15. Uygun kilonuzu koruyunKendinize sağlığınız açısından uygun olan kilonuzu koruyun. Sık sık kilo alıp vermekten kaçınmaya çalışın. 16.Prezervatif kullanmayı unutmayınSeks yapmak keyif verir. Bunun farkındayız. Ama keyif alacağım derken de hastalığa yakalanmamak gerekiyor. Bu nedenle asla korunmadan cinsel ilişkide bulunmayın! 17. Doğaya geri dönünMümkün olduğunca doğayla iç içe olmanız bile sağlığınızı olumlu anlamda etkiler. 18. Yüzün ya da egzersiz yapınEgzersiz yapmak ve yazın yüzmek tüm vücudunuzu sımsıkı yapacak ve size enerji verecek 19.Sigarayı bırakınSağlığınızı daha doğrusu hayatınız kurtarmak istiyorsanız adım olarak sigarayı bırakmaya karar verin ve onu bırakın1 20. Aşık olunBirini delice sevdiğinizde beyin dopamin hormonu salgılıyor ve bu da sevinçten kıpır kıpır olup geleceğe çok daha pozitif bakmanızı sağlıyor. Elle Dergisi

Mutsuzluk şişmanlatıyor

Yapılan araştırmalara göre mutsuz ve depresif insanların daha hızlı kilo aldıkları ve bunları geri vermekte epey güçlük çektiklerini ortaya koydu. Özellikle çocuklar risk altında!
Sevgisizlik İnsanlarda meydana gelen fazla yağ, yani şişmanlık genetik, çevresel ve psikolojik faktörlerin dışında aile bireylerinin yanlış tutumlarından da kaynaklanmaktadır. Şişmanlık eğilimi bulunan insanların aileleri incelendiğinde aile bireylerin birinin veya ikisinin birden sevgiden veya içtenlikten mahrum olarak büyüdükleri, sevginin karşılığı olarak da yiyeceğe yöneldikleri görülmüştür. Çocuğa dikkat Bu tür ailelerde annelerin genellikle yetişme çağlarında sosyal veya ekonomik zorluk çekmiş kişiler olduğu gözlenmiştir. Bu tür aile bireyleri, dengesiz beslenmiş çocuklarıyla özdeşleşerek, kendilerinin gelişme çağındaki ekonomik veya psikolojik eksikliği telafi yoluna gitmektedirler. Tabii çocuğun gelişme çağında, aile bireylerinin çalışmasından dolayı çocuklarla ilgilenen aile büyüklerinin sevgi ve ilgiyi yemek yedirme gibi görmeleri, çocuğun şişmanlama eğilimini artırmaktadır. Çocukluk döneminde uygulanacak beslenme programının yetersiz olması da çocuğun gelişimini kötü yönde etkiler. Bu yüzden bilinçli bir beslenme programı uygulanmalıdır. Beslenme programı uygulamaları sırasında ölçü annenin tabağa koyduğu yiyecek olmamalı çocuğun günlük aktivitelerine, yaşına, cinsiyetine göre yemek miktarı ayarlanmalıdır. Küçük yaşlardan itibaren kazanılacak egzersiz alışkanlıkları çocuğun hayatı boyunca doğru beslenmesiyle birlikte daha faal ve kendini daha iyi kontrol eden sağlıklı bir insan olmasını sağlayacaktır. Fast food Fast food ürünleri, besleyici değeri daha fazla olan ev yemeklerinden daha ilgi çekici olmaktadır. Çocukların bu tür yiyeceklere karşı ilgileri artarken temel besin maddelerine olan ilgileri azalmaktadır. Böylece sağlıksız bir beslenmeye doğru gidilmektedir. Temel gıda maddelerinin kullanımı bir disiplin içinde çocuklara verildikten sonra tabii ki belirli aralıklarla fast food ürünlerine, çikolatalara doğru ve yeterli beslenme programının içinde yer verilebilir. Sağlıklı bir vücuda sahip olmanın ve dengeli beslenmenin şartlarından biri de yeterli su alınmasıdır. Çocukluk çağında başlayan ve ileriki yaşlarda da devam eden sıvı ihtiyacını meşrubattan sağlama isteği metabolizma için doğru bir davranış değildir. Çocuklara su içme alışkanlıkları kazandırılmalı, haftada belirlenecek sayıda gazlı veya gazsız meşrubatlara izin verilmelidir. Çocukların meşrubatsız yemek yememeleri çocuğun anlayacağı düzeyde telkinlerle sağlanmalıdır. Amacımız sağlıklı, eğitimli bir nesil yetiştirmekse aile bireylerinin çocuklarına örnek olmaları gerektiği unutulmamalıdır.Hürriyet

Yatakta Heyecanı Artıran Hareketler

Yatakta unutamayacağınız ateşli anlar için bu hareketleri deneyin...
Yatakta ateşli seks için bu hareketleri deneyin..Yavaş soyununTek istediğiniz yatağın içine girmek olsa bile, en azından beş saniye vakit harcayarak üzerinizdeki her kıyafeti tek tek ve yavaş yavaş çıkarın. Soyunmak, bedeninizin çabucak yaptığı sıradan bir harekettense cinsel törene dönüştürebilir.GerininKollarınızı başınızın üzerine doğru uzatarak, sırtüstü yatın. Gerinme sayesinde hem kendinizi daha seksi ve güçlü hissedeceksiniz hem de karnınız dümdüz gözükecek ve göğüsleriniz daha yukarıda durur..Üzerine oturunSevgilinizin üzerine oturmanız yatakta ne kadar istekli olduğunuzu gösterecektir. Üzerine oturduğunuz zaman cinsel ilişkiyi gözetliyor gibi olursunuz. Bu pozisyon erotik gücünüzü artıracağı gibi, ondan üstün davranmanız da onu heyecanlandıracaktır.Başınızı arkaya yaslayınÖn sevişme sırasında, başınızı ve vücudunuzu arkaya doğru eğin ve boynunuzu, köprücük kemiğinizi ve göğüslerinizi sevip, okşamasını kolaylaştırın.Zevk aldığınızı gösterinErkekler seks esnasında sesler çıkarmanızdan çok hoşlanırlar ama zevk aldığınızı açıkça göstermeniz de en az bu kadar etkileyicidir. Erkekler, kadınların yüzünde zevk aldıklarına dair izler ararlar. Gözlerinizi kapayın ve ağzınızı hafifçe açın. Sizin iyi vakit geçirdiğinizi gördüğü zaman, size daha tutkulu dokunacak, öpecek ve sizin de aldığınız zevki artıracaktır. Kısık sesle konuşmak cinsel cazibenizi artırır, şehvet uyandırır ve seksi hatırlatır.İlişki sonrasında teması bitirmeyinİlişki sonrasında da kendinize güvenli tavrınızı devam ettirin. Kalçanızı ona bastırarak yana doğru yatın ve onu da yanınıza çekin. Onun vücudunu hissetmek, yaramazlık anlarınızı hatırlatacaktır. Daha da yakınlaşmak için ona iyice sokulun, ellerini tutup, göğüslerinizi kavramasını sağlayın. Sizin tahrik olmaya hazır haliniz heyecanını canlı tutacaktır.

28 Eylül 2012 Cuma

10 soruda güzel bir gülüş!

Dişlerdeki ve çenedeki bozukluklar özgüveni sarsıp psikolojiyi bozabiliyor. Ancak görünmeyen diş telleri ve çene operasyonları ile güzel ve güvenli bir gülüşe kavuşmak mümkün.
Görünmeyen diş telleri ve çene operasyonları çevremize ışık saçan bir gülüşe kavuşmamızı sağlayabiliyor. Formsante dergisinin diş ve çene estetiği ile ilgili sorularını Marmara Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Ortodonti Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nazan Küçükkeleş yanıtladı. 1: Güzel dişlere ve estetik bir gülüşe sahip olmak neden önemli? Dişlerimiz ve çene yapımız, asıl işlevleri olan çiğneme ve konuşmanın yanı sıra estetik açıdan da önem taşıyor. Öyle ki dişlerdeki renk ve şekil bozuklukları veya çenedeki yapısal bozukluklar özgüvenimizi sarsarak psikolojimizi olumsuz yönde etkileyebiliyor. Araştırmalar da, gülüşüne güvenen bir kişinin iş, sosyal ve günlük yaşamında diğer kişilere oranla çok daha başarılı ve mutlu olduğunu ortaya koyuyor. 2: Güzel bir gülüş dizayn etmek; kişiyi güzel ve sağlıklı görünen dişlere kavuşturmak için hangi yöntemlere başvuruluyor? Bildiğiniz gibi, güzel bir gülüş için dişler beyaz, eksiksiz ve düzgün sıralanmış olmalı. Ayrıca dişleri saran dişeti açık pembe ve diş yüzeyi de düzgün görünmeli, işte bu görüntünün elde edilebilmesi için eksik dişler varsa boşluklar porselen vb. materyallerle restore ediliyor, diş çürükleri de uygun renkte dolgu maddeleriyle ve dişin orjinal formuna sadık kalınarak dolduruluyor. Dişlerin diziliminde çapraşıklık sorunu da ortodonti tedavi, yani dişlere tel takılmasıyla giderilebiliyor 3: Ortodonti yani diş telleri ile nasıl diş estetiği yapılıyor? Diş telleri, estetik gülüşün sağlanmasında uzmanların başvurdukları en önemli kozlardan biri. Dişlerin hafif ve ileri derece çapraşık olduğu durumlarda, alt ve üst diş dizisinin kapanış bozukluklarında, çenelerin yüze ve/veya birbirine göre yanlış konumlandığı durumlarda diş tellerine başvuruluyor. Ortodontik tedavi ile dişler, yavaş yavaş hareket ettirilerek en doğru konuma gelmeleri sağlanıyor. 4: Ortodonti tedavisi her yaşta uygulanabilir mi? Üst veya altçenenin geride olması gibi çenelerin konum bozukluklarına erken müdahale etmek gerekiyor. Bu dönem de 6-12 yaş arasında değişiyor. Dolayısıyla bu tip sorunları gözden kaçırmamak için, daha önce dikkati çeken özel bir durum yoksa her çocuk 6 yaşından itibaren yılda bir kez ortodontik muayeden geçmeli. Eğer dişlerde sadece çapraşıklık varsa, daimi dişlerin tamamlandığı 11-12 yaş alt sınır olarak kabul ediliyor ve bu yaştan itibaren herkese ortodonti uygulanabiliyor. 5: Diş telleri, dişlerin arkasına da takılabiliyor. Dişlerin arkasına takılan diş tellerinin avantajları neler? Öncelikle dişlerin arka yüzeyine takıldığı için estetik sorun yaratmıyor. Daha önceki alternatifler büyük oldukları için dilde yaralar oluşturabiliyor ve hastaların bir süre konuşma güçlüğü çekmelerine neden olabiliyordu. Günümüzde ise bu braketler dijital teknoloji ile modellenip altın vb. metallerden dökülerek *kişiye* özel hazırlanabiliyor. Bu braketler diğerlerinden daha küçük oldukları için dili rahatsız etmiyorlar. Dolayısıyla dilde yaralar oluşmadığı gibi konuşma güçlüğü de yaşanmıyor. 6: Ortodonti tedavisi ortalama ne kadar sürüyor? Dişlerin diziliminde hafif bir çapraşıklık varsa diş tellerinin tedavisi ortalama bir yıl sürüyor. Daha ağır sorunlarda ise bu süre 3 yıla kadar uzayabiliyor. Çenelerin konumunda bozukluk varsa iki aşamalı tedavi tercih ediliyor. Bu durumda, büyüme çağında ortopedik tedavi ile çenelerin konumu düzeltildikten sonra tedaviye bir süre ara veriliyor. Etkin ve hızlı bir tedavi için de randevular aksatılmamalı, dişleri fırçalamaya özen göstermeli ve doktorun önerilerine mutlaka uymalı. 7: Çenedeki yapısal bozukluklar nasıl tedavi ediliyor? Kalıtıma bağlı olarak çene eklemlerinden biri veya her ikisi büyük, küçük, ileride ya da geride olabiliyor. Çenelerin gelişimi dikey yönde geri kalmışsa bu kişiye yaşlı ifade veriyor. Bunun aksine çene gelişimi dikey yönde artmışsa bu kez uzun surat görüntüsü oluşabiliyor. Bu sorunların bazıları büyüme dönemi bitmeden yakalanabilirse ortopedik tedavi yaklaşımlarıyla kısmen düzeltilebiliyor. Çenedeki bazı yapısal bozukluklarda ise mutlaka cerrahi işlem uygulamak gerekiyor. 8: Çene operasyonları çocukluk çağında yapılabilir mi? Çene operasyonlarına erkeklerde 20, kızlarda ise 16- 17 yaşlarından önce başvurulmuyor. Çünkü kızların gelişimi erken yaşta tamamlanırken, bu süreç erkeklerde daha uzun süre devam edebiliyor. Gelişim tamamlanmadan cerrahi müdahale yapılırsa devam eden büyüme ile sorun tekrarlayabiliyor. 9: Cerrahi müdahale öncesinde ne tür işlemler uygulanıyor? Operasyondan başarılı sonuçlar elde ediliyor mu? Çenedeki yapısal bozukluklarda cerrahi işlem uygulanacak olan kişilere, 19-20 yaşına geldiklerinde önce diş telleri takılıyor, Dişler, çenelerin cerrahi işlem sonrasındaki konumuna göre pozisyonlandırılıyor ki bu süre 10-12 ay sürebiliyor. Ardından çenelerin konumu genel anestezi altında cerrah tarafından düzeltiliyor. Operasyonlar ağız içinden gerçekleştiıe için kişinin yüzünde iz olmuyor. Yeni geliştirilen teknikler sayesinde operasyonlardan oldukça başarılı sonuçlar alınıyor ve hastalar yepyeni ve daha güzel bir yüze kavuşuyorlar. 10: Ortodonti tedavisinde yeni gelişmeler var mı? Eskiden paslanmaz çelik materyallerden hazırlanan braketler, daha sonraları yerini plastik ve seramik gibi diş renginde ve şeffaf malzemelere bıraktı. Günümüzde ise diş telleri dişlerin arkasına takılarak tamamen görünmez olabiliyor. Bu yüzden de ileri yaş grubundaki bireyler tarafından da tercih ediliyor. “Lingual Teknik adı verilen bu yöntem ülkemizde çok yaygın olmasa da, dünyada 20 yılı aşkın bir süredir uygulanıyor.Milliyet

Saç boyama ve renk seçimi nasıl yapılır?

İlk defa saçlarını boyayacaklar için renk önerileri ile boyama teknikleri..
Saçlarınızı boyamak araba kullanmaya benzer. Eğer deneyimli bir sürücü değilseniz duvara çarparsınız. Çoğu insan evde kullanılan saç boyalarını kullanıyor. Kutunun üzerindeki resme bakarak saç boyası aldıklarını, karıştırıp saçlarına uyguladıktan sonra kutunun üzerindeki gibi bir renk elde ettiklerini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Renkler pigmentlerden oluşur ve doğal renkle birleştikten sonra yeni bir renk pigmenti oluşur. İşte saç boyama ve boyatma kurallarıRenk seçerken profesyonel birine danışınSaçınızı doğru boyamak için sadece tek bir fırsatınız varsa ve saçlarınız ilk defa boyayacaksanız işi bilen birinden renk konusunda yardım almanızda yarar var. Koyu veya açık renk istiyorsanız, saç boyasında uzman kişi renk seçimi noktasında yardımcı olabilir. Saç renginizi aşamalı olarak değiştirinEn büyük problem renk seçimi değildir. Sebep ne olursa olsun insanlar her zaman çok koyu tonları seçer. Saç boyası alıyorsanız her zaman yavaş yavaş daha koyulaştıracağınız açık renkleri tercih edin. İlk önce koyu renk boya uygularsanız rengi açmanız daha zorlaşır. Koyu renkler açılamaz, sonuç olarak saç renginizi değiştirmeniz daha zor olur.Ailenizin saç rengine bağlı kalınÖrneğin doğal saç renginiz koyu kahvenin dördüncü tonu. Her insanın saç renginin bir tonu vardır. Üç renk ailesi vardır: Siyah, Kahverengi, Sarı.. Her kategorinin açık, orta ve koyu tonları vardır. Tonlarda 1,2,3 koyu tonlar, 3,4,5 kahverengi tonlar, 6,7,8, 9 ise sarı tonlardan oluşuyor. Bir sabak kalktınızda rüyanızda gördüğünüz sarışın siz ile boyadan sonraki kesinlikle aynı olmayacak. Örneğin doğal saç renginiz koyu kahverengiyse açık kahverengiyi deneyin. Koyu sarışınsanız koyu kahverengiyi denemenizi önermek doğru olmaz.İhtiyacınız olan şey tek renkSaçlarınıza kendi başınıza gölge veremezsiniz. Bu nedenle saçlarınızı boyamak istediğinizde tek rengi tercih edin. Gölge renk seçiminizin ise, doğal saç renginiz ile tercih ettiğiniz boya rengi arasında kalan ton olmasına dikkat edin. Saçlarınızın diplerine kadar boyayınBoyayı mümkün olduğunca saç köklerine yakın uygulamaya çalışın. Özellikle göze çarpan kısımları dikkatli boyayın. Saçlarınızın iyi boyanması için yaprak gibi hazırladığınız aliminyum folyonun arasına tost gibi saçlarınızı koyabilirsiniz. Böylece saçlarınız diplerine kadar iyice boyanır.Saçınızı boyayan uzmanınızı beğenmediyseniz değiştirinKuaförde saçlarınızı boyayan kişi aynı zamanda sevgilisiyle konuşuyor ya da dışarı da sigara içmeye çıkıyorsa, onunla daha fazla zaman kaybetmeyin. Eğer saç stilistiniz ne istediğinizi anlatmanıza rağmen anlamıyorsa, kalkın, teşekkür edin, birlikte istediğinizi yapamayacağınızı anladığınızı söyleyin ve başka birine başvurun. Saç renginizle duygularınızı yansıtınİnsanlar ruhsal durumlarını anlatmak için saç renklerini değiştirir. Etrafınızda saç rengi ile mesaj vermeye çalışan, değişen ruh haline göre saç rengini sık sık değiştiren insanlar görürsünüz. Eğer sizin de içinizden bu tür bir istek geliyorsa, kendinize bir iyilik yapın. Saç renginizi profesyoneller gibi boyayabilir ya da bir profesyonelden yardım alabilirsiniz.

Kadınların erkeklerde sevmediği davranışlar

Kadınların erkeklerde sevmediği davranış ve alışkanlıklar...
Kadınlar erkeklerin bazı davranış ve alışkanlıklarını çoğu zaman görmezden gelebiliyorlar ancak bazıları var ki sabırlarını zorlayabiliyor. İşte kadınların bir erkekte katlanamadığı davranış veya alışkanlıkları..1- Maç izleyen bir erkeğin 90 dakikalığına hayattan koptukları ve kadınların da bunun bir türlü önüne geçemediği bir alışkanlık olduğu aşikar. Hiçbir şeyin etkili olmadığını düşündüğünüz bu noktada sorunun üstesinden gelecek tek kişi yine sizsiniz. Maç keyfini bozmadan yine ilgisini üzerinize çekmeyi başarmak sizin elinizde.. Konuyu kendi lehinize çevirerek devre arasında konuşmayı teklif edin. Maçtan daha önemli olsuğunuzu göreceksiniz.2- Erkekler genellikle plan yapmak için kadınların kendilerini aramasını beklerler. Nereye gideceğinizi, ne yapacağınızı planlamak zorunda kalmak sizi çıldırtıyor ve "görüşmek istiyor mu istemiyor mu" gibi sorulara neden olması sizi yoruyor olabilir. Halbuki birkaç gün öncesinden size danışarak bir plan yapmaları ve paylaşmaları ne kadar da zarif bir hareket olur değil mi? Bunun tek çözüm yolu partnerlerinizle açık konuşmak..3- Tek kelimelik cevaplar almak tüm kadınları çıldırır, her ne kadar partneriniz hep çok konuştuğunuzdan şikayetçi olsa da sinirli anlarda ağzınızı bıçak açmadığının da farkındalar. Partnerlerinize onlardan bir yazar kadar düzgün cümleler beklemediğinizi anlatın ve onlarında konuşmasını sağlayın.4- Partnerinizi yakın arkadaşlarınızla dışarı çıkarken plana dahil etmeniz onu önemsediğinizi gösterir. Ancak onlar zaman zaman bunu anlayamayabilirler, aslında onlardan istenilen sadece ilgili bir tavır sergilemeleridir. Çözüm yine her zaman olduğu gibi konuşmak; ne istediğinizi ve ne beklediğinizi konuşmaktan geçiyor.iVillage

Kemik erimesine karşı maydanoz

Kemik erimesini ortaya çıkaran nedenler ve korunma yolları...
Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi’nden (OMÜ) Beslenme ve Diyet Uzmanı Canan Asal Ulus, fazla tuz tüketiminin kemik erimesi yaptığını belirterek, bir kişinin günlük tuz alımının 6 gramı geçmemesi gerektiğini söyledi. Ulus, “Yemeklerin lezzetini artırmak ve kemik erimesini önlemek için tuz yerine maydanoz, nane, kekik, dere otu ve fesleğen gibi bitkilerle baharatlar kullanılabilir' dedi. Fazla tuz tükeminin idrarda kalsiyum atılımını artırarak kemiklerde kalsiyum kaybına neden olduğunu vurgulayan OMÜ Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Beslenme ve Diyet Uzmanı Canan Asal Ulus, fazla tuz tüketiminin kemik erimesi yaptığını kaydetti. Tuzun yüksek tansiyon, kalp krizi ve felç riskini tetiklediğini söyleyen Ulus, şöyle konuştu: “Aşırı tuz aynı zamanda mide kanserine neden olur. Fazla tuz tüketimi, kemik erimesini (osteoporoz) ve kemiklerin kırılma riskini artırır. Özellikle çocukların erişkinlere oranla daha az tuz tüketmeleri gerekmektedir. Çünkü çok tuzlu beslenen çocuklar, daha az tuz tüketenlere göre daha yüksek tansiyona sahip olur.' Aileleri fast food beslenmeye karşı da uyaran Ulus, özellikle çocukların fast foodlardan uzak tutulması gerektiğini vurgulayarak, “Çünkü fast foodtaki tuz oranı diğer besinlere oranla çok yüksek. Çocukken yüksek tansiyonu olanların erişkin yaşamlarında da hipertansiyon riski altındadır. Bir kişinin günlük tuz alımı 6 gramı geçmemeli. Yemeklerin lezzetini artırmak için tuz yerine maydanoz, nane, kekik, dere otu ve fesleğen gibi bitkilerle baharatlar kullanılabilir' diye konuştu.

Yaz geldi, güneşten korunun!

Uzmanlara göre bronzluğun anlamı “Güzellik” değil, “Deri Hasarı”! Bronzlaşma, derinin güneş hasarı gördüğünün ve kendini bundan korumaya çalıştığının bir işareti...
Bronz ten, çoğu insan tarafından sağlıklı görünümle özdeşleştirilir. Özellikle birçok kadına göre ten, ne kadar bronzsa o kadar sağlıklı ve güzel görünüldüğü düşünülür. Ancak uzmanlar tam aksini söylüyor. Deri Hastalıkları Uzmanlarına göre bronzluğun anlamı “güzellik” değil, “deri hasarı”. Anadolu Sağlık Merkezi’nden Deri Hastalıkları Uzmanı Dr.Sadiye Kuş, “Yaşam boyu 5 defadan fazla güneş yanığı geçirmek, deri kanseri geliştirme riskini 2 kat artırıyor” diyor.Sağlıklı Bronzlaşma Diye Bir Kavram Yok!Deriye doğal rengini veren koyu pigmente “melanin” adı verilir. Melanin, “melanosit” adı verilen pigment hücreleri tarafından üretilir. Derimiz güneşe maruz kaldıktan sonra, melanositler daha fazla ultraviyole ışını absorbe edebilmek için, daha fazla melanin üretmeye başlar. Böylece cilt rengi koyulaşır. Gerçekte bronzlaşma derinin çoktan güneş hasarı gördüğünün ve kendini bundan korumaya çalıştığının bir işaretidir. Ne yazık ki bronz görünüm, pek çok kişi tarafından sağlık göstergesi olarak algılanmasına rağmen, sağlıklı bronzlaşma diye bir kavram bulunmamaktadır.Güneş yanığından sakınmalı!Yaşam boyu 5 defadan fazla güneş yanığı geçirmek deri kanseri geliştirme riskini 2 kat arttırmaktadır. Melanom adı verilen en tehlikeli deri kanseri tipinin, ağır güneş yanığı öyküsü gibi, kısa süreli yoğun güneşe maruz kalma sonucu ortaya çıktığı unutulmamalıdır.Neden güneş konusunda dikkatli olmalıyız?Bilindiği gibi güneşin kısa ve uzun vadeli pek çok olumsuz etkisi bulunmaktadır. Kısa vadeli etkiler arasında güneş yanıkları, bronzlaşma ve çiller sayılabilir. Uzun vadeli etkiler arasında kırışıklık ve lekeler gibi foto yaşlanma belirtileri ve deri kanseridir. Her beş deri kanseri olgusundan dördünde neden, güneşin ultraviyole ışınlarıdır.Güneş koruyucular nasıl etki gösterir?Güneş koruyucular ikiye ayrılır :1)ultraviyole ışınlarını sünger benzeri absorbe eden organik/kimyasal filtreler. 2)bu ışınları ayna gibi yansıtan inorganik/fiziksel filtreler.Güneşten koruma faktörü (SPF), UVB nin yol açtığı kızarıklığa karşı koruma miktarını, böylece güneş koruycuların etkinliğini gösteren bir ölçü birimidir.Güneş koruyucu bir ürün alırken içeriğinde nelerin olmasına dikkat etmeliyiz?En az 15 koruma faktörlü ürünler tercih edilmelidir. Ancak SPF’nin sadece UVB ışınlarına karşı koruma için bir ölçü olduğu unutulmamalı. Kullanacağınız güneş koruyucusunun deri yaşlanmasında, güneş yanıklarında ve kanser oluşumunda etkili olan UVA ışınlarına karşı da etkili olabilmesi için geniş spektrumlu bir ürün olması da önemlidir.Güneş koruyucu bir ürün alırken aşağıdaki maddelerden birkaçını içermesine dikkat edilmelidir:UVB’ye karşı koruyan : Padimate O (Octyldimethyl PABA), Homosalate, Octisalate (Octyl salicylate), Octinoxate (Octyl methoxycinnamate or OCM)UVA’ya karşı koruyan : Avobenzone (Parsol 1789), Zinc Oxide, Ecamsule (Mexoryl)UVA ve UVBye karşı koruyan : Octocrylene, Titanium Dioxide, Zinc Oxide , tinosorbHangi deri tipine hangi güneş koruyucular önerilmektedir?Dermatologlar deri tiplerini genellikle fototip 1’den (kolay yanan ancak bronzlaşamayan) fototip 6’ya (kolay yanmayan koyu siyah ten) kadar 6 kategoriye ayırırlar. Daha koyu ten rengine sahip kişiler, açık tenlilere göre daha fazla doğal güneşten korunma kapasitesine sahiptir. Tip 2 genellikle kolay yanar ancak minimum bronzlaşır. Deri tipi 1 ve 2 olan kişiler mutlaka tüm güneşten korunma yöntemlerine ek olarak en az 30 faktörlü bir güneş koruyucu kullanmalıdır. Tip 3, bronzlaşabilmekte ve bazen güneş yanığı olabilmektedir. Akdenizli deri tipine sahip olan kişiler (Tip 4) kolay bronzlaşabilmekte ve nadiren güneş yanığı olmaktadır. Deri tipi 3 ve 4 için en az 15 koruma faktörlü bir ürün gerekmektedir. Deri tipi 5 ve 6 olan kişilerin ise yoğun ve uzun süre güneşe maruz kalacakları durumlarda güneş koruyucu kullanmaları önerilir.Güneş koruyucular nasıl kullanılmalıdır?•Birçok etken, güneş koruyucuların etkinliğini etkiler. Bunlardan biri de kullanılan miktardır. Yapılan çalışmalarda güneş koruyucu kullananların bu ürünleri gerekenden daha az miktarda uyguladığı saptanmıştır. Ayrıca sırt, boynun iki yanı, şakaklar ve kulaklar sıklıkla güneş koruyucunun atlandığı bölgeler.•Güneş koruyucular, deri yüzeyine santimetrekareye 2 mg gelecek şekilde uygulanmalıdır. Daha az kullanıldığı takdirde koruma oranı düşmektedir. Bunun için de uygulaması için pratik bir yöntem önerilmektedir: Yüz, boyun ve tek kol için her bir alana en az yarım tatlı kaşığı; gövde, ön yüz, arka yüz, tek bacak için en az birer tatlı kaşığı.•Güneş koruyucular, güneşe çıkmadan 15-30 dakika önce sürülmeli dışarı çıkmadan hemen önce tekrarlanmalıdır. Bu uygulama, hem atlanan alan yüzeyini minimuma indirmeyi, hem de optimum güneş koruyucu miktarının kullanılmasını sağlar. •Güneş koruyucular 2-3 saatte bir, özellikle yüzme, terleme ya da havlu ile kurulanma sonrası tekrarlanmalıdır.Güneşten korunma ile ilgili ne tür önlemler alabiliriz?•Özellikle 10:00-14:00 arası gölgede bulunulmalı. Ancak güneşin yüzeylerden yansıyarak gölgede bile bizlere ulaşacağı unutulmamalı.•Sadece plajda değil, yapılacak her türlü açık hava aktivitesinde (bahçe ile uğraşma, açık hava sporları yapma ya da izleme, alışveriş) güneşe maruz kalınacağı unutulmamalı.•Kıyafetler, şapka ve gözlükle korunmaya özen gösterilmeli. Kol ve bacakları örtecek sık dokunmuş kumaşlardan üretilen koyu (lacivert, siyah) ya da parlak renkli (turuncu, kırmızı) giysiler tercih edilmeli. Giysi ışık geçiriyorsa UV ışınlarının deriye ulaşacağı unutulmamalıdır.•Su, giysilerin ışık geçirgenliğini arttırır. Bu nedenle ıslak giysilerin yeterli derecede korumayacağını unutmayın. Kulakları enseyi ve yüzü koruyacak geniş kenarlı şapkalar tercih edin.•En az 15 koruma faktörlü bir ürün her gün düzenli olarak kullanılmalı. Deri tipi 1 ve 2 olan kişilerde bu en az 30 olmalıdır.•Güneş koruyucu sürerken özellikle dudak, kulak, göz çevresi, boyun, el ve ayak sırtı unutulmamalıdır.Çocuklar için alınması gereken farklı bir önlem var mı?Altı aydan ufak bebekler doğrudan güneş ışığına maruz bırakılmamalıdır.•Bu nedenle dışarı çıkarken kol ve bacaklarını örtecek şekilde giydirilmeli ve mutlaka geniş kenarlı bir şapka giydirilmelidir. •Güneş koruyucu ürünler, bebeklerde, 6 aydan sonra kullanılmaya başlanabilir. •Güneş ışınları için daha geçirgen bir ortam sağladığından, asla dışarıya çıkmadan önce bebeyağı uygulamayınız.•Çocuğunuzun pusetinin yeterli derecede güneşten koruyacak aksesuara sahip olduğundan emin olunuz.•Açık havadan faydalanılacak saatleri, akşam üzeri ve sabah erken gibi güneşin dik gelmediği zamanlara ayarlayın.•Çocukluk çağında tek bir ağır güneş yanığının, yaşam boyu deri kanseri geliştirme riskini arttırdığını unutmayın•Çocuğunuzun sizi örnek aldığını unutmayın. Siz kendinizi güneşten korumaya özen gösterirseniz, çocuğunuz da güneşten korunma alışkanlığını kolaylıkla benimseyecektirGüneş ışınlarından kaçınmanın, yeterli D vitamini sentezini engelleyeceği yönündeki eleştirilere katılıyor musunuz?Güneş ışınlarının vücutta D vitamini üretimini sağladığı biliniyor. Kişiler yeterli D vitaminini, güvenli bir şekilde, gıdalar ve vitamin desteğiyle, az miktarda güneş ışınına maruz kalarak (haftada 3 gün, 10 dakika), deri kanseri riskini artırmadan da sağlayabilir.D vitamini hangi gıdalardan sağlanabilir?D vitamini ile güçlendirilmiş süt, portakal suyu, yumurta ve somon gibi yağlı balıklar uygun olacaktır.Milliyet

Sağlıklı yeme hastalığı

Beslenme alışkanlıklarımız yiyecekler farklılaştıkça değişiyor. Sağlıklı yiyecekler yemek de giderek takıntı halini alıyor. Bazıları sadece brokoli, lahana, havuç gibi sebzelerle beslenmeye çalışıyor.
Takıntılı bir şekilde sağlıklı beslenmeye çalışan kişiler, yediklerini sağlıklı besinlerle sınırladıkları için psikolojik olarak sağlıkları bozuluyor. Psikolog Aslıhan Tokgöz Tozlu, ‘Sağlıklı yemek yeme’ takıntısı olarak tanımlanan Orthorexia Nervosa hastalığı ile ilgili bilgi verdi.Ortoreksi Nervosa nedir?Ortoreksi Nervosa, ‘sağlıklı yemek yeme takıntısı’ olarak Dr. Steven Bratman tarafından 1997 tanımlandı. Ortoreksi de bir tür yeme bozukluğu ancak anoreksi ve bulimia’dan farklı. Onlar yedikleri yiyeceklerin miktarına; ortoreksikler ise, yediklerinin kalitesine takıntılıdırlar.Doğru yemek yeme bozukluğu sorunu yaşayanlarda ne gibi belirtiler ortaya çıkar?Bu kişiler obsesif bir şekilde sağlıklı beslenmeye çalışırlar ve uzun vadede bu durum sağlılarını tehlikeye sokar. Sürekli yediklerini sağlıklı yiyeceklerle kısıtlamaları belli bir süre sonra çok fazla zayıflamalarına ve sağlıksız olmalarına sebep olur. Bu noktada her ne kadar anoreksiye benzese de farklıdır. Çünkü anoreksi nervosada kişi psikolojik olarak zayıf kalma dürtüsü ile hareket eder, ortorekside ise amaç en temiz ve en sağlıklı beslenme dürtüsünün ağır basmasıdır.Hastalarda beslenme bozukluğu ile birlikte ne gibi sorunlar ortaya çıkar?Ortoreksi nervosa’da birey zamanın birçoğunu sağlıklı yiyecekler hakkında araştırma yaparak ya da düşünerek geçirir, sıklıkla ertesi gün ne yiyeceğini bir gün önceden belirler. Zaman geçtikçe ve obsesyon artıkça bireyin yiyebileceği yiyeceklerin listesi ciddi anlamda sınırlıdır ve azalır. Bu yüzden bu kişiler evin dışında yemek yemekte zorlanırlar ve zamanla kendilerini dışarıdaki hayattan soyutlayabilirler.Bu hastalar hangi psikolojik yapı içindedirler?Bu kişiler ortoreksi ile birlikte depresyon ve obsesif-kompulsif bozuklukta yaşayabilirler. Eğer kendilerine göre ‘yanlış’ ya da ‘kötü’ yerlerse kendilerini suçlu hissederler ki bu da bireyi farklı psikiyatrik sorunlara götürebilir.Sağlıklı yemek yeme takıntısı olan kişilerde genel olarak hangi davranış şekilleri gözlemlenir?Günde üç saatten fazla zamanı sağlıklı yiyecekleri düşünerek geçirirler, marketlerde alacakları ürünün içeriğini saatlerce incelerler, sürekli yedikleri yiyeceklerin sayısına sınır getirirler, yaşam kalitelerinde ve sosyal ilişkilerinde azalma olur (çünkü uyguladıkları diyeti dışarıda bulmak çoğu zaman zordur), kendileri gibi beslenmeyen insanları sürekli eleştirirler, diyetlerini uygulamadıklarında suçlu hissedip mutsuz olurlar.Memorial Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Seçil Kenar ise, sağlıklı beslenme takıntısı olan kişilerin, sağlıklı beslenme hem vücut ağırlığının olması gerektiği aralıkta tutulmasında hem de oluşabilecek hastalıkların engellenmesinde çok önemli bir yer tuttuğunun altını çiziyor. Kenar, “Sağlıklı beslenme geçici bir diyet değil, bir hayat tarzı olmalıdır” diyor.Doktorlar bu durumun büyüyen bir sağlık sorunu olduğu konusunda hem fikir. Bu yüzden kendinizde veya yakınınızda ortoreksi benzeri davranışlar varsa hemen bir beslenme uzmanına ya da doktorunuza başvurun. Tedavisinde antidepresanlar veya anti-anksiyete ilaçları faydalı olabilir.İngiliz Beslenme Bozuklukları Derneği’nin bildirdiğine göre, ortoreksiya doğru beslenme takıntısı olarak açıklanmaktadır. Bu kişiler sürekli sağlıklı, saf, katkısız, işlenmemiş besinleri tüketmeye özen göstermektedirler, tüketilecek besinleri seçerken kanserojen madde içermeyen, hormonsuz ve katkısız besin tüketme takıntısı ve aşırı ve abartılı bir sağlık endişesi ve tam bir titizlik obsesyonu olarak tanımlanmaktadır.Uzman doktor, bu konuda aşırıya kaçmadan şu önerileri veriyor:• Sağlıklı fakat lezzetli besinler seçmeye özen gösterilmelidir• Besinlerin kalori değerlerini değil içerisindeki besin öğelerini öğrenmek daha önemlidir• Bireye özgü beslenme ile yaşam tarzı belirlenmelidir.• Ev dışında yemek yendiğinde sağlıklı besinlerden oluşan bir mönü seçilmelidir.

27 Eylül 2012 Perşembe

Alınan göğsün yerine artık yenisi yapılıyor

Meme kanserine yakalanan pek çok kadın, hastalığın psikolojik etkisi kadar fiziksel etkisini de ağır yaşıyor. Op. Dr. Çağrı Sade, kanser sonrası alınan göğsün yerine -rekonstrüksiyon- yapıldığını belirterek, bu yöntemle ilgili şu bilgileri verdi...
HERKESE UYGULANIR Göğüs kanseri teşhisi sonrasında -mastektomi- (göğsün kısmen veya tamamen alınması işlemi) uygulanan tüm kadınlar, rekonstrüksiyon için uygun birer adaydır. Ancak obezite, yüksek tansiyon sorunu olan ve sigara içen hastalar için bekleme süresi uygulanır.Operasyonun her ameliyatta olduğu gibi bir takım riskleri vardır. Sigara içen hastalarda yaralar daha geç iyileşebilir veya daha fazla iz kalabilir. Protez kullanılan durumlarda seyrek olarak enfeksiyon görülebilir. Göğüs rekonstrüksiyonu; mastektomi girişimi ile birlikte yapılabileceği gibi daha sonra da yapılabilir. Ancak her iki işlem de bir cerrahi girişim olduğundan genelde birlikte yapılması önerilir. İKİ TİP PROTEZ VARBu operasyon için genel olarak kullanılan iki farklı protez tipi vardır. Biri silikon jel, diğeri ise salin olarak adlandırılan tuzlu su karışımı içerir. Her iki protezin etrafı silikon bir tabaka ile kaplıdır ve her kadın tarafından kullanılabilir. Ameliyat sonrası hastanede yatış süresi 2-5 gün arasında değişir. Bu sırada hastada ağrılar görülebilir. Bilindik ağrı kesicilerle bu ağrıları dindirmek mümkündür. Ameliyattan 7-10 gün sonra dikişler alınır.Hasta 6 hafta içinde normal hayatına geri dönebilir. Ameliyat izleri zamanla solar ancak tamamen kaybolmaları mümkün değil.

Sevgilinizin 9 haz noktası!

Sevgilinizi baştan çıkarmak için bire bir olan 9 haz noktasını biliyor muydunuz?
Erkeklerin vücudunda onu baştan çıkarmak için birebir 9 farklı nokta olduğunu biliyor muydunuz? Bu noktalar onu tahrik eden, hassas ve sinir uçlarına yakın noktalar. Siz de sevgilinizi baştan çıkarmak ve ilişkinize renk katmak için sayfaları çevirmeye başlayın!Bakın bakalım erkeği baştan çıkartan dokuz nokta neredeymiş? Haz noktası 1Alt dudağının dış kenarıErkeğin alt dudağının dış kısmı, kesinlikle çok hassas bir bölgedir. Üstelik bu ufak eğim, onu öpmeyi de oldukça eğlenceli bir hale getirir. Bu küçük kıvrımın ekstra hassas sinirlerle çevrelendiği keşfedildi. Bu yüzden bir erkeği tahrik etmek için doğru başlangıç noktasıdır. Haz noktası 2Boynunun ön tarafıKadınlar genellikle erkeklerin boynunun yan taraflarına, kulaklarına daha çok ilgi gösterme eğilimindedirler. Fakat görünen o ki asıl nokta es geçiliyor; odaklanmanız gereken yer, adem elması? Boynun ön tarafında tiroitten başlayarak kelebek gibi aşağı inen bölge, cinsel organlarla bağlantılı. Bu yüzden bu bölgeden alınan bir uyarı, cinsel uyarılmayı tetikliyor. Haz noktası 3Göğüs uçlarıKadınların göğüs uçlarının cinsel şehvetin kontrol merkezi olduğu bir gerçek. Fakat uzmanlar erkeklerin göğüs uçlarının, kadınlarınkinden çok daha hassas olduğunu keşfetti. Birçok erkek için göğüs uçları kadınların es geçtikleri oldukça erojen bölgelerdir. Onlara dokunun, böylece beynine şok dalgaları gönderecek ve gördüğünüz hazza şaşıracaksınız. Farklı bir deneyim ve ekstra etki istiyorsanız, buz yiyin ve soğuk dilinizle göğüs uçlarınızı uyarın. Haz noktası 4Ayak bilekleriTopukla ayak bileğinin arasında kalan ve yeni keşfedilen oldukça hassas bir haz noktası daha var. Bu kısımda işaret parmağının ucu genişliğindeki bu ufacık nokta, yine siniz uçlarıyla çevrelenmiş durumda. Bu noktadan geçen sinirler, cinsel organlarla bağlantılı, bu yüzden bu noktaya dokunmak ve ufak bir baskı uygulamak erkeğin uyarılmasına ve haz duymasına neden olur. Haz noktası 5PerinePerine, erkeğin anüsü ile cinsel organları arsında kalan kısım. Birçok erkek kadının bu noktaya dokunmasından rahatsız olduğu için bu noktayı es geçer. Fakat bunların dışında, bu noktanın büyük bir orgazmik gücü olduğu biliniyor. Haz noktası 6GövdesiKaslarının üzerinde dolaşan elleriniz, hem psikolojik olarak hem de fiziksel olarak onu oldukça tatmin eder. Ellerinizi vücudunda dolaştırırken yapmanız gereken spesifik bir hareket yoktur. İç güdülerinizi dinleyin. Böylelikle küçük ateşinizi yakabilirsiniz. Haz noktası 7Penisin başı Diğer bütün haz noktalarına nazaran, bu nokta çok daha erojen ve hassas. Bunu bir buzdağı gibi düşünebilirsiniz. Ufak bir etki yaparsınız fakat tepkisi oldukça büyük olur. Fakat bu durumda doğru etkiyi vermek çok önemli. Haz noktası 8Testislerin birleştiği çizgiBu noktayı hepiniz biliyorsunuzdur. Anlaşılan o ki, düşündüğümüzden daha çok işe yarıyormuş. Birçok kadın ve erkek bazen utangaçlıktan, bazen de o zamana kadar edindikleri tabulardan dolayı, bu noktayı es geçiyor. Fakat heyecanlı bir ilişki istiyorsanız, sizin denemeniz gerekebilir. Haz noktası 9Frenulumİsmi yabancı gelmiş olabilir, bu bölge penisin altında kalan ve çok fazla dikkat çekmeyen bir bölüm. Fakat görünen o ki, daha fazla ilgiyi hak ediyor. Uzmanlara göre birçok sinir tam bu noktada birleşiyor ve bu noktaya dokunduğunuzda bir dizi etkiyi beraberinde getiriyor. Sevgilinizin haz noktalarını bulduysanız, bu bölgeleri uyarırken dikkatli olmalısınız.• Dairesel hareketler yapın.• Kesinlikle çok yavaş olun, bu bölgeler çok hassastır, kendinizi kaptırıp biraz sertleşirseniz can yakabilir. Bu da konsantrasyonu dağıtır.• Hemen sekse başlar başlamaz erojen bölgede gezinmeyin! İlk zamanlar partneriniz boşalmaya çok yaklaştığı anlarda başlayın. Giderek öne çekin zamanı.• Kesinlikle sert bir tenle yapmayın, onu zımparalıyormuş gibi olmasın. Kayganlaştırıcı veya o işlevi görebilecek kremler sürebilirsiniz. Ve tabi elleriniz de buz gibi olmasın. Mahmure

Seks heyecanını kaybetmeyin!

İlişkinizin ister ilk günlerini, ister ilk yıllarını, ister 10’lu yıllarını yaşıyor olun, şehvet derecenizi her daim yüksek tutmak elinizde. İşte heyecan arayanlara ilginç fikirler...
İlişkinin ilk aylarında, çiftler genelde iki yerde buluşur: birinin yatak odasında veya diğerininkinde. Sık sık sevişmenin sebebi de şudur: İlişkinin ilk devrelerinde seks müthiş heyecanlı, zevkli olur ve her iki partner birbirini müthiş bir şekilde arzular.İlk altı ay geçtikten sonra bu tempo giderek yavaşlar ve sıcaklık ibresi çok sıcaktan ılığa düşmeye başlar. “Partnerler arasındaki bağlılık derinleştikçe hormonlar sakinleşir ve vücudunuz ve beyniniz farklı tepkiler vermeye başlar” diyor seks terapisti Darcy Luadzers.Alışkanlık oluştuktan sonra seksin temposu yavaşlar ve eski şehvet yaşanmaz. Bu olay partnerlerin aklında bazı soru işaretlerinin oluşmasına neden olur. Yaşanan ilk gecenin tadı bir türlü bulunamaz ve partnerler o kimyanın ortadan kalkma nedenlerini merak etmeye başlarlar. Aslında ortada bir sorun yoktur, belli bir zaman sonrasında seks hayatının biraz soğuması normaldir. İlişkinin ilk evresindeki heyecanı kaybetmek istemiyorsanız, biraz erotik enerji harcamayı göze almalısınız. İşte uzmanlarımızdan şehveti uzatan aşk teknikleri.İlk altı ayBir erkekle birlikte olduğunuzda, işin içine cinsellik de girdiğinde, heyecanınız adrenalin salgılanmasına neden olur. Adrenalin seviyesinin seks performansını etkilediği biliniyor. Aşağı yukarı altı ayın geçmesiyle birlikte, vücudunuz adrenalinden çok oksitosin salgılamaya başlar ve duygusal doyum fizyolojik doyumun önüne geçmeye başlar. “Oksitosin aşk duygusunu etkiler ve şehvetten çok partnerinize olan duyguları algılamaya başlarsınız” diyor psikolog Linda Mona ve ekliyor: “Belki de hala çok sık seks yaparsınız ama seksi eskisi kadar ateşli yaşamazsınız. Arzular artık eskisi kadar baş döndürücü olmaz.”Şehveti geri getirme yöntemi: Birbirinizi seks objesi olarak değerlendirin. “Aşık olmanın, doya doya ve romantik seks yapmak anlamına deldiği sanılıyor ama hızlı, kaçamak seksin tadı ve etkisi başkadır” diyor Mona.İlişkinin ilk evrelerindeki gibi seksi olmaya çalışın. Gündüz, mesai saatleri sırasında sevgilinize mesaj atıp, onu ne kadar arzuladığınızı ve ona neler yapmak isteğinizi anlatın. Yürüyüş bandında terlerken, bunu kondisyon kazanmak için yaptığınızı düşünün. (Kondisyonu nerede kullanacağınızı söylememize gerek yok!)Beklendiği anlarda ona olan arzunuzu gösterin. Buzdolabından bir bira alırken üzerine yürüyün ve onu duvara yapıştırın veya duş alırken ansızın siz de duşun altına sokulun. Süpriz hareketiniz eski heyecanın yeniden yaşanmasını sağlar.İlk bir yılBirlikteliğin ilk senesinde hem kadınların hem erkeklerin beyni oksitosin dışında iki kimyasal daha salgılar: Serotonin ve dopamin. Bu iki kimyasal mutlu olmanızı, tanımadığınız insanlara bile gülümsemenizi sağlar.Bir sene sonra hormon seviyeleri normale döner. Yeniden arkadaşlarınıza, işinize, uzatılmış balayı sırasında unuttuğunuz bütün eski alışkanlıklarınıza dönersiniz. Sonuç olarak siz de çiftlerin çoğunun yaptığı gibi, daha az seks yapmaya başlarsınız.Bu olayın bilinçaltıyla ilişkili bir açıklaması var: İlişki ilerledikçe, partnerler birbirlerine güvenmeye başlarlar ve seks sıradan, her istendiğinde yaşanabilen bir olaya dönüşür. Birbirinizin vücuduna o kadar alışık olursunuz ki, partnerinizin vücudunu keşfetmek için eskisi kadar efor sarf etme gereği duymazsınız. “ İlişkideki rahatlık arttıkça yatak odasındaki özen azalır. Genelde partneriniz seksi sizden daha sık ister ama seks ilişkinin ilk evresindeki kadar kaliteli olmayabilir. Şehveti geri getirme yöntemi: Seks için zaman yaratın. Zorunlu seksi keşfetmeniz lazım. İlk bakışta zorunlu kelimesi korkunç gelebilir ama olayın özü göründüğü kadar korkunç değil. Seks için vakit ayırmanız lazım. Bir program oluşturun ve programa mutlaka uymaya çalışın. Ne kadar yorgun olursanız olun, o günün planında seks varsa, mutlaka seks yapın. Seks yaptıkça libidonuzun arttığını göreceksiniz.İlk başta seks yapmak için beyninizin komut vermesine ihtiyaç duyacaksınız ama alışkanlık oturdukça, vücudunuz da buna ihtiyaç duyacak. Televizyonun önünde vakit kaybetmek yerine, sevgilinizin elinden tutun ve yatak odasına götürüp kıyafetlerini çıkarmaya başlayın. Bir fikir daha: Erken kalkmayı sevmeseniz de sabahları 10 dakika erken kalkıp hızlı bir şekilde sevişin. Emin olun ki gününüz daha iyi, daha keyifli geçecek. Seksin süresini kısa tutsanız da ön sevişmeyi atlamayın. Ön sevişmesiz sevişirseniz, bu alışkanlık haline gelir ve seksten aldığınız duygusal doyum ortadan kalkar.Seks için mutlaka zaman ayırın. Ne kadar yorgun olursanız olun, eğlenmek için kendinizi motive edin, pişman olmazsınız. Seks yaptıkça libidonuz artar.İki sene ve fazlasıBiyolojik bakımdan, bu evrede herhangi bir hormonal değişiklik olmaz. Ama bu evrenin başka bir tehlikesi vardır: seksi otomatik pilota almış olursunuz. İki sene sonra seks alışkanlık haline gelir. Siz onun ne istediğini bilirsiniz, o sizin en istediğinizi bilir, yeni bir şey denemenize gerek kalmaz. Uzmanlara göre bu dönemde yataktaki yaratıcılık her zamankinden daha önemli. Yapmanız gereken tek şey seksi bir alışkanlığa dönüştüren rutini kırmak.Şehveti geri getirme yöntemi: Güvenlik çemberinizden çıkın. Belden aşağı konuşmalar daha önce alışkanlıklarımızın arasında yoksa seks sırasında partnerinizin kulağına erotik sözler fısıldayın. Gizli, bir tek kendinize ait bir seks sözlüğü oluşturun.Sürpriz davranışların etkisini göz ardı etmeyin. Evde verdiğiniz parti sırasında partnerinizle banyoya kaçın veya arabada sevişin. Daha önce tabu olarak gördüğünüz bir pozisyonu deneyin veya çok merak ettiğiniz bir fantezinizi gerçekleştirin. Hiç seks oyuncağı denemediyseniz, onları kullanın.Sınırları zorlamak ilk başta zor gelebilir ama sonra bu oyunları heyecanlı bulabilirsiniz. İlişkinin ilk evresindeki heyecanı kaybetmiş olsanız da eksilen adrenalini yeni yöntemler keşfederek yükseltebilirsiniz.Cosmopolitan

Mutlu ve sağlıklı olmanın 20 yolu!

Yalnızsanız ve bu yalnızlık sizi mutsuzluğa sürüklüyorsa sağlık uzmanlarının uyarılarına kulak verin. Basit ama etkili yirmi farklı yolla kendinizi daha zinde ve mutlu hissedebilirsiniz.
1. Kahkahalarla gülünÇünkü kahkaha atmak vücuttaki enerjiyi artıran, stresi ve depresyonu büyük ölçüde azaltan endorfin hormonunun salgılanmasını sağlıyor. 2. Seks yapınRahatlamak ve gevşemek için bire bir! İyi bir orgazm beyin kimyanızı değiştirerek vücudunuzu rahatlatır ve tansiyonunuzu dengede tutar. 3. Su içinHer gün 8 bardak su içmeye herkesin ihtiyacı olmasa da sizin ihtiyacınız olabilir ve gerçekten iyi olmak için 8 bardak bile yeterli olmayabilir. 4. Ellerinizi yıkayınGün içinde belli aralıklarla ellerimizi yıkamamız sağlığımız açısından ve bulaşıcı hastalıklardan korunmak adına çok önemli. 5.Tükettiğiniz besinler arasında ayrım yapmayınızMeyveler ve sebzeler arasında ayrım yapılması çok yanlış. Önemli olan bol çeşitli şekilde beslenmektir. Devamlı aynı besinlerle beslenmemeye özen gösterin. 6. Diş ipi kullanınDiş ipi kullanımı edinilmesi zor bir alışkanlık, ama diş eti hastalıklarından korunmanın ve parlak gülüşlere sahip olmanın en etkili yollarından biri. 7.Derin nefes alınStresi ve kandaki yüksek basıncı anında ve etkili şekilde durdurmak için yapılması gereken tek şey dakikada altı kere derin ve yavaşça nefes alıp vermek. 8. Sevdiklerinizle güzel vakit geçirinDepresyonda iken, kafanızdaki problemler çözüme ulaşmamış olsa bile çevrenizin ısrarları sonucunda mutlu hareketler sergilemek zorunda kalırsınız ve bu da ister istemez pozitif enerjinizin artıp daha sağlıklı düşünmenize yardımcı olur. 9. Masaj yaptırın Araştırmalar gösteriyor ki, iyi yapılmış bir masaj kan dolaşımını hızlandırıyor ve mutluluk hormonu olan serotonin salgısını artırıyor.Öyleyse ne bekliyorsunuz. 10. Dik durunBelki farkında değilsiniz ama hepimiz kambur duruyoruz. Oysa ki otururken ve ya ayaktayken fark etmez, daima dik durmalıyız. 11. Check up yaptırınÖnemsiz sağlık problemleriniz için bile olsa düzenli olarak doktora gitmelisiniz. 12. Uyku düzeniİyi bir uyku uyumak moralin yüksek olmasına, hafızanın kuvvetli çalışmasına ve gündelik hayatın yarattığı stres ile daha kolay başa çıkılmasına yardımcı olur. 13. Evcil hayvan besleyinUnutmayın ki ne kadar kötü bir gün geçirmiş olursanız olun eve döndüğünüzde size doğru kuyruk sallayarak koşan köpeğinizi gördüğünüzde her şeyi bir anda unutabilirsiniz. 14. Beyninizi çalıştırınMesela işe yeni bir dil öğrenmekle başlayabilirsiniz. Bu zihninizi zinde tutacağı gibi aynı zamanda daha sivri bir zekaya sahip olmanızı da sağlar. 15. Uygun kilonuzu koruyunKendinize sağlığınız açısından uygun olan kilonuzu koruyun. Sık sık kilo alıp vermekten kaçınmaya çalışın. 16.Prezervatif kullanmayı unutmayınSeks yapmak keyif verir. Bunun farkındayız. Ama keyif alacağım derken de hastalığa yakalanmamak gerekiyor. Bu nedenle asla korunmadan cinsel ilişkide bulunmayın! 17. Doğaya geri dönünMümkün olduğunca doğayla iç içe olmanız bile sağlığınızı olumlu anlamda etkiler. 18. Yüzün ya da egzersiz yapınEgzersiz yapmak ve yazın yüzmek tüm vücudunuzu sımsıkı yapacak ve size enerji verecek 19.Sigarayı bırakınSağlığınızı daha doğrusu hayatınız kurtarmak istiyorsanız adım olarak sigarayı bırakmaya karar verin ve onu bırakın1 20. Aşık olunBirini delice sevdiğinizde beyin dopamin hormonu salgılıyor ve bu da sevinçten kıpır kıpır olup geleceğe çok daha pozitif bakmanızı sağlıyor. Elle Dergisi

Beğenmiyorsan değiştir!

Yüzünde beğenmediğin yerler mi var? Hemen aklına estetik operasyonlar gelmesin. Küçük makyaj hileleriyle de yüzünde kusurlu bulduğun bölgeleri düzeltebilirsin. Daha çekici görünmek için, işte sana starların uyguladığı basit ama etkili ipuçları...
1. İnce dudaklardan dolgun dudaklaraKeira KnightleyDudak kalemiyle dudak kenarlarını çizdikten sonra, iç kenarlarını dudak rengine uygun mat bir kalemle doldur, ardından ten rengi, mat bir ruj sür. Son olarak dudaklarının ortasına biraz parlatıcı damlat ve bunu tüm dudağına dağıt. Böylece dudaklarının daha dolgun görünmesini sağlayabilirsin. 2. Çillerinle barış!Evangline LillyÇillerinden hoşlanmıyor olabilirsin ama unutma, onlar seni sen yapan özelliklerden biri! Çillerini görünmez yapabilmek için, çok ağır bir fondöten uygulaman gerekir, bu da yüzünün doğal görünmesini engeller. Fondöten yerine renk veren bir nemlendirici ya da köpük fondöten kullanırsan, hem çillerinin görüntüsünü hafifletirsin, hem de cildine ışıltı katarsın. 3. Gözlerini büyüt! Ellen PompeoKapatıcıyla alt kirpik diplerinin kenarını çizdikten sonra, gözlerini aydınlık gösterecek parlak bej ya da altın tonlarında farı göz kapaklarına sür. Üst kirpik diplerinin aralarına nokta halinde kalem sür. Kalemi asla kalın bir çizgi olarak çekme. Son olarak kirpiklerini kıvır ve siyah maskara uygula. 4. Çıkık burnunu küçült!Penelope CruzMat bir pudrayı burnunun üstüne ve etrafına sürdükten sonra, dışa doğru dağıt. Parlak pudra kullanmaktan kaçın çünkü bu burnunu daha da ön plana çıkaracaktır. Burnunu saklamak için yapacağın son hareket ise saçlarınla ilgili. Eğer saçlarını tam ortadan ayırırsan tüm dikkati burnuna çekersin. Bunun yerine saçlarını dağınık olarak arkaya taramayı dene. Tıpkı Penelope gibi! ekolay.net

Kış İçin Cilt Bakım Önerileri

Hava sıcaklıkları değişimi cilt bakımı rutininizin değişmesi demektir. Cildinizin kış aylarında nasıl işlediğini biraz bilmek donuk bir cilde anında ışıltı katmaya yeter.
• Güne sıcak bir duş ile başlayın. Duştan çıkmadan önce 15 saniye boyunca soğuk su altında kalın. Daha sonra sıcaklığı biraz arttırın, biraz azaltın. Bu işlemi iki dakika boyunca tekrarlayın. Bu, basit bir hidroterapi tekniğidir. Vücudunuzdaki kan dolaşımını düzenleyerek cildinizin canlanmasını sağlar. Bu, hem dinçleştirici hem de çok faydalı bir bakımdır. • İyi bir nemlendirici kullanın. Yüksek koruma faktörlü, çinko oksit içeren SPF30 koruyucu krem kullanın. Dudaklarınızı a unutmamak gerek. Kışın çatlamış dudaklar bayanların en büyük sorunudur. Yoğun nem veren, vitamin E içeren koruyucu dudak balmi kullanın.• Haftada iki kez cildinizi eksfoliye edin. Bu işlem, cildinizi ölü hücrelerden arındırırken cildinizin ekstra nemi emebilmesini sağlar. Yazın şikayetçi olduğumuz cildimiz tarafından üretilen yağ, kışın soğuk havalardan dolayı problem olmakta çıkmaktadır. Bu yüzden cilt, alt dermisde tutulması gereken suyu kaybeder. Bu da cildin erekn yaşlanmasına ve ince çizgilerin oluşmasına neden olabilir. • Bir bardak limonlu sıcak su için. Bu çinlilerin vücudunuza enerji vermesi için kullandığı bitisel bir methoddur. Karaciğer ve safra kesesi de dahil tüm sisteminizi detokslar. Bu da vücudunuzun kötü bir cilde neden olan toksinlerden arındırmak için çok daha çabuk kanı temizleyeceğini gösterir. • Rahat uyuyun. Güzel bir uykunun faydası hiçbir şeye değişilmez. Eğer yeteri kadar uyuyamazsanız oksijen seviyeniz düşer, bu da hücrelerinizin çabucak yenilenemeyeceğini gösterir. Bu da yaşlanmaya neden olur. Mutlaka yedi, sekiz ya da dokuz saat uyumaya çalışın ve sınırsız faydasından yararlanın.

26 Eylül 2012 Çarşamba

Zayıflamak için basit öneriler

Kilo vermek için her yolu denediniz ama yine de sonuç aynı mı? İşte uygulamanız gereken kurallar...
Eğer diyet yapıyor ve beslenmenizi salata, ızgara ve diyet ürünlerle sınırlıyor, ekmeği kıstığınız halde bir türlü kilo veremiyorsanız yanlış yoldasınız! Aşağıdaki basit önerilerle hayat tarzınızda değişiklikler yaparak zayıflayabilirsiniz:• Ayakta durarak veya yürüyerek daha fazla zaman geçirin.• Ev veya bahçe işlerine daha çok zaman ayırın.• Bir şey getirip götürmek için çocuklarınızı yollamayın.• Telefonla konuşurken ayakta durun.• Merdivenleri birkaç kalori yakma fırsatı olarak görün ve kullanın.• Her gün yarım saat daha az televizyon izlemeye çalışın. TV izlerken ütü yapın.• Kısa mesafelerde araba kullanmayın. Markete gittiğinizde en uzak köşeye park edin.• Her gün düzenli yürüyüş yapın. Hafta sonları park yürüyüşleri ve bisiklet gezileri yapın, yüzün.• Fırsat buldukça dans edin.• İzlemekten zevk aldığınız bir spora başlayın.• Ev işi yaparken hareketli müzikler dinleyin.• Öğün atlamayın. Sabah kalktığınızda görebileceğiniz bir yere "kahvaltı et" yazılı bir kağıt asın. Kahvaltıyı akşamdan hazırlayın. Kahvaltı yapmadığınızda hissettiklerinizi bir kağıda yazın.• Tatlı yemek istediğinde bir bardak su için veya 100’e kadar sayın. Tatlı yemeye başlarsanız 15 kez derin nefes alın.• Canınız yemek istediğinde kendinizi ince hayal edin.• Yemeğe başlamadan önce 50’ye kadar sayın.• Her lokmadan sonra çatalı elinizden bırakın ve bir yudum su için.• Yemek süresini uzatın. Çünkü tokluk duygusu en erken 10, ortalama 20 dakikada oluşur.• Kızartmalardan uzak durun.• Ekmeğe tereyağı sürmeyin.• Sosları yemeğinizden ayrı olarak isteyin.• Yağsız sebzeleri tercih edin.• Kremalı soslu yiyecekleri seçmeyin.• Bol su için.• Tatlı yerine, sık yemediğiniz bir meyveyi deneyin.• Bir öğünde fazla yerseniz, bir sonraki öğünü sadece peynir ve salata ya da yoğurt ve salata ile geçiştirin.10 altın kural1- Yemek yaparken ölçülerinizi küçültün. Daha az miktarda yemek yapın.2- Alışverişe gitmeden önce bir liste hazırlayıp listeye sadık kalın.3- Kendi siparişiniz olmayan yemekten yemeyin.4- Yemeğinizi bitirir bitirmez sofradan kalkın.5- Artan yemekleri içi görünmeyen kaplarda saklayın.6- Yemeğinize konsantre olun, yemek yerken televizyon seyretmeyin, kitap gazete okumayın.7- Şişmanlatıcı gıdaları kesinlikle evde bulundurmayın.8- Tatlıya başlamadan önce biraz bekleyin ve hâlâ gerçekten aç olup olmadığınıza karar verin.9- Her öğünde bol miktarda su için. (Günde en az 1.5 litre)10- Bir şeyler atıştırmak istediğinizde sizi oyalayacak uğraşılar bulun.