31 Ekim 2012 Çarşamba

Selenyum ne işe yarar?

Selenyum antioksidan olarak E vitamini ile birlikte hücrelerinizi oksidasyona karşı koruyarak, kanser, kalp hastalıkları ve diğer sağlık sorunlarının önlenmesinde yardımcıdır.
Hayatta kalmak için oksijene ihtiyaç duyar, nefes alırken oksijen soluruz ama oksijen vücut için aynı zamanda riskli bir maddedir, çünkü molekülleri aşırı reaktif hale getirebilir. Oksijen içeren moleküller aşırı reaktif hale gelince de etraflarındaki hücre yapılarına zarar vermeye başlayabilirler. Kimyada oksijenle ilgili bu dengesiz duruma “oksidatif stres” adı verilir. Selenyum oksijen moleküllerinin aşırı reaktif hale gelmesini engelleyen bir grup besinle birlikte çalışarak oksidatif stresi önlemeye yardımcı olur. Oksidatif stres kan damarı hasarının kaynağı olarak gösterildiği gibi birçok kalp hastalığı durumunda da düşük selenyum tüketiminin hastalığa katkısı olan bir faktör olduğu belirlenmiştir. Benzer şekilde oksidatif stresin eklemlerin içine ve etrafına zarar verdiği romatoid artirit hastalığında da beslenmede selenyum eksikliği, hastalığa katkısı olan sebeplerden biridir. Ayrıca iyota ek olarak selenyum da tiroit bezinin düzgün şekilde çalışması için önemli bir mineraldir. Tiroidin en aktif şekilde hormon üretebilmesi için selenyum sadece gerekli olmakla kalmaz, üretilen hormon miktarını düzenlemeye de yardımcı olur. Busnlara ek olarak selenyum, kanser önleyicidir. Zarar görmüş hücrelerde DNA onarımı ve sentezini eyleme geçirir, kanser hücrelerinin çoğalmasını engeller. Selenyumdan zengin besinler Özetle selenyum antioksidan olarak E vitamini ile birlikte hücrelerinizi oksidasyona karşı koruyarak, kanser, kalp hastalıkları ve diğer sağlık sorunlarının önlenmesinde yardımcıdır. Hücre çoğalmasına yardım eder. Göz, kalp, karaciğer, saç ve tırnak sağlığımız için önemli bir elementtir. Selenyumdan zengin yiyeceklerin yararları; Hücreleri serbest radikal zararından korur. Serbest radikaller oksijen metabolizmasının doğal yan ürünleri olup, kanser ve kalp rahatsızlıklarının ilerlemesine katkıda bulunabilir. Tiroit hormonu üretimini kolaylaştırır. Selenyum eksikliği iyot eksikliğinin etkisini artırabilir. İyot, tiroit hormonunun sentezi için temel bir bileşendir. Eklem iltihabını düşürmeye yardımcıdır. Bitkisel besinler, dünya genelinde birçok ülkede selenyumun başlıca kaynaklarıdır. Gıda içindeki selenyum miktarı, bitkilerin geliştirildiği, hayvanların yetiştirildiği toprağın selenyum miktarına bağlıdır. Avrupa’da toprak selenyum bakımından fakirdir. Selenyum seviyesi en düşük yerler İspanya, Yunanistan ve Doğu Avrupa’dadır. Bu sebeple deniz ürünleri ve hayvan etleri daha iyi kaynaktır, yağlı tohumlar da önemlidir. Ton balığı, pisi balığı, karides, dana karaciğeri, somon, ceviz, ay çekirdeği, hindi ve dana eti ile tam tahıllar selenyum kaynağı besinlerdendir. Sebze ve meyvelerde çok fazla bulunmaz. Tavsiye edilen günlük miktar Selenyum, yüksek dozda zehirli olabilir. Günlük ihtiyaç 50-70, tedavi dozları ise günlük 100 - 200 mikrogram olarak bildirilmektedir. Aşılmaması gereken doz ise günlük 200 mikrogramdır. Tablet olarak C, E ve A vitaminleriyle alınabilir. Ayrıca B vitaminleri emilimini artırıcı özelliğe sahiptirler. Selenyuma ihtiyaç olduğunun işaretleri Kaslarda zayıflık veya ağrı.Saç veya ciltte renk solma/renk kaybı.Tırnak yataklarında beyazlaşma. Aşırı folat B12 eksikliğini kötüleştiriyor Tufts Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, B12 vitamini eksikliğinin çok fazla folat tarafından şiddetlendiriliyor olabileceğini öne sürüyor. Çalışmada hem B12 vitamini eksikliği hem de kanında yüksek folat seviyeleri bulunan bireylerde homosistein ve metilmalonik asit seviyelerinin çok daha yüksek olduğu bulundu. Hatırlatmak gerekir ki yeterli ve dengeli beslenmede her besin öğesini uygun miktarda tüketmek önemlidir. Milliyet

Yaz hamilelerine öneriler

Yaz sıcağında hamilelik artık korkulu sendrom olmaktan çıkıyor.
Vücut ısıları yükselen, tartıları ve kan hacimleri artan, akciğer kapasiteleri daralan hamileler için sıcaktan korunmak daha da önemli. Prof. Dr. Cem Fıçıcıoğlu "Ödem oluşmaması için fazla tuz almayın, güneşten sakının, bol bol su için" dediÖzellikle hamileliğin ilk yarısında hipotansiyon- tansiyon düşüklüğünün sık rastlanan bir şikayet olduğunu vurgulayan Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Cem Fıçıcıoğlu, " Yaz aylarında ısı ve terleme ile oluşan sıvı kaybı eğer yerine konmazsa bayılmalara neden olabilir. Bu nedenle, her zaman olduğu gibi, 1,5 - 2 litre sıvı, özellikle de su içilmesi gebelikte daha büyük önem taşır" açıklamasında bulundu. Fıçıcıoğlu "Sık aralıklarla az miktarda su içmek ve yemek yemek hem sıvı açığının oluşmasını engeller hem de hipoglisemi- düşük kan şekeri- nedeniyle görülebilecek rahatsızlıkları da ortadan kaldırabilir" dedi.Yaz aylarının nimetlerinden faydalanıp, bol bulunan meyve ve sebzelerden tüketmenin en sağlıklısı olduğunu vurgulayan Fıçıcıoğlu şunları söyledi: " Bebeğin gelişimi için yeterince protein ve kalsiyum alınması da çok önemlidir. Yaz ayları dondurmasız geçmez. Hamileler dikkatli olmalı, iki canlıyım, bebek istedi diyerek aşırı tüketen annelerde şeker hastalığı olma olasılığını akıldan çıkartmamak gerekir. Hamilelikte mide boşalma süresi uzadığından, hazmı zor, kızartma, aşırı yağlı ve şekerli yiyeceklerden kaçınmak gerekir."Ödeme karşı kısa yürüyüş!Gebelikte kan hacmi ve damar geçirgenliğinin artması ile özelikle ayak ve bacaklarda görülen ödemin rahatsızlık verici boyutlara ulaşabildiğini vurgulayan Dr. Fıçıcıoğlu, ödemin getirdiği sorunlar hakkında şunları söyledi:"Ödeme sıcakların etkisi ile toplardamarların genişlemesi de eklenince, hamileler evde giyecek ayakkabı bulamayabilirler. Sıvı alımına dikkat ederken, sodyum-tuz- alımına da özen göstermek gerekir. Kesin bir tuz kısıtlaması yapılmamalı, ancak tuzlu çerez, işlenmiş gıdalar, şarküteri gibi aşırı tuzlu yiyecekler tercih edilmemelidir. Uzun süre ayakta durmak, oturmak ya da güneşte kalmak ödemi arttırabileceğinden, gün ortasında 11.00-16.00 arası doğrudan güneşte kalmaktan sakınmak, kısa yürüyüşler yapmak ve ödem olması durumunda yatarak ayakları yükseltmek alınabilecek önlemlerdendir."Bol bol yüzünHamilelikte önerilen en ideal sporlardan birinin yüzmek olduğunu belirten Dr. Fıçıcıoğlu, "Eğer kanama, düşük tehdidi, yüksek tansiyon, erken doğum gibi hamileliği komplike eden bir durum yoksa, son aya kadar deniz veya havuzun temiz olması ön koşulu ile yüzmek sıcaklarla mücadele etmenin en güzel yollarından biridir. Ayrıca hamilelik boyunca aktif olmak kan şekerini düzenler, oksijen kullanımını arttırır, tartı alımını dengede tutar ve normal doğumu kolaylaştırır" dedi.Kıyafet seçimini doğru yapınHamilelerin giyim tarzının da rahat olması gerektiğini vurgulayan Dr. Fıçıcıoğlu, giyim tarzı konusunda şu bilgileri aktardı:"Hamile bayanın giyimi, ayaklarda oluşan kan göllenmesini arttırmayacak şekilde, diz kalça ve belde rahat olmalı, yaz aylarında gereksinime göre eklenip çıkartılabilecek özellikte ince katmanlardan oluşmalıdır. Hamilelikte cilt lekelenmeye yatkındır ve hamilelikte oluşan kloazma adı verilen gebelik maskesi gebelikten sonra da kozmetik sorun yaratabilmektedir. Güneş lekelenmenin oluşumunu arttırır. Gün ortasında doğrudan güneş altında kesinlikle bulunulmamalı, şapka, güneşlik, giysiler ve yüksek koruma faktörlü ürünlerle güneşin zararlı etkilerinden korunmalıdır. Ayrıca annenin vücut ısısının artması, gelişen bebeğe zarar verebileceğinden, uzun güneş banyoları ve solaryum önerilmez. Özetle hamileler güneşten sakınmalı, bol su içmeli ve denizin keyfini çıkarmalılar."

Makyajda yeni trendler

Yaz sezonu için makyaj uzmanları iki farklı makyaj tarzı öneriyor.
Yaz sezonu için makyaj uzmanları iki farklı makyaj tarzı öneriyor. İlki çok doğal, hiç yokmuş gibi görünen makyajlar. Doğal, bronz tonlarda bir fondöten, hafif bir allık ve renksiz bir parlatıcı.. Bu tarzı daha çok gündüzleri tercih edebilirsiniz. Bronz ten ve altın ışıltıların kullanımının, özellikle yanak bölgelerinde ve göz makyajlarında ağırlık kazanacağa benziyor. Bu sezon altın ve tonlarında ışıltılar moda. Diğer tüm renkler mat olacak. Daha belirgin altın pırıltılı ve gölgeli göz makyajını gece çıkarken de hatalıkla uygulayabilirsiniz. Renkli makyajİkinci tarzda ise, renkler öne çıkıyor. Göz makyajlarında bu yaz mavi ve yeşil gibi ana renkler ve tonalrı kullanılacak. Bu renklerde parlaklar yerine mat olanları tercih edilecek. Gökkuşağının tüm renklerinin kullanılabileceği göz makyajlarının daha çok gece çıkarken tercih edilmesi öneriliyor. Bu tarz ana renkler gölgelendirme yaparak kullanılırsa daha etkili bakışlar elde edilebilir. Canlı renklerin kullanıldığı göz makyajlarında dudakların mat olması şart. Dudaklar için şeftali, pembe gibi renklerin uçuk ve mat tonları öneriliyor.

Evlenmeden birlikte yaşamak

Çok değil aşağı yukarı 20 yıl öncesine kadar bir tabu olan birlikte yaşamak, artık birçok genç çiftin tercihi haline geldi.
Çiftler evlenmeden önce aynı evi paylaşma fikrine artık sıcak bakıyorlar. Ancak, birlikte yaşama kararı, sinemaya gitmek ya da tatile çıkmak kadar kolay alınabilecek bir karar değil. Bu önemli paylaşıma adım atmadan önce çiftlerin etraflıca düşünmesi gerekiyor. Zira birlikte yaşamaya başladıktan bir süre sonra, güzel hayallerle süslü bu girişim hüsranla sonlanabiliyor.Öncelikle çiftlerin birlikte yaşamanın sadece aynı yatağı paylaşmaktan ibaret olmadığını bilmeleri gerekiyor. Faturalar, kira, temizlik vb. derken aşkınızın, bir sorumluluklar girdabı içinde yitip gitme riski artacaktır.İki sevgilinin birlikte yaşaması iki arkadaşın birlikte yaşamasından farklıdır. Normal bir arkadaşınızla birlikte yaşarken ona karşı eve saat kaçta geleceğiniz konusunda belki sorumlu değilsinizdir, ama sevgilinizle yaşıyorsanız işler değişir, sorumluluklarınız artar. Öncelikle karar vermeniz gereken böyle bir sorumluluğu kaldırıp kaldıramayacağınızdır.Eğer ki çocuklarınız varsa birlikte yaşama fikri hiç cazip değildir. Zira, ayrılıkla biten birlikteliklerde, çocuklar en az boşanmada olduğu kadar olumsuz etkilenir. Ayrıca araştırmalar, annesinin erkek arkadaşıyla yaşayan çocukların fiziksel şiddet ya da cinsel tacize maruz kalma riskinin oldukça yüksek olduğunu gösteriyor.Sevgilinizin evine taşınsanız bile, birlikte yaşamanın iyi bir fikir olmadığına karar verirseniz dönecek bir eviniz olmalı. Bu yüzden en azından ilk zamanlar, diğerinin evine taşınan kişinin evini boşaltmaması önemli.Son bir öneri birlikte yaşamaya başlamadan önce iki kez düşünün. Evlenmeden önce birlikte yaşamanın, evliliği olumlu etkileyeceğine dair hiçbir kanıtın olmaması da kararınızda etkili olabilir.Hürriyet

Seni aldatıyor mu?

Kusursuz cinayet olmadığı gibi, kusursuz ihanet da olmaz!
En profesyoneli bile geride mutlaka bir delil bırakır. İşte, krizlerine girip onu terk etmeden önce, sevgilinin sana ihanet edip etmediğine dair 5 önemli ipucu ve uygulaman gereken stratejiler... 1- Seni eskisi kadar sık görmek istemiyorsa: Her şey çok güzel gidiyor... Birlikte harika hafta sonları geçiriyorsunuz, bütün filmleri kaçırmadan izliyor, yürüyüşler yapıyor, arkadaşlarınızla eğleniyorsunuz. Ama o, o ana kadar ilk kez yaptığı bir şeyi yapıyor ve bir bahane uydurup, o gün buluşmanızın mümkün olmadığını söylüyor. Oysa zamanında kaç kez seni görmek için tonla yol kat eden o değil miydi?Strateji: Bu durumda yapman gereken çok fazla bir şey yok. Eğer bu sadece bir defalık olduysa, hemen aldatıldığın aklına gelmemeli. Yalnız kalma ihtiyacı hissetmiş ve bunu sana söylemekten çekinmiş olabilir. Ama eğer bu durum sık sık tekrarlanıyorsa şüphelenmekte haklısın, diğer delillerin peşine düşebilirsin. 2- Sık sık ortadan kayboluyorsa: Eğer bunu ilişkinizin başından beri yapıyorsa, sorun yok. Ama seni her iki dakikada bir “Sadece sesini duymak için aradım” diyen biri bir anda durduk yere ortadan kayboluyor ve bu sırada kendisiyle iletişim kurmanı engelliyorsa, durumdan şüphelenmek gerek.Strateji: Ona, böyle zamanlardan birinde kendisini çok merak ettiğini ve nerede olduğunu sor. Ama bunu sorarken ellerinden tut ve gözlerinin içine bak. İnsan diliyle yalan söyleyebilir ama, gözleri ve mimikleriyle asla! Eğer yalan söylüyorsa, Büyük bir olasılıkla bunu vücut dilinden anlarsın. Gözlerini kaçırması, elini çekip başka bir yere doğru yönelmesi ve eliyle ağzını kapatması yalan söylediğinin en büyük işaretlerinden sayılır. 3- Aşırı ilgili veya ilgisizse: “İlgisizliği anladık da ilgi de nereden çıktı?” deme! Ortada bir neden yokken, sevgilinin aşırı ilgili ve sevecen davranmasının aldatmayla çok yakın ilişkisi olabilir diyor uzmanlar. Çünkü kişi aldattığı sırada derin bir vicdan azabı ile baş başa kalıyor ve bunu kapatmanın yollarını arıyor. Bunun için de en kestirme olan yolu deneyip, aşırı ilgi gösterme eğilimine giriyor. Sık sık çiçek almalar, iltifatlar, telefon trafiğinin sıklaşması gibi... Bunun dışında, yaşadığı aşka kendini kaptırıp, aşırı ilgisiz davrananlar da yok değildir tabii! Bu durumda da, boş boş bir yerlere bakmalar, romantik şarkılar dinlemeler, melankolik takılmalar gündeme gelebilir. Strateji: Bu durum geçici ilişkilerde pek rastlanan bir şey değildir ve büyük ihtimalle sevgilin birine gerçekten aşık olmuştur. İlgili davranması senin üzülmemeni istemesinden kaynaklanabilir ancak aşırı ilgisizliği, hiçbir şeyin umurunda olmaması ve tek düşündüğünün, yeni aşkı olduğu anlamına gelebilir.4- Seninle birlikteyken telefonu kapalıysa: Bu da aldatma olayında sık rastlanan durumlardan biri. Ne de olsa yeni sevgiliye “single” olunduğu ve dilediği her zaman aranabileceği söylenmiştir. Hal böyle olunca “uygunsuz” zamanlarda rahatsız edilme olayı gündeme geliyor ve buna tedbir olarak da dış çevreyle bütün bağlantılar anında kesiliyor. Sen başka bir şeyle meşgulken, sevgilinin telefonu açması ve “Kim arıyor ben ileteyim” sorusuna karşı “Ben sevgilisi.....” demesi, hoş bir durum değil tabii ki!Strateji: Sevgilin bunu başından beri yapıyorsa ve başka bir delil bulamıyorsan, üzerinde durma. Belki de telefonunu seninle geçirdiği güzel anların zamansız bir telefon sesiyle bozulmasını istemediği için kapatıyor olabilir. Ancak ilişkinizin başında açık olan telefonu sonradan kapanıyorsa, kesin saklayacak bir şeyleri var demektir. 5- Dokunuşları eskisi kadar sıcak değilse: Birinin sana aşık olup olmadığını en iyi gözlerinden ve dokunuşlarından anlayabilirsin. Seni koklayarak öpmesi, sarılırken heyecanlanması ve sana sık sık dokunmak istemesi en önemli belirtilerden sayılır. Ancak bütün bunlar ne yazık ki, aşkın ilk evrelerinde yaşanır ve bir süre sonra da sona erer. Bunun dışında ortada bir neden yokken, seninle fiziksel temasında bir azalma varsa, aldatıldığını düşünmekte fayda var. Çünkü sevgilin bunları başka biriyle yaşıyor ve seninle yakın temas halinde olmaktan hoşlanmıyor olabilir. Strateji: Gerçekten böyle bir şey olup olmadığını anlamak için, elinden tut ve o bırakana kadar da bırakma. Bu süre, sana karşı hissettikleriyle ilgili önemli ipucu verecektir. Eğer elini çarçabuk çeker ve başka bir şey yapmaya kalkarsa şüphelerinde haklı olabilirsin.

Forma Gir, Formda Kal

Çoğu rejimler hızlı şekilde kilo verdirir ve bıraktıktan sonrada hızlı bir şekilde kilolar yeniden alınır. Sonuçta sağlığınız ve kendinize olan güveniniz sarsılır. "forma gir, formda kal" diyeti, öncelikle bir daha kilo alınmaması için izlenmesi gereken 4 aşamayı içeriyor.
Genellikle bu diyeti uygulayanlar hafta içi rejime girip, hafta sonu serbest besleniyorlar. Haftada 2 kilo verdirmeyi amaçlayan bu rejimi ideal kiloya ininceye kadar uygulayabilirsiniz. Bu diyet, beslenme alışkanlıklarınızı düzenlemeyi ve daha sonra bunları bir yaşam tarzı haline dönüştürmenizi amaçlıyor. Asıl hedef noktası kilo kaybını kalıcı bir hale getirmek. 5 günlük forma gir formda kal diyetini, zayıflamaya karar verdikten hemen sonra uygulayabilirsiniz. Bu rejimin bir diğer özelliği, esnek oluşu. Yani 3 ana öğünde yiyeceklerinizi 6 ara öğüne bölerek de alabilirsiniz. Haftada 2 Kilo5 günlük "Forma Gir, Formda Kal" diyetini uygulayarak ve düzenli olarak egzersiz yaparak, her hafta 2 kilo verebilirsiniz. Bir ay boyunca bu rejimi uyguladıktan sonra, verdiğiniz kiloları geri almamak için şu tavsiyelere uymanızda yarar var:• Yağlı süt yerine az yağlı veya yağsız süt içmeyi tercih edin.• Alışveriş yaparken üzerinde az yağlı yazan yoğurtları tercih edin.• Salatalarınıza sos veya mayonez kullanmayın.• Kaşar ve tulum peyniri yerine az yağlı beyaz peyniri tercih edin.• Kızarmış yiyecekler yerine haşlanmış veya ızgara olanları tercih edin.• Kırmızı et yerine balık ve tavuk yiyin.• Zengin soslu ve kremalı yiyeceklerden uzak durun. Canınız çok istediğinde haftada bir kez olmak koşuluyla yiyebilirsiniz. • Haftada dört gün en az yarım saat egzersiz veya yürüyüş yapın.Forma Gir Formda Kal DiyetiKahvaltılar1. seçenek - 1 bardak süt, 1 bardak meyva suyu, 1 orta boy muz.2. seçenek - 1 tas sütlü cornflakes, 1 küçük dilim peynir,1 elma.3. seçenek - 1 katı pişmiş yumurta, 1 dilim reçelli tost ekmeği, 1 kase meyveli yoğurt4. seçenek - Yarım taze greyfurt, 1 çay kaşığı bal, 1 dilim tost ekmeği, 1 kibrit kutusu büyüklüğünde beyaz peynir.5. seçenek - 1 dilim kepek ekmeği, 1 çay kaşığı tereyağı, 1 çay kaşığı marmelat, 1 bardak elma suyu veya portakal suyu.6. seçenek - 1 bardak süt ve 3 çay kaşığı kakao ile hazırlanmış sıcak kakao, 2 diyet bisküvi ve iki çay kaşığı krem peynir.

Türk kadını ve menopoz

Bir ilaç firması tarafından 43-58 yaşları arasındaki 1007 kadınla yapılan araştırma kadınların menopozun nedenini bilmediğini ortaya koydu.
Schering Alman İlaç firması tarafından Türk kadınlarının menopoza bakışı ve menopoz tedavi yöntemlerine yaklaşımlarını anlamak amacıyla 19 ilde 1007 kadın üzerinde gerçekleştirilen araştırmanın sonuçları açıklandı. Menopoza girme yaşı 45.8Türkiye’de 43-58 yaş arası kadınların yüzde 72’sinin menopozda olduğunu gösteren araştırmaya göre, ortalama menopoza girme yaşı 45.8. Menopoza daha erken yaşta girenler (43-47) daha çok İç Anadolu, Ege bölgesi ve kentsel kesimden kadınlardan oluşuyor. 48-52 yaş arası menopoza giren kadınlar ise Akdeniz, Karadeniz Bölgesi ve kırsal kesimden.Araştırma sonuçlarına göre kadınların büyük çoğunluğu menopozu doğru tanımlarken, yüzde 13’ü ise menopoz döneminde olmalarına rağmen tanımını tam olarak bilmiyor. Yüzde 61.8’i nedenini bilmiyorMenopozun nedeni sorulduğunda kadınların yüzde 61.8’i “bilmiyorum” yanıtını verirken, diğerleri ise sırasıyla yüzde 9.4’ü “yaşlılık”, yüzde 8.1’i “üremenin sona ermesi”, yüzde 7.4’ü “adet bitimi”, yüzde 3.7’si “stres”, yüzde 3.3’ü “doğal bir olay”, yüzde 2.4’ü de “hormonal dengesinin bozulması” olarak yanıtladı.Araştırmaya göre, stres, uykusuzluk, gerginlik, kolay sinirlenme, kemik ağrıları ve kemik erimesi gibi menopoz sıkıntılarının en az Marmara, en çok ise Doğu Anadolu Bölgesi’nde yaşandığı görüldü.Araştırma sonuçlarına göre menopoz dönemindeki Türk kadınlarının yüzde 61’i ortalama yılda 1.3 kez düzenli kontrol amacıyla jinekologa gidiyor. Jinekologa gitme sıklığı 43-47 yaş grubu kadınlarda daha yüksek.Bilgilerini yeterli bulmuyorAraştırmaya göre kadınların yüzde 51’i menopoz ile ilgili bilgileri doktorlarından, yüzde 29’u televizyondan, yüzde 27.8’i ise arkadaş ve tanıdıklarından alıyor. Kadınların yüzde 38’i aldıkları bilgiyi yeterli bulurken, yüzde 62’si bilgilerinin yetersiz olduğunu düşünüyor.Araştırma, kadınların yüzde 79’unun “hormon destek tedavisini” bilmediği de ortaya koyarken, kadınların yüzde 15.3’ü menopoz için biri laç kullandıklarını belirtti. Araştırmaya katılan kadınlara menopoz döneminde yaşadıkları problemleri kimlerle paylaştıkları sorulduğunda, birinci sırayı yüzde 40.1 ile eşler aldı. Yüksek tansiyondan şikayetçilerAraştırmaya katılan 1007 kadından elde edilen sonuçlara göre menopoz döneminde kadınlarda en sık görülen sağlık problemi, yüzde 21.5 ile yüksek tansiyon oldu.

Saçta Kepek Sorunu İçin Özel Formüller IV

Ünlü Bitki Bilimi ve Güzellik Uzmanı Suna Dumankayanın kendi kendinize kolayca uygulayabileceğiniz mucize formülleri ile doğal yöntemlerle güzelliğinize güzellik katın.
Formül IMalzeme:Dul avrat otuKara kafes otuMürver ağacı otuHatmi çiçeği otuMaydonozAad çayıIsırgan otu1 yemek kaşığı limon veya sirke4 su bardağı kaynar suUygulama:Her ottan birer çorba kaşığı alınır ve kaynar suda demlenir. Limon veya sirke de ilave edildikten sonra süzülür. Elde edilen su ile saç diplerine masaj yapılır ve soğuk su ile durulanır. Saça parlaklık verir ve dökülmesini engeller.Formül IIMalzeme:10 damla kekik esansı25 gr. badem yağı1 çay kaşığı tuz5 damla limonUygulamaMalzemeler karıştırılır ve saç diplerine sürülerek uygulanır.

Genital Herpes: Seks ile bulaşıyor, sinsi ilerliyor

Cinsel yolla bulaşan Genital Herpes virüsünü taşıyan insanların yüzde 60’ı bu virüsü taşıdıklarından habersiz. Araştırmalara göre Türkiye’de virüsün görülme sıklığı yüzde 90’lara ulaşmış durumda.
Virüs insan vücuduna bir kez girdikten sonra hücreler içinde yaşamını sürdürerek değişik zamanlarda tekrar tekrar enfeksiyona yol açabilir. Cinsel anlamda aktif olan herkesi etkileyen Genital Herpes partnerden partnere kolaylıkla bulaşabilir. Acı veren kaşıntılı kabarcıklar, genital bölgeyi etkileyen yumrular, döküntüler ve idrar yaparken duyulan ağrı, HSV tip 2’nin ilk başta görülen klasik belirtileridir. Hastalığa ateş, halsizlik, lenf bezlerinin şişmesi gibi belirtiler de eşlik eder. Ağrı, kabarcıklar ve kırmızı, içi sıvı dolu şişlikler şeklinde görülen bu belirtiler 10 ila 15 gün sürmektedir. Cinsel anlamda aktif olan herkesi etkileyen Genital Herpes, Herpes Simplex Virüs’ünün (HSV) neden olduğu bir virüs enfeksiyonudur. HSV tip 1 ve tip 2 olarak iki çeşittir. Özellikle tip 2 genital bölgeyi, anüsü, kalça bölgesini, tip 1 ise genellikle ağız, yüz ve dudakları etkiler.HASTALAR VİRÜSÜ TAŞIDIKLARININ FARKINDA DEĞİLHSV-2 ile enfekte olanların yüzde 20’sinde hiçbir işaret ve bulgu görülmez ve bu kişiler virüsün varlığından haberdar olmaz. Aynı şekilde enfekte olanların yüzde 60’ında bulgular o kadar hafif ve atipiktir ki, hastalar virüsü taşıdıklarını fark edemez. Hem genital hem de yüz herpesine sebep olan herpes simplex virüslerinin (HSV-1 ve HSV-2), dünya nüfusunun yüzde 50’sinden fazlasını etkilediği tahmin edilmektedir. Dünyanın bazı bölgelerinde 10 kişiden 8’i bu iki virüsten birini taşımaktadır. 2006 yılında yapılan bir araştırmaya göre Türkiye’de bu virüsün görülme sıklığı yüzde 90 oranında. HSV tip 2’nin neden olduğu genital herpes hastalıkları ağızdan ağıza, ağızdan genital bölgeye ve genital bölgeden genital bölgeye temas yoluyla bulaşabilir. Hastalığın bulaşması için semptomların olması gerekmez; yani hastalık asemptomatik olarak seyrederken de partnerden partnere bulaşabilir. Virüs insan vücuduna bir kez girdikten sonra hücreler içinde yaşamını sürdürerek değişik zamanlarda tekrar tekrar enfeksiyona yol açar. Genital herpes, cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır ama bu rahatsızlığın tedavisindeki son gelişmeler, cinsel partnerlere geçme riskini azaltma yolunda çok değerli bilgiler sağlamıştır. GENİTAL HERPES TEDAVİ YÖNTEMLERİ:Antiviral Tedavi : Hastalığın alevlenmelerinin sıklığını, şiddetini ve süresini azaltmada çok etkilidir. Bu, alevlenme ilk ortaya çıkışında birkaç gün sürebilir. Alternatif olarak, alevlenmeleri önlemek isteyenler veya alevlenmeler arasındaki viral yayılmayı azaltmak isteyenler için, tedavi, birkaç ay veya yıl boyunca günlük olarak sürdürülebilir (baskılama tedavisi).HASTALIĞIN YAYILMAMASI İÇİN...Genital herpesi bulaştırma riskini azaltacak çeşitli yollar mevcuttur. Öncelikle, bir kişi herpes virüsü taşıyorsa bu bilgiyi partneriyle paylaşması önemlidir. Daha sonra çift hangi risk azaltma yöntemlerini kullanacağına birlikte karar verebilir. Virüsü bulaştırmayı önlemenin en iyi metodu, hastanın bulgular ortaya çıkmışsa cinsel temastan kaçınmasıdır. Bulaştırma riskini azaltmada olası iki strateji daha vardır. Birincisi, herpesin bulaşma riskini yüzde 50 azaltan lateks prezervatif kullanımıdır. Hiçbir bulgunun görülmediği durumlarda da enfeksiyonun geçmesi olası olduğundan (bu asemptomatik saçılma olarak bilinir), arada bir kullanmak yerine tüm cinsel aktivitelerde prezervatif kullanımı daha etkilidir. İkinci yaklaşım baskılayıcı antiviral tedavidir (Yılın belli ayları boyunca süren bir dönemde uygulanan sürekli günlük tedavi). HAMİLELİKTE GENİTAL HERPESGenital herpesi olan kadınların hamile kalmaması ve başarılı bir doğum yapmaması için hiçbir neden yoktur. Özellikle annede hamile kalmadan önce veya gebeliğin erken evrelerinde genital herpes belirlenmişse, yeni doğan bebeğe enfeksiyonu bulaştırma riski düşüktür. Eğer anne genital HSV virüsünü gebeliğin son üç ayında alırsa, bebeklerdeki neonatal herpes riski en yüksek düzeye ulaşır. Bunun nedeni yeni enfekte olmuş annenin virüse karşı yeterli antikor üretememiş olması ve böylece bebek için doğum öncesi ve sonrasında az doğal korunma oluşmasıdır. Genital HSV enfeksiyonu genellikle aktiftir ve böylece doğum sırasında virüs doğum kanalında mevcut olacaktır. HSV enfeksiyonuyla gebeliğin son döneminde karşılaşıldığı durumlarda dahi, uzmanlar, sezaryen ile doğum önermek gibi ve/veya antiviral tedavi reçete etmek gibi bebeği koruyucu önlemler de alabilir. Genital herpesi olan tüm hamileler veya hamileliği planlayan kadınların, aile doktorları ve kadın-doğum uzmanları ile görüşmesi gerekmektedir.NTV-MSNBC

Onu burcuna göre tavla!

Hoşlandığınız biri var ve ne yapacağınızı şaşırmış durumdasınız. İşte yapmanız gerekenler...
Koç Burcu: Önce güzel kokup kokmadığınıza özen gösterin. Lüks ve pahalı kokuları severler. Ucuz giyinmeyin.Boğa Burcu: Hayatları yemek, seks ve para üzerine kurulduğundan iyi bir restoran, gece kulübünden daha etkili olur.İkizler Burcu: Onu yeni açılmış bir yere götürün. Çok zor elde edilen rolü de oynamaya kalkmayın.Yengeç Burcu: Biraz uzak durun. Onlar sırlarını koruyanlardan hoşlanırlar. Size güvenmesi zaman alacaktır.Aslan Burcu: Ne kadar para kazandığınızı başarınızın göstergesi olarak algılayacağı için kazancınızı bilmek ister.Başak: Detaya çok dikkat ettiklerinden giyiminize ve saçınıza özen gösterin.Terazi: Gülmeyi pek severler. Komik fıkralar ve hikayeler anlatın. Ama şarkı söylediklerinde sakın gülmeyin. Müziğe karşı kabiliyetleri olduklarını sanırlar.Akrep: Kendiniz olun. Farklı görünmeye çalışanlardan hoşlanmazlar.Yay: Onlarlayken alışılmış ve denenmiş metotlar kullanmayın. Yenilik severler.Oğlak: Onun için ne kadar kazandığınız, hangi ülkeleri gördüğünüz, kimleri tanıdığınız önemlidir, iltifatı sever.Kova: Kendilerini beğenmiş gibi görünürler ama aslında değildirler. Aptal hiç değildir. Romantiktirler.Balık: Denizle ilgili her şeyi severler. İnsanlar hakkındaki kararlarında genelde yanılmazlar.Burç, burç seks!Koç, Boğa, İkizler fantezileriTerazi, Akrep ve Yay fantezileriOğlak, Kova ve Balık fantezileriYengeç, Aslan ve Başak fantezileri

30 Ekim 2012 Salı

İş stresiyle nasıl başa çıkılır?

Çalışırken kendinizi mutsuz hissediyor, neredeyse her sabah işe geç kalıyor ve veriminizin günden güne düştüğünü hissediyorsunuz.
Üstelik sürekli yorgunluk, konsantrasyon bozukluğu gibi rahatsızlıklarınız da var. O halde pek çok çalışan gibi sizin de başınız iş stresiyle dertte. İş stresi ile nasıl başa çıkılacağına dair yöntemlerden bahsetmeden önce iş stresinin ne olduğunu iyi bilmek gerek. İş stresi genel olarak bir işin, çalışan kişi üzerinde yarattığı baskıdır. Bu baskı, çoğu zaman kişiden sorumlulukları haricinde sürekli olarak istenen işlerin, kişinin kaldırabileceği iş yükünü artırması nedeniyle ortaya çıkıyor. Bu yüzden kişi, zamanla, rutin işlerinde de hata yapmaya başlar, konsantrasyon bozuklukları, sürekli mutsuzluk gibi olumsuz durumlara rastlanıyor. Tüm bu olumsuzluklar da iş ve sağlık kaybına yol açıyor. Öncelikli olarak çalışanı etkileyen iş stresi, kişinin sürekli bağlantıda olduğu yakın çevresine de yansıyor. Üstelik yapılan araştırmalara göre, iş stresi yaşayan çalışanların sağlık harcamaları da belirgin bir oranda artıyor. En sık rastlanan belirtiler İş stresinin en sık rastlanan belirtileri konsantrasyon bozukluğu, çabuk sinirlenme, unutkanlık, dalgınlık olarak sıralanıyor. Kişi zamanla içine kapanıyor veya tam tersi bir etkiyle tahammülsüz biri haline geliyor. İş stresinin yarattığı psikolojik etkilerin yanı sıra fiziksel rahatsızlıkları da göz ardı etmemek gerek. Farkında olsa da olmasa da iş stresi yaşayan insanların çoğunda reflü gibi mide ve sindirim sistemi rahatsızlıkları, bel, sırt ve boyun ağrıları, kronik yorgunluk ve sürekli hastalanma gibi belirtiler gözleniyor. Strese neden olan faktörler Yapılan araştırmalara göre iş stresine neden olan faktörler “yönetimsel”, “insana dair” ve “işe dair” olmak üzere üçe ayrılıyor. “Yönetimsel faktörler” arasında görev tanımlarının iyi yapılmaması, kişiden beklenenlerin net olmaması ve çalışanın şikayetlerini iletebileceği bir merci olmaması gibi maddeler yer alıyor. Üst yönetimden destek veya takdir görememe, diğer kişilerin sorumluluklarını yerine getirmemesi gibi “insana dair faktörler” de, çoğu zaman yönetimden kaynaklı faktörlerle örtüşür nitelikte oluyor. “İşe dair faktörler” ise doğru mesleği seçmemiş olma ve iş yükünden kaynaklanıyor. İşle ilgili olumsuzluklar geniş bir zaman dilimine yayılmış durumdaysa, çalışanlar da haliyle işine yabancılaşıyor, ortama ve işe karşı alaycı bir tavır içine giriyor ve duygusal olarak çöküyor. Bu durumun en tehlikeli yanı da kişinin içinde bulunduğu kötü ruh halini ile getirememesi veya getirmek istememesi. Sonuçta kişi kendini iş ortamından izole ediyor. Bu izolasyonun sebepleri arasında ulaşılamayacak kadar yüksek hedefler, aşırı iş yükü, düşük motivasyona sahip veya işi bilmeyen kişilerle çalışmak zorunda kalma ve yapılan işin bilgi, beceri ve kişisel yeteneklerle uyuşmaması olarak sıralanıyor. Strese kafa tutmak Uzmanlar iş stresiyle başa çıkmanın, sosyal destek ağlarının genişletilmesiyle, spor yapmakla, dengeli beslenmekle, zamanı daha iyi organize etmekle ve duygusal zekâyı güçlendirmekle mümkün olabileceğini söylüyor. Ayrıca gereğinde hayır demeyi bilmek, konan hedeflerin mümkün olduğu kadar gerçekçi olması ve sosyal hayattan kopmamak da stresle başa çıkmak için mutlaka yapılması gereken şeyler. Hatta ciddi durumlarda bir uzmandan duygusal destek de istenmeli. Yöneticilere düşen görevler Stresin insanlarda yarattığı sağlık problemleri, tek başına fazla bir şey ifade etmese de toplamda ciddi iş kayıplarına da yol açıyor. Bu durumda çalışanların iş stresiyle mücadele etmesi tabi ki tek başına yeterli olmuyor. İnsan kaynakları departmanlarının ve yöneticilerin de uygulaması gereken bazı şeyler var. Uzmanlar, yöneticilerin çalışanlara karşı destekleyici bir tavır içinde olmaları ve çalışanlar arasında ayrımcılık yapılmaması gerektiği düşüncesinde hemfikir.

En sık yapılan 4 hata!

Kimi zaman ihmalkarlık kimi zamansa bilmeden yaptığımız hatalar çocuklarımızın diş sağlığını ciddi boyutlarda tehdit edebiliyor. Diş sağlığıyla ilgili en sık yapılan 4 hata ve bunların yol açtığı sorunlar.
Azı dişlerini süt dişleriyle karıştırmak besinlerin çiğnenmesini sağlamak gibi önemli bir rol üstlenen azı dişleri 5-6 yaşlarında ortaya çıkıyor. Ancak çoğumuz çocuklarımızın azıdişlerini 'Süt dişleri' olarak algılıyoruz. Ve, Süt dişi nasıl olsa değişecekmantığıyla hareket ederek çocuklarımızı diş hekimine götürmeyi ihmal ediyor, bunun sonucunda da azı dişlerini kaybetmelerine neden olabiliyoruz. Belirtileri neler? Azı dişlerinde ortaya çıkan çürük kendini ağrı ve sızıyla belli ediyor. Nelere yol açıyor? Azı dişi çekilmişse çiğneme fonksiyonu bozuluyor. Ayrıca çekilen dişin arkasında veya önünde yer alan dişler de yer değiştirmeye başlıyor. Bunun sonucunda da dişler çarpık geliştiği gibi çenede deformasyon da oluşabiliyor.Nasıl tedavi ediliyor? Azı dişindeki çürük ciddi boyutlara ulaşmamışsa, dolgu yönteminden yararlanılıyor. Eğer çürük dişin özüne, yani pulpa odasına inmişse ve iltihap gelişmişse, bu kez kanal tedavisine başvuruluyor. Çok ciddi hasar oluşan dişi ise çekmek gerekiyor. Dış kaybı nedeniyle deformasyon geliştiği durumlarda aynı zamanda ortodontik tedavinin de devreye girmesi gerekiyor. Ortadontik sorunları ihmal etmek...Diş sağlığıyla ilgili yaptığımız bir başka hata da, diş ve çenelerde gelişen anomalinin ancak ergenlik döneminde tedavi edilebildiği yanılgısına kapılarak çocuklarımızın diş muayenesini ihmal etmek. Belirtileri neler? Dişlerin çarpık gelişmesi, üst veya alt çenenin öne doğru çıkık olması ortodontik anomalinin tipik belirtilerinden. Nelere yol açıyor? Diş dizisinin bozuk olduğu bölgelerde fırçalama zorluğuna bağlı olarak dişlerde çürükler ve diş çevresindeki dokularda iltihaplanmalar oluşuyor. Bu da erken diş kaybıyla sonuçlanabiliyor. Ayrıca yine diş dizisindeki sorun nedeniyle çene eklemlerinde kapanış bozukluğu da oluşabiliyor. Bu da tedavisi çok zor olan çene eklemlerinde ağrılara, çeneyi açıp kapama zorluklarına ve eklem bölgesinden tıkırtı şeklinde ses gelmesine yol açıyor. Formsante

Kilo verme hızını ayarlayın!

Haftada bir kilodan fazla bir hızla kilo kaybetmek sağlık açısından ciddi tehlikeler doğurabiliyor. Sağlıklı kilo vermek için uygun bir program yapmak gerekiyor.
Bir kilo sorunuyla mücadele eden herkes, hemen zayıflamayı arzular. Aslında, piyasa her yıl en yeni çabuk zayıflama planlarıyla dolup taşmaktadır. Şunu akıldan çıkarmayın: İddiaların çoğu çok abartılıdır. Şunu da dikkate alın: Haftada 1 kilodan fazla bir hızla kilo kaybetmenizi sağlayan herhangi bir şey, sağlığınız için tehlikeli olabilir.İyi haberler de var. Gerçekten sağlıklı kilo kaybını öğrenmek için karmaşık formülleri ya da bilimsel teorileri hatmetmeniz gerekmez. Temel bilgi basittir. Fazla yağ stoklarınız, tükettiğinizden daha fazla enerji (kaloriler) harcayarak kullanılabilir.Günlük kalori açığıŞimdi biraz daha ayrıntılı ele alalım, ilk adım, fiziksel ve zihinsel görevlerini yerine getirmek için vücudunuzun ihtiyaç duyduğundan daha az yemek üzere, gıda tüketiminizi azaltmaktır. Günlük kalori harcamanız ile günlük kalori alımınız arasındaki farka günlük kalori açığı denir. Günlük kalori harcamanız, ağırlığınızın 5 ile çarpılmasıyla yaklaşık olarak hesaplanabilir.Bu hesaplama, genç ya da erkekseniz harcamanızı düşük tahmin edebilir yaşlı ya da kadınsanız yüksek tahmin edebilir. Bir diyetin içerdiği kalori gıda tablolarından tahmin edilebilir, ama porsiyon miktarlarını ve büyüklüklerini dikkatle ölçmeniz gerekir. Hem içerilen kalori miktarını hem de harcanmasını tahmin etmede önemli hatalar yapmak mümkündür. Bir diyet uzmanı böyle bir hesaplamaya yardımcı olabilir.

Erkekler nasıl baştan çıkar?

Bayanlar dikkat ! İşte erkekleri peşinizde pervane edebilmenin yolları...
Erkekler kadınların çevresinde nasıl pervane edilir işte bunun yolları:Ulaşılmaz olan (sosyal, duygusal, cinsel, zihinsel, coğrafi vs. açılardan) kadınlar zaman zaman adeta dünyanın her köşesinden erkeğin kendilerine doğru çekildiğini hissederler. Sanki erkeklerin kilometrelerce öteden alabilecekleri güçlü bir koku yaymaktadırlar. Aşağıda beş adımda anlatılan felsefeyi uygulamaya başlarsanız, çok geçmeden siz de hoş erkeklerin çevrenizde pervane olduğunu göreceksiniz..Telefon beklediğiniz ayağına yatın. Çok sayıda erkekten telefon beklediğiniz izlenimini verin. Sizin arayış içinde olan değil de aranan bir kadın olduğunuzu bilsin.Kadınların partilere hazırlanmaları erkeklerden daha uzun sürer. Erkeklerin de ilişkiye hazırlanmaları kadınlardan daha uzun sürer. Her iki taraf da aceleyi sevmez. İçinizdeki duyguları olduğu gibi açığa vurmakta acele etmeyin. İlişkiye her zaman yumuşak bir giriş yapmak en iyisidir. Birbirinizden ayrı geçirdiğiniz vakitlerle ilgili muğlak, gizemli bir hava yaratan açıklamalarda bulunun Birlikte olduğunuz kişilerden bahsederken arkadaşım , onlar gibi işin rengi açığa vurmayan öznelerden yararlanın. Yataktan önce en az üç buluşma kuralına her zaman uyunErkeklerin en üst limitinin üç buluşma olduğunu akıldan çıkarmayın. Sizi elde etmek ne kadar zorsa, karşılığında alacağınız ödül de o kadar büyük olacaktır! Ulaşılmaz kadın rolünü sonuna kadar oynayın Her zaman onun erişemediği bir şeyler bırakarak daha fazlasını istemesini sağlayın. Birlikte gittiğiniz bir partide tam havaya girecekken Külkedisi gibi mekanı terk edin. Telefondaki muhabbetin eğlence dozu tam kıvamındayken konuşmayı sonlandırın.

Dolaplarınızı güvelerden korumak için...

Ezilmiş halılarınız, bozulmuş çiçekleriniz ya da paslanmış eşyalarınız için çözüm yolları mı arıyorsunuz? İşte bilmeniz gerekenler...
Ezilmiş halılar Halılarınızın ezilmiş yerlerini düzletmek için, ıslak bir bezle ılık ütüyü bu ezilmiş yerlerin üzerinde gezdirin. bu işlemi yaparken ütüyü çok fazla bastırmamaya çalışın. Ezilmiş olan kısımların dikleştiğini göreceksiniz. Gerekirse biraz da fırçalayabilirsiniz.Çiçekleriniz bozuluyorsa Evinizdeki çiçekler bazen böcek yüzünden kurur. Onların çiçek köklerini yemelerini önlemek için sigara külünden yararlanın. Çiçek köküne dökeceğiniz küller, böceğin hastalanıp ölmesini sağlar.Koltukların tozunu alırken Elektrik süpürgeniz yoksa ve koltuklarınızın tozunu almanız gerekiyorsa, şu yöntemi uygulayın. Tozunu alacağınız eşyanın üstüne nemli bir bez yayın, beze sopa ile vurarak tozunu çıkarın. Çıkan toz nemli beze yapışacağından hem oda tozlanmaz, hem de eşyalarınız tertemiz olur.Güvelerden kurtulmak için Güvelerin dolaplarınızı istila etmelerini önlemek için, büyükçe bir portakal alın, üzerine kabuğu görünmeyecek kadar sık biçimde karanfil batırın. Bu karanfilli portakalı giyecek dolabınıza ya da sandığın bir köşesine koyun. Böylece güveleri giyecek dolaplarınızdan uzak tutmuş olursunuz.Tahta kapı ve çerçeve temizliği Ellerinizin beyaz veya açık renge boyanmış kapı ve tahtalar üzerinde nasıl kötü izler bıraktığını bilirsiniz. Tahta eşyalar böyle kirlendiği zaman yapacağınız işlem şundan ibaret: Çiğ bir patatesi ortadan ikiye bölün ve lekeli yere hafifçe sürün.Lekeler hemen yok olacak ve eşya eski haline dönecektir. Ayrıca tahta eşyayı temizlemek için şu yöntem de çok etkilidir. İki çorba kaşığı çayı kaynar su içine atın. Su soğuduktan sora renkli kapı veya tahta eşyayı sünger yardımıyla bu su ile yıkayın. Yumuşak bir bezle kurutun.Paslı eşyalar Makas ve bıçaklardaki pas lekesini çıkarmak için en iyi çare gazdır. Pas olan yeri birkaç defa gaza batırılmış bir bezle silin. Sonra da yünlü bir kumaş parçasıyla kurulayın.Kahve dökülürse Üzerinize veya halıya kahve dökülürse, lekeyi soğuk suyla ıslattıktan sonra hemen birkaç damla gliserin ile çitileyin.Çivi çakmak için Duvara büyük çivileri çakmak hiç de kolay değildir. İnsanı oldukça uğraştırır ve sıvanın dökülmesine de neden olabilir. Bunu önlemek için çiviyi çakmadan önce sabuna bulayın. Böylece çivi duvara kolayca girer.

Bu belirtiler hastalık habercisi

Zaman zaman ‘yorgunum’, ya da ‘hafif bir rahatsızlık geçiriyorum’ diyerek geçiştirdiğiniz bu belirtiler, vücudunuz ile ilgili önemli sinyaller verip bazı hastalıklara işaret ediyor olabilir.
Memorial Etiler Tıp Merkezi Dahiliye Bölümü’nden Uz. Dr. Murat Görgülü, “Vücudumuzdaki hangi belirtiler, hangi hastalıkların habercisi olabilir?” sorusunun yanıtını verdi. İnsan vücudunun hastalıklara yanıtı, kişinin yapısı ve hastalığın çeşidine göre değişiklik gösterebilir. Ancak vücudumuzdaki bazı belirtilerin, ne gibi hastalıklardan kaynaklanabileceğini bilip, ona göre önlem almak önemlidir.Her gün herkesin sıklıkla karşılaştığı bazı vücut fonksiyonu değişiklikleri, farklı hastalıkların habercisi olabilir. Hastalığın ne olabileceği hakkında hem hastaya hem de hekime ön fikir veren bu bulgular değerlendirilmeli ve gerekli önlemler alınmalıdır. Aşağıda sıralanan bulgularda da görüleceği gibi bazı önemsiz gibi görünen şikayetler, ciddi hastalıkların habercisi olabileceği gibi sıradan durumlar da olabilir. Bu yüzden vücudumuzdaki hiçbir değişikliği göz ardı etmemeli ve konunun uzmanı bir hekime başvurulmalıdır. Hastalıkların bulundukları sistemlere göre bulgular şöyle sıralanabilir:Derideki değişiklikler:Ciltte ve göz aklarında sarılık: Hepatit A,B,C,D,E,F,G gibi çok çeşitli sarılık hastalığı yapan virüslerden, bazı genel hastalıklara neden olup beraberinde karaciğer tahribatına da neden olan virüslerden, bakteri cinsi mikroorganizmalardan, safra kanalında tıkanma yapacak taş tümör, apse gibi durumlardan, karaciğerinden ya da başka organlardan gelmiş tümörlerden ve pankreas tümörlerinden dolayı meydana gelebilir.Solukluk: Bu belirti en sık kansızlıkta gözlenir. Ayrıca kronik organ yetersizliği ve özellikle dolaşımın yavaşladığı kalp yetersizliğinde de gözlenebilir.Morarma (Siyanoz): Dolaşımda yeterli oksijen bulunmamasından kaynaklanır ve başlıca nedenleri kronik bronşit, amfizem gibi akciğer hastalıkları, polisitemi denilen kan fazlalığı, kalp yetersizliği ve kalp kapak hastalıklarıdır.Döküntüler: Cilt döküntüleri genellikle alerjik durumlarda ve kızamık, kızamıkçık, suçiçeği gibi döküntülü hastalıklarda görülür. Ayrıca kronik karaciğer rahatsızlıkları gibi durumlarda da özel cilt döküntüleri olabilir.Genel değişiklikler:Ateş: Vücut ısısının artması (37,2 üzerine çıkması) “Ateş” olarak değerlendirilir. En sıklıkla viral ve bakteriyel enfeksiyonlarda gözlenir. Daha az olarak da karaciğer, akciğer, pankreas tümörlerinde ve bazı romatizmal hastalıklarda gözlenir.Kilo kaybı: Yeterli gıda alınmaması durumları, hipertiroidi denilen tiroid bezinin fazla çalışması, kronik enfeksiyonlar, kanserler, ciddi kalp yetersizliği, mide ve bağırsak rahatsızlıkları, bazı paraziter hastalıklar, kilo kaybına yol açabilir.Kilo alımı: Tiroid bezinin az çalışması, böbrek üstü bezi rahatsızlıkları, bazı seks hormonu bozuklukları ve fazla kalori alınımı kilo artışına yol açar.Halsizlik: En sık rastlanan halsizlik nedeni; stres, yetersiz ve kalitesiz uykudur. Ancak bu şartlar olmadan da bazı durumlarda birkaç günden fazla süren halsizlik görülebilmektedir. Bu durumda, enfeksiyon, bazı madde ve ilaç kullanımı, kronik viral hastalıklar (AIDS gibi) ve ek bulgular da değerlendirilerek tümöral oluşumlar araştırılabilir.Solunum sistemi bulguları:Öksürük: En sık rastlanan solunum sistemi bulgusudur. Sigara ve diğer tahriş edici maddelere karşı üst solunum yolu ya da akciğer enfeksiyonlarına, akciğer ve solunum yolları tümörlerine, mideden asitli suların gelip boğazı tahrişine (reflü), kalp yetersizliğine bağlı olarak ortaya çıkabilir. Bazı ilaçların yan etkisi olarak ve astım gibi solunum zorluğu yapan durumlarda da oluşabilir.Nefes darlığı: Hastanın aldığı nefesin kendine yetmemesidir. Sıklıkla kronik akciğer hastalıkları, kalp yetersizliği, kalp kapak hastalıkları, akciğer enfeksiyonları, astım krizleri, akciğer tüberkülozu-tümörleri ve ağır kansızlık durumlarında görülür.Balgamla ya da öksürükle ağızdan kan gelmesi (Hemoptizi): Sıklıkla akciğer tüberkülozu ve akciğer tümörlerinde gözlenir. Daha az olarak zatürree, bronşit gibi enfeksiyonlarda, yakıcı gaz ya da madde inhalasyonunda da görülebilir.Kalp ve damar sistemi bulguları:Göğüs ağrısı: Basit kas ağrısından, kalp krizine kadar geniş bir yelpaze çizer. Ayrıca akciğer enfeksiyonları, mide ve yemek borusu rahatsızlıkları da göğüs ağrısı yapabilir.Tansiyon düşmesi (Hipertansiyon): Özellikle su ve tuz kaybına bağlı olarak gelişir. Ayrıca ağır kalp yetersizliği, akut kalp krizi, alerjik reaksiyonlarda da gözlenebilmektedir.Geçici bilinç kaybı ve bayılma (Senkop): Kalp ritim bozuklukları, kana mikrop karışması, sara nöbetleri, kalp krizi gibi durumlarda gelişebilir.Dokularda aşırı sıvı birikimi (Ödem): En sık kalp yetersizliğinde görülür. Aşırı tuz alımı, uzun süre ayakta kalma ve varisler de bacaklarda ödem yapabilir. Ayrıca tiroid bezi rahatsızlıkları da ödeme yol açabilir. Karaciğer bozukluğu ya da alım azlığına bağlı kanda protein düşmesi de bir ödem nedenidir.Tansiyon yükselmesi (Hipertansiyon): Aşırı tuz alımı, ailesel yatkınlık, böbrek ve böbrek üstü bezi ve bazı hormonal bozukluklar tansiyonda yükselmeye yol açarlar.Mide ve bağırsak sistemi bulguları:Kabızlık: En sık görüleni “Alışkanlığa bağlı” (Habituel konstipasyon) kabızlıktır. Ancak bazı sistemik rahatsızlıklar, bağırsak sisteminde tıkanmaya yol açabilecek tümör, parazit, enfeksiyon durumları, kandaki sıvı ve elektrolit denge bozukluğu da kabızlık yapabilir.İshal: Sık ve sulu büyük abdest yapmaktır. En sıklıkla mikrobiktir ve kendiliğinden geçer, ancak bazı zehirlenme durumları, üre yüksekliği, bazı ilaçlar, parazitler ve sindirim sistemi tümörleri de uzayan ishale neden olabilir.Ağız yolu ile ya da makat görülen kanamalar: Ağız yolu ile olan kanama sıklıkla mide, yemek borusu ve on iki parmak bağırsağı kaynaklıdır. Makattan olan kanama ise ince ve kalın bağırsak kaynaklı olup, kanın rengine göre kanama düzeyi tespit edilebilir. Ülserler, ağır gastritler, enfeksiyonlar ve sindirim sistemi tümörleri kanama nedenidir.Yutma güçlüğü (Disfaji): Özellikle yemek borusu yanıkları ve tümörlerinde görülür.Karın ağrısı: Basit enterit, gastrit, mide bağırsak delinmesi gibi pek çok önemli sebep haricinde karın bölgesinde bulunan organların herhangi birindeki ufak bir rahatsızlık sebebiyle bile oluşabilmektedir. Karında şişlik: Gaz birikimi, şişmanlık, asit dediğimiz karın zarlarında sıvı birikimi, gebelik ve tümöral oluşumları akla getirmelidir.Boşaltım sistemi (böbrek ve idrar yolları) bulguları:Günlük çıkarılan idrar miktarının azalması (Oligüri): Sıvı alımı yetersizliği, böbrek yetersizliği, kalp yetersizliği, bazı ilaçlarla ve maddelerle zehirlenme gibi pek çok sebepten oluşabilir. Günlük çıkarılan idrar miktarının çok fazla olması (Poliüri): Başlıca nedenleri sıvı alımı fazlalığı, kontrolsüz şeker hastalığı, erken dönem böbrek yetersizliği, idrar söktürücü ilaç kullanımıdır.İdrarın kanlı ve kırmızı renkte gelmesi (Hematüri): Böbrek ve idrar yolu taşları, enfeksiyonları, yaralanmaları, tümörleri ve nefrit denilen akut ya da kronik böbrek enfeksiyonlarında görülür.Yan ağrıları: Özellikle böbrek taşı ve enfeksiyonu durumlarında şiddetli yan sırt ağrıları oluşur.Kan ve lenf bezi sistemi bulguları:Kanama: Kendiliğinden ya da bir travma nedeniyle oluşan bir durumdur. Dokuda bütünlük bozulması ya da kanda pıhtılaşma faktörü eksikliğinden oluşabilir. Ayrıca kanda pıhtılaşma sağlayan trombosit eksikliği de kendiliğinden kanama nedeni olabilir.Lenf bezlerinde şişme: Özellikle boyun bölgesi, koltuk altı ve kasık bölgesinde bezeler halinde oluşur. Basit bölgesel enfeksiyonlar ile o bölgedeki romatizmal ve tümöral oluşumlar ile lenfoma denilen lenf bezi kanserine bağlı olabilir.Sinir sistemi bulguları:Baş ağrısı: En sık görüleni stres ve yorgunluğa bağlı gerilim tipi baş ağrısıdır. Migren, sinüzit ve boyun kireçlenmeleri de sık rastlanan baş ağrısı sebebidir. Ayrıca beyin zarı iltihabı, beyin iltihabı ve kafa içi organlardaki tümöral oluşumlar da gittikçe artan tarzda baş ağrısı yapar.Baş dönmesi: Sıklıkla iç kulak rahatsızlıklarından olur. Boyun fıtığı, kireçlenmesi, bazı ilaçlara veya enfeksiyonlara bağlı olarak da görülebilir. Bilinç değişikliği: Travma, kanda tuz ve sıvı dengesinin bozulması, yüksek ateş, beyin ve beyin zarı enfeksiyonlarında ani bilinç değişiklikleri olabilir. Yavaş gelişen bilinç değişikliklerinde demans ve kafa içi yer kaplayan kitle araştırılmalıdır. Nöbet geçirme de buna dahildir.Hormonal sistem bulguları:Adet görememe hali (Amenore): Gebelik, menopoz, hormonal bozukluklar, guatr rahatsızlığı, hormon etkili bazı ilaçların alımı, aşırı zayıflık, aşırı stres başlıca nedenleridir.Kadınlarda yüzün ve vücudun erkek tipi kıllanması (Hirsutizm): Böbrek üstü bezi rahatsızlıkları, bazı hormon etkili ilaçların alımı, beyine ya da yumurtalıklara bağlı hormon yetersizliklerinde görülür. Nadiren ailesel durumlarda da gözlenebilir.Saç dökülmesi (Alopesi): Bölgesel ya da geneldir. En sık görülme nedeni strestir, özellikle kadınlarda erkek tipi saç dökülmesi olması bazı hormonal rahatsızlıklardan dolayı olur.Hürriyet

Kardeşini kıskanıyorsa...

Çocuğunuz kardeşini neden kıskanıyor, hiç düşündünüz mü? Çocuklarınıza farklı muamele gösteriyor, birini daha çok seviyor olabilir misiniz?
Alman Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikoloğu Özge Türk, kardeş kıskançlığının nedenini şöyle anlattı; "Kardeş kıskançlıklarının temelinde anne ve babanın ilgi ve sevgisinin bölünmesi korkusu yatıyor. Yani, anne ve babanın ilgi ve sevgisini artık yeni doğanla paylaşmak zorundadır. Ancak bu durumu kabul etmek büyük çocuk için o kadar da kolay değildir. Zira o ana kadar anne ve babanın ilgi odağı olan kişi kendi olmuştur."Yaklaşımda dikkatli olmalıPsikolog Özge Türk, bu tip durumlarda anne ve babanın her iki kardeşe olan yaklaşımlarında çok dikkatli olmaları gerektiğini vurguladı.Türk sözlerini şöyle sürdürdü; "Öncelikle her iki kardeş arasında mukayese yapmamak gerekir. Her çocuk farklı özelliklerde, farklı yeteneklerde, farklı bireylerdir. O zaman aralarında mukayese, ancak birbirleri arasında rekabete neden olur, başka bir işe yaramaz."Sevgiyi eşit dağıtınAnne ve baba her iki çocuğa da sevgilerini göstermelidirler. Bazen ebeveynler çocukları aralarında paylaşırlar. Örneğin, anne yeni doğanla, baba büyük çocukla ilgilenir. Bu tutum da doğru değil.Türk’e göre bu durumda diğer çocuk artık anne ve babasının onu sevmediğini ve ilgilenmediğini düşünebilir.Sevgi, ortak ve paylaşılabilen bir duygudur ve her iki ebeveyn de her iki çocukla ilgilenebilmedir.Onu doğacak kardeşe hazırlayınYeni doğan dünyaya gelen bebekle ilgili büyük çocuğu bilgi verilmesi gerektiğine de değinen Psikolog Özge Türk, büyük çocuğun doğacak olan kardeşe hazırlanması gerektiğine değindi.Psikolog Özge Türk, kardeş dünyaya geldikten sonra ise büyük çocuğa ufak sorumluluklar verilmesi gerektiğini söylüyor.Özge Türk, her iki çocuğu alarak birlikte oyunlar oynamanın, hep birlikte bir yere gitmenin birlik ve beraber olma duygusunu pekiştirdiğini ve kardeşlerin takım ruhu hissetmelerini sağladığı üzerinde önemli duruyor.

Önce saçlarınızı değiştirin!

Saç modelinizi değiştirmek istiyorsunuz ama henüz karar veremediniz. Hangi kısa kesim size yakışır, bilmek isterseniz, önerilerimize kulak verin.
Oval yüzler: Kısa kesimler de dahil olmak üzere tüm kesimler... Uzun yüzde ise her iki yanı yüze düşen uzun bir kakül.Yuvarlak yüzler: Kısa kesimler. Uzun bir ense kesimi yüzün de küçük görünmesini sağlar.Köşeli yüzler: Çene hizasında kesimler. Saç yüze düşmeli ya da yüzden toplanmış gibi kullanılmalı.Kalp şeklinde yüzler: Kakül ve her iki yanda katlı grafik kesimler.

29 Ekim 2012 Pazartesi

Çocuk eğitiminde yöntemler

Çocuk büyütürken, hangi eğitim yöntemini uygularsanız uygulayın, önemli olan bu yöntemin zamanın gereklerine ve çocuğun ihtiyaçlarına cevap vermesidir.
Çocuk büyütmek sorumluluk isteyen ciddi bir iş ve bu konuda herkesin farklı görüşleri var. Kimi, kendi ailesinden nasıl gördüyse aynen bunu uygulamaya devam ederken, kimi de ailesinin kendisine uyguladığı ama kendisinin hoşlanmadığı yöntemlerden uzak durmaya bakıyor. Ancak hangi yöntemi kullanırsanız kullanın, önemli olan uyguladığınız eğitim şeklinin 21. yüzyıl çocuğuna uygun olmasıdır.Çocuk eğitiminde 4 tip anne-baba olduğu söylenebilir. Bu yöntemleri inceleyerek hangi grupta yer aldığınızı ve bunların iyi ve kötü yanlarını görebilirsiniz. Özgürlükçü anne-babalarBu tarz yaklaşım, özellikle de savaşın gaddarlığına bir tepki gibiydi ve 40 yıl önce oldukça popülerdi. Özgürlükçü anne-babalar çocuklarına sevgiyle yaklaşsalar da, genellikle konulması gereken sınırları, kuralları koymazlar.Çocukların uygun olmayan davranışları çoğu zaman görmezden gelinir. Bu şekilde yetiştirilen çocukların genelde yaratıcı ve orijinal oldukları gözlemlenir. Ancak ortama uymakta zorlanır, dürtülerini denetlemede ve sorumluluk kabul etmede isteksiz davranırlar. Açık ve net sınırlar olmaksızın çocuğun aklı karışır, kendini güvensiz hissedebilir ve yanlış kararlar alır.Otoriter anne-babalarOtoriter ebeveynler itaate değer verirler. Onlara göre hayatın nasıl yaşanacağı kurallarla kontrol edilir, her şey önceden şekillendirilir. Çocuk, kendini nasıl yöneteceğini öğrendiğinden değil, ama cezadan korktuğu için itaat etmeyi öğrenir. Bu tarz, günümüz toplum yapısına aykırıdır. Çünkü artık yeniliklere ve seçme hakkına değer verilmektedir.Bedensel cezalar, çocukta problemlerin şiddetle çözümlenmesi gerektiğine dair bir kanı uyandırdığından, gene günümüz anlayışıyla bağdaşmaz. Sürekli emir almayı kabullenir şekilde yetiştirilen çocuk, istediği herkese kolayca öykünür ve etkinliklerde asla inisiyatifi eline almaz. Pasif anne-babalarBu tip anne-babaların beklentisi azdır ve buna bağlı olarak verdikleri tepki de minimum olacaktır. Çocukla ters düşmemek için kural koymazlar. Çocuğun kendi başına büyümesine izin verdiklerini düşünürler. Buna karşılık çocuksa, anne-babasının ilgisiz olduğuna inanır. Bu tür ailelerin çocukları genellikle sosyalleşme yeteneklerini geliştiremediklerinden, ya çekingen, ya sinir bozucu veya egoist olurlar ve çoğu zaman da kendi güvenden yoksun kalırlar. İlgili ve demokratik anne-babalarBu gruba giren ebeveynler, çocuklarına kayıtsız şartsız bir sevgi sunarlar. Ancak bunu yaparken uyması gereken birtakım kurallar belirlemeyi de ihmal etmezler. Çocuğun sorumluluk alması eğitimin öncelikleri arasındadır. Bu nedenle de çocuğa seçim yapması sağlanan pek çok fırsat sunulur ve yaptığı seçimlerin sonuçlarını yaşarken de ihtiyacı olan rehberlik verilir. Bu yöntem, günümüzün hızlı yaşantısı için en uygun yöntemdir. Bunun nedeni, artık seçeneklerin sınırsız olması ve bir şeyi yapmak için doğru olan birden fazla yöntemin olmasıdır. Bu şekilde eğitilen çocuk, sorumluluk duygusu geliştirir, daha akıllıca seçimler yapar, değişikliklere ayak uydurur ve kendine güveni oluşur.

Korkuyorum çünkü evliyim

Neden korkarız? Eşimizin bize ihanet etmesinden, aldatmasından, sevmeyeceğinden, bıkacağından, bize fiziksel veya ruhsal şiddet uygulamasından ve daha nice şeylerden...
Korku deyince akla, güç geliyor. Yani güçlü kişinin diğerine yaptığı veya yapacağı şiddet. Evet doğa, erkeği fiziksel güç olarak karısından daha kuvvetli yapıyor. En çelimsiz erkek bile kadından daha güçlü ve dayanıklı oluyor. Tabii dünyanın neresine giderseniz gidin, güç bir yerde zayıfı eziyor. Anne kocasından dayak yerse, o da çocuğunu eziyor; çocuk da belki küçük kardeşinden alıyor hırsını. Bu bir tabiat kanunu. Ama biz töreler, adetler, görgü, eğitim, mantık, terbiye ile her zaman bu orman kanununu uygulamıyoruz. Uygulayanlar, karşılığında nefret, korku, hınç, kin gibi duygular elde ediyor.Diyalog kurun Yalnız o kadar mı? Eziklik, yalnızlık, güçsüzlük, saygısızlık, insanlık onurunu hiçe saymak ve daha binlerce hususu da eşe veriyorlar. Kendini zavallı hisseden, inisiyatifini kullanamayan, diyalog kuramayan kadın bu evliliğe nasıl katkıda bulunur? Yağmur eken fırtına biçer misali fiziksel korku ile yoğrulan bir evlilikten ancak nefret çıkar. Zaman zaman korkularımıza şüphe de karışır. Ya eşimiz bizi artık sevmiyorsa, ya hayatında biri varsa, ya bizi güzel, akıllı, yakışıklı bulmuyorsa, bizden memnun değilse diye korkarız. En mühimi de bizi terk edeceğini sanırız. Bu sebepten de devamlı korku, endişe içinde huzursuz oluruz. Çoğu zaman, bu tip korkulara neden kapıldığımızı pek kestiremeyiz. Acaba niye bizi güzel-yakışıklı bulmuyor olabilir, gözleri mi şaşılaşmıştır? Veya biz mi yaşlanıyoruz, şişmanlıyoruz, kendimize artık bakmıyoruz, kılık kıyafetimizi pek önemsemiyoruz, hijyen deseniz hak getire. Yemek kokan bir kadın, ter kokan bir erkek, dağınık saç baş karşılıklı olarak şahıslara ne hissi verir?Kabahat kimde?Boşlanmış, önem verilmemiş, değerli bulunmamış hislerine kapılan eşler belki de hakikaten gözlerini dışarı kaydırır. Doğrusu korkmakta haklısınız. Ama kabahatin hepsi karşınızdakinde mi? Buna bizim katkımız ne kadar? Korkacağımıza, tedbirimizi alsak, en azından kendi yönümüzden kapasitemizi zorlasak? Eğer eşimizin bizi artık sevmediğinden şüpheleniyor veya acabalarla hayatımızı karartıyorsak, korkmakta haklısınız. Bu tip olmayan bir şey için, karamsar, şüpheci, itham edici olmak karşı tarafı bezdirir. Durmadan onun sizi sevip sevmediğini sormak, bıktırana kadar telefon etmek veya mesaj atmak; sonra da eve gelince, eksiklik duyduğunuz konularda onu sorgulamak veya dırdır yapmak yahut habire suçlamak... Bence burada bir duralım ve düşünelim. Bu yaptığımız bizi nereye götürür, evliliğimizi ne kadar sarsar? Biraz empati yapalım yani karşı tarafın yerine kendimizi koyalım. Acaba eşimiz ne yaparsa, biz onu artık sevmemeye başlarız? Bıkkınlık hissine nasıl kapılırız? Bizi ne bunaltır? Aşırı sevgi, aşırı beklenti, aşırı baskı, kıskançlık, gereksiz dırdır veya öfkeli lüzumsuz çıkışlar, ağlama nöbetleri bıktırır, sıkar. Evet böyle devam ederseniz korkmakta haklısınız. İşin fenası bütün bunlar, bir de eşleri birbirinden ayrı yatmaya veya flörtü, seksi azaltmaya başlarsa, işte şimdi cidden korkmakta haklısınız. Ne yazık ki, biri diğerini derken, kendinizi ciddi sorunlarla sarılmış bulursunuz.Pişman olmayınVücuttaki bir kesik gibi, zamanında ilaç, merhem vs. koymazsanız; oradan mikroplar kolayca içeri dalar. İhanete, aldatmaya, önce kafada ve düşüncemizde başlarız. Herkes bir dereceye kadar egoisttir. "Niye çekeyim" "Yeter artık bıktım, usandım" diyen kendini başka dünyalara bakarken bulur. Ne oluyor demeden de, sonradan pişman olacağı ilişkiler içine bile girer. Cidden korkmakta haklısınız. Eşiniz siz anlamadan derdine çare bulmaya başlamış veya başlatılmıştır. "Zararın neresinden dönülse kârdır" deyip onu geri kazanmayı deneyebilirsiniz. Psikolojik destek, iplerin nerede gevşediğini, kopartmadan nasıl tamir edebileceğinizi, size buldurtacak, sizi geriye sararak nerede, ne zaman, nasıl buralara geldiğinizin muhasebesini yaptıracaktır. Tabii burada bir alternatif de hâlâ akıllanmayıp efelenmek, ne hakla, bu bana nasıl yapılır demek, evi terk etmeye kalkmak, yardım alacağına işi bildik yöntemlerle halle çalışmak da vardır. Netice ya devam ya tamam!!! Karar sizin. Sabah

Çocuğunuz beceriksiz olsun istemiyosanız...

Anne babalar bu uyarıya dikkat!
Çocuğa aşırı özen gösterilmesi, üzerine düşülmesi, kontrol edilmesi hatalı bir ebeveyn tutumudur. Anne babası böyle bir tutuma sahip olan çocuklar aşırı bağımlı ve beceriksiz hale gelir. Evlilik ilişkisinde dikkat edilecek konulardan birisi de bu yanlış tutumdur.Ailede baskıcı ve otoriter tutum kişiliği hiçe sayar Bu tutumda katı disiplin bir uygulanır. Çocuk her kurala uymak zorunda bırakılır. Anne babanın çocuk üzerinde baskı ve güç uygulaması söz konusudur. "Zor yoluyla denetleme" ya da "sevgiyi esirgeyerek denetleme" ile çocuğun davranışları kontrol edilir. Bu tutum çocuğun kendine olan güvenini ortadan kaldıran, onun kişiliğini hiçe sayan bir tutumdur. Gevşek tutumlu ailelerde çocuk aileyi yönetir Gevşek tutum çocuk merkezci ailelerde olur. Çocuk aileyi yönetir. Hep onun istekleri olur. Çocuk anne baba üzerinde baskı ve güç uygulamaktadır. Gevşek tutumlu ailelerde anne baba çocuğun egemenliğine boyun eğmiştir. Bu çocuğun sosyalleşmesini olumsuz yönde etkiler. Aşırı bir sevgi ve hoşgörü içinde büyüyen çocuk doyumsuz olur. İleride aile dışında kendi sosyal yaşamı içinde de aileden gördüğü alıştığı şeyleri beklerler. Bulamadığında hayal kırıklığı yaşar. Tutarsız kararsız ailelerde eleştiri çok yaşanırAnne babanın arasında görüş ayrılığı olduğunda ortaya tutarsız kararsız tutum çıkar. Anne babanın çocuğun yanında "çocuk konusunda" birbirlerini eleştirmeleri, araya girme, kayırma vb. davranışları sık rastlanan hatalı tutumlardandır. Yine ebeveynlerden birinin ya da ikisinin de bazen kızdığı davranışları bazen kabul etmesi, ya da bazı büyük hataları görmezden gelirken küçük hatalara aşırı tepkiler vermeleri tutarsızlık yaratır. Böyle bir durumda çocuk neyin doğru neyin yanlış olduğunu, neyi yapıp, neyi yapmaması gerektiğini öğrenemeyecektir.Koruyucu tutum çocuğu bağımlı yapar!Çocuğa aşırı özen gösterilmesi, üzerine düşülmesi, her türlü güçlükten korunması, aşırı kontrol edilmesi de yine hatalı bir ebeveyn tutumudur. Anne babası böyle bir tutuma sahip olan çocuklar aşırı bağımlı ve beceriksiz hale gelirler. Çünkü onların yerine her sorun anne baba tarafından çözülmüştür. Çocuk bunları yaşama ve öğrenme fırsatı bulamamıştır. Bu tarz evliliklerde büyüyen çocuk kendini ve hayatı tanıyamaz. Neyi yapıp neyi yapamadığını bilemez. Bu yanlış tutum çocuğu pasif, beceriksiz yapar. Bu ortamda yetişen çocuk kendine güvensiz kalır. Evlilik ilişkisinde dikkat edilecek konulardan birisi de bu yanlış tutumdur.PROF. DR. NEVZAT TARHAN- UZM. PSK. ÇİĞDEN DEMİRSOYNP Memory Center Nöropsikiyatri Merkezi (0216 633 06 33)

Altı ipucuyla gelen güzellik!

Her kadının hayali güzel bir görünüme sahip olmaktır. Siz de genç ve güzel görünmek istiyorsanız bu altı ipucunu dikkate almalısınız:
Parlak saçlara sahip olunSaçlarınızın çok kuru olduğundan yakınıyor, daha parlak görünmesini mi istiyorsunuz? İşte işe yarayacak bazı öneriler: Bir muzu iyice ezin. Bir çay kaşığı bademyağıyla karıştırıp saçınızın diplerinden başlayarak uygulayın. 20 dakika beklettikten sonra durulayın. Bir başka öneri ise şöyle; 1 yumurtayı, 1 çorba kaşığı sirkeyi, 2 çorba kaşığı bitkisel yağı karıştırın çırpın. Bu karışımı baş derinize ovarak iyice yedirin. Saçlarınızı tarayarak bütün karışımın saçlarınıza eşit yayılmasını sağlayın. 15 dakika böyle bekledikten sonra saçlarınızı yıkayarak durulayın. Salatalık sürün canlanınSalatalık ile cildinizi canlandırmaya ne dersiniz? A, B ve C vitaminleri ile fosfor, potasyum, demir, magnezyum ve gençlik iksiri olarak tanımlanan selenyum deposu salatalık, her türlü cilt sorununa iyi geliyor. Susuzluğu giderici özelliği ile cildin nem oranını dengeliyor. Canlandırıcı ve yumuşatıcı etkisi nedeniyle kozmetik ürünlerinin vazgeçilmez besinlerinden biri. Cildiniz için her gün 1 salatalık yiyin. Ayrıca salatalığın kabuğunu biraz kalın soyup yüzünüze sürün, cildinizde ani canlanma ve yumuşama etkisini hissedeceksiniz.İyi bir uyku çekinCildimiz kendini onararak yenilenmek ve beslenmek için organizmanın derin uyku halini, yani geceyi bekler. Cilt, gece yarısından sonra hormonlar tarafından daha iyi sulanır; kılcal kan dolaşımı da aynı şekilde bu dönemde canlanır. Cildin uygulanan ürünlerden en yoğun olarak yararlandığı saatler ise sabahın dördüdür. Gecenin cildimize sunduğu en büyük hizmet sakinleşmektir. Yani gün boyunca kendisini güneşe, rüzgara karşı savunurken, yaptığı strese bağlı ya da mimiklerle ilgili kırışmaların asıl nedeni olan adale kasılmaları gece boyunca sakinleştiğinde ortadan kalkar ve cilt rahatlar.Kırışıklıklara meyve Bilim adamları, güneş ışınlarından meydana gelen cilt kırışıklıklarının yiyeceklerle de ilgisi olduğunu açıkladı. Araştırmacılar; sebze, baklagiller, zeytinyağı ve bazı meyvelerin, güneş ışınlarının olumsuz etkisine karşı cildi koruduğunu belirtiyor. Cildi güneş ışınlarının etkisinden koruyan diğer anti-kanserojen besinler ise balık, erik, elma ve çay. Öte yandan ciltte kırışıklıkların, et, sütlü besinler, şeker, tereyağı ve margarin tüketenlerde daha fazla meydana geldiği gözlendi.Dudaklar balla parlasınBal, içeriğindeki vitamin mineral, antioksidan ve aminoasitlerle değerli bir besin maddesi olmasının yanı sıra, tedavi edici özelliklere sahip. İşte çatlayan dudaklar için tedavi edici bir dudak parlatıcısı: 1 fincan tatlı badem yağını ve yarım fincan balmumunu, mikrodalga fırında balmumu eriyene kadar tutun. 2 kaşık balı ilave edip karıştırın. Soğumaya bırakın. Karışımı kapaklı minik kaplara döküp kullanın.Kuru cildin ilacı gülYağlı cilt kadar kuru cilt de sorun yaratır. Özellikle soğuk aylarda kuru cilt yeteri kadar beslenmezse, çatlaklar ve tahrişlere açık hale gelir. Kuru bir cildiniz olduğundan yakınıyorsanız gülden yararlanabilirsiniz. Gül suyu ve gül yağı kozmetikte de oldukça yaygın olarak kullanılıyor. Üç damla gül yağını, üç damla lavanta yağı ile karıştırarak cildinize sürün. Cildinizin bir anda gerginlikten kurtulduğunu hissedeceksiniz.

Kızartma ve turşudan uzak dur

Salamura, turşu, kömür ateşinde veya yağda kızartılmış yiyeceklerden kaçınılmalı.
Kayseri Sağlık Müdürü Dr. Kadir Çetinkara, kanserden korunmak için turşu ve kızartılmış yiyeceklerden uzak durulması ve C, A, E vitaminli sebze ve meyvelerin bol tüketilmesi gerektiğini söyledi.Erken tanı önemliKanserin vücutaki hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalmaları ile ortaya çıktığını, erken tanı ve tedavi yapılmazsa ölümle sonuçlandığını belirten Dr. Çetinkara, hastalıkta erken teşhisin hayat kurtarıcı nitelikte olduğunu vurguladı. Dr. Çetinkara, "Kanser, vücudun her hangi bir yerinde şişme sertlik, iyileşmeyen ya da iyileşmesi geciken yaralar, ben ve siğillerde büyüme ve renk değişiklikleri, yutma güçlüğü, rahim, makat ve ve vücudun değişik yerlerinde anormal kanama, uzun süre öksürük ve ses kısıklığı, idrar ve dışkılama alışkanlıklarında değişiklik, nedeni açıklanamayan ateş ve zayıflama ile kendini belli eder. Ancak bu belirtiler her zaman kanser belirtisi değildir" dedi. Dr. Çetinkara, kanserden korunmanın yollarını ise şöyle sıraladı:Kızartmalardan kaçınmada fayda var"Aşırı Güneşten kaçınmalı, sigara ve alkollü içecekler tüketilmemeli, aşırı dozda röntgen ışınına maruz kalınmamalı, posalı yiyecekler C, A, E vitaminli zengin sebze ve meyveler, süt ve süt ürünleri bol miktarda tüketilmeli. Salamura, turşu, kömür ateşinde veya yağda kızartılmış yiyeceklerden kaçınılmalı, Kolestrol açısından fakir yiyecekler tüketilmeli."

Erken ergenliğin nedenleri

Uzmanlar, çocuklarda oldukça sık görülmeye başlayan erken ergenliğe, hormonlu gıdaların yanı sıra, kullanılan plastik malzemeler, oyuncaklar, rujlar ve ojeler gibi nesnelerin de sebep olduğunu bildirdi.
Doç. Dr. Ergun Çetinkaya, çocuklarda oldukça sık görülmeye başlayan erken ergenliğe, hormonlu gıdaların yanı sıra, kullanılan plastik malzemeler, oyuncaklar, rujlar ve ojeler gibi nesnelerin de sebep olduğunu bildirdi. Doç. Dr. Çetinkaya, “Bütün bunlar bir nebze de olsa endokrin sistemini ve hormonal aktivasyonu bozucu unsurlar. Ve erken ergenliğe sebep olabiliyorlar" dedi. Çocuk Sağlığı ve Çocuk Endokrinoloji Uzmanı Doç. Dr. Ergun Çetinkaya, ANKA’ya yaptığı açıklamada, çocuklarda erken ergenliğin son dönemlerde sıkça görülmeye başladığını bildirdi. Doç. Dr. Çetinkaya, bu konuda toplumun çok fazla bilgi sahibi olmadığını ifade ederek “Çocuklarda erken ergenlik oldukça sık görülüyor. Bir kısmı gözden kaçıyor. İnsanlar bilmedikleri için doktora gelmiyorlar; hatta doktorlar bile tanı koymada zorluk çekebiliyorlarö dedi. Erken ergenliğe hormonlu gıdaların yanı sıra kullanılan malzemelerin de neden olduğunu belirten Doç. Dr. Çetinkaya, “Plastikler, oyuncaklar, rujlar, ojeler... Bütün bunlar bir nebze de olsa endokrin sistemini, hormonal aktivasyonu bozucu ve bir şekilde bizim dengemizi etkileyici olan unsurlar. Ve erken ergenliğe sebep olabiliyorlar" dedi. Çocuk Endokrinoloji Uzmanı Doç. Dr. Çetinkaya şunları söyledi: “Erken ergenlik, kızlarda göğüs büyümesi, kıllanma ve ardından adet görme işleminin zamanından erken olması anlamına geliyor. Ki bu zaman anlamında dünyaca kabul edilen sınır 8 yaştır. 8 yaşından önce eğer bir kız çocuğunda göğüslerde büyüme, genital bölgede kıllanma varsa, bir de lekelenme tarzında da olsa bir adet kanaması söz konusuysa bunun hemen incelenmesi gerekiyor. Erkek çocuklarında da erken ergenlik yine genital bölgedeki kıllanmanın yanı sıra yumurtalık boyutlarının belli bir büyüklüğün üzerinde çıkması anlamına geliyor."ERKEN ERGENLİK EŞİTTİR PSİKOLOJİK ÖRSELENMELER VE KISA BOYDoç. Dr. Ergun Çetinkaya, erken ergenliğin çocukta hem fiziksel hem de psikolojik yönden etkilerinin büyük olduğunu bildirdi. Ergenliğin erken başlaması durumunda, çocuğun boyunun kısa kalacağını ifade eden Doç. Dr. Çetinkaya, “Ergenliğe erken giren çocukların boyu önce uzun olur. Hatta bu ailenin de hoşuna gider. Halbuki kemikler hızlı büyüdüğü için, o anda uzun boylu olan çocuğun uzaması erkenden durur ve diğer arkadaşları onu gelip geçer. Yani nihai sonuçlarından biri, erken ergenliğe giren çocuğun boyunun kısa kalmasıdır" dedi.Çocuğa bir başka etkisinin ise psişkolojik olduğunu bildiren Doç. Dr. Çetinkaya, “Bir başka önemli etkisi ise psikososyal açıdan değerlendirilebilir. Çocukta psikolojik örselenmelere yol açabilir. 5-6-7 yaşında çocuğun göğüslerinin büyümesi, hele hele adet görmesi onun psiko-sosyal olarak kaldıracağı bir şey değil" diye konuştu.AYDA BİR YAPILAN İĞNE İLE ERKEN ERGENLİK TEDAVİ EDİLİYORHem fiziksel hem de psikolojik açıdan çocuğa olumsuz etkileri olan erken ergenliği tedavisi mümkün. Çocuk Sağlığı ve Endokrinoloji Uzmanı Doç. Dr. Ergun Çetinkaya, çocuklarda bulguların görüldüğü anda hemen incelenmesi gerektiğine işaret ederek, gerekirse bu erken başlayan ergenliğin durdurulması gerektiğini belirtti. Doç. Dr. Çetinkaya, “Bu etkilerden kurtarmak için ayda bir yapılan bir iğnesi var. Bu iğneyle belli bir yaşa gelene kadar, yani ergenliğin normal olması gereken yaşa kadar durduruyoruz. Sonra ergenlik tekrar başlıyor" dedi.Milliyet

Gözlerimiz sebze meyvelere emanet

Doğru ve yeterli beslenmeyle göz sağlığını korumak mümkün. Yaşlanmayla ortaya çıkan katarakt ve benzeri görme sorunlarının önlenmesinde vitaminler büyük önem taşıyor.
Göz hastalıkları kalıtım veya mikrobik yollarla geçebilir, çeşitli kazalar ya da yaşlanma gibi nedenlerle ortaya çıkabilir. Şişman veya obez olmak da göz sağlığını olumsuz olarak etkileyip, yaşa bağlı makular dejenerasyon riskini arttırıyor. Harward Tıp Fakültesiínde yapılan araştırmalarda kilolu kişilerde oluşabilen bu göz problemlerinin göz sağlığını etkileyen vitamin ve minerallerin depolanma veya kullanım sorunları nedeniyle oluşabileceği belirlenmiş.GÖZE SAĞLIK VEREN VİTAMİNLER:Doğru ve yeterli beslenme ile göz sağlığını koruma yeni bir bilgi değil şüphesiz. Örneğin A vitaminin göz sağlığı için yararları ve kseroftalmi, gece körlüğü gibi durumların önlenmesinde etkili olabildiği eskiden beri bilinmektedir. Annelerimiz bize boşuna havuç yedirip durmadılar. Ama göz sağlığımızı sadece havuç ve A vitamini ile korumamız da mümkün değil. Bilhassa yaşlanma ile ortaya çıkan katarakt ve makular dejenerasyon (AMD) gibi görme sorunlarının önlenmesinde vitaminler, mineraller (A, C, E, ÇİNKO, beta karoten, lutein ve zeksanthin, omega 3 ve 6) ve bazı bitkisel ürünlerin rolü düşündüğünüzden de fazla. Doğru beslenmenin gözümüzü yukarıda saydığımız birçok hastalığa karşı koruyacağı veya hastalıkları yavaşlatılabileceği araştırmalar sonucunda kanıtlanıyor.GÖZ İÇİN GEREKLİ GIDALARKayısı, havuç, mango, şeftali, yumurta ve ciğer, göz yüzeyinin nemli kalmasını sağlayarak, gözü, göze giren yabancı maddelerden arındırıyor. Göz kapaklarını besleyerek, göz kızarıklığını ve iltihaplanma riskini azaltıyor, güneş ışınlarına karşı korunma sağlıyor. Kiraz, üzüm, çilek, yeşil çay uzun çalışma saatleri nedeniyle oluşan gözlerdeki gerginliği azaltıyor. Gözdeki kan damarlarını besleyerek, gözlerin canlı ve parlak olmasını sağlıyor. İleride katarakt olma riski de, yine bu meyveleri tüketerek azaltılabiliyor. Sarı dolmalık biber, muz, mandalina, portakal ve üzüm, içeriklerindeki lutein ve zeuksanthin aracılığı ile retinayı koruyor. Aynı zamanda göz etrafında oluşan ince çizgileri azaltıyor. Ayçiçeği, susam, avokado, fındık ve badem, göz kapaklarını besleyerek, gözlerin şiş veya kırmızı görünmesini engelliyor. Gözlere kan oturmasını önlemesinin yanı sıra, göz ağrılarını azaltıyor. Özellikle içeriğindeki E vitamini makuler dejenerasyonu önlüyor.GECE İYİ GÖRMEK İÇİNSarmısak, pırasa, çilek, yeşil çay, gözün bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor. Gözde arpacık çıkma riskini azaltırken göz ağrısına, sulanmasına ve kızarmasına engel oluyor. Kepekli makarna, tam buğday ekmeği, gözdeki damarları koruyor. Ayrıca vücudun stresle daha kolay baş etmesine yardımcı olarak, göz etrafında oluşabilecek çizgileri azaltıyor. Papatya çayı, süt, yoğurt, muz, göz etrafında oluşan halkalara ve göz torbalarına iyi geliyor. Göz ağrılarını, kızarıklıklarını ve çizgilerin oluşumunu azaltıyor. Havuç, şeftali gibi besinlerde bulunan beta karoten geceleyin daha iyi görmeyi sağlıyor.

28 Ekim 2012 Pazar

Evlilikte sakatlık boşanma nedeni

Yargıtay, Manisa’da tek kolu protezli olan Mehmet Y.’nin, sağlıklıyken evlendiği karısı Ayşe Y.’nin, felç geçirip tekerlekli sandalyeye mahkûm olunca boşanmalarına onay verdi.
Yargıtay, mahkemenin kocanın felçli karısına açtığı boşanma davasını ret kararını oyçokluğu ile bozdu. 2. Hukuk Dairesi’nin kararında, erkeğin evlendiği sırada tek kolunun protezli olduğu bu nedenle doğan işgücü kaybının karısı tarafından tamamlanması gerektiği, ancak kadının evlilik sırasında felç geçirmesi ile bunun ortadan kalktığı vurgulanarak şöyle denildi:EVLİLİK İŞLERİ PAYLAŞMAKTIR"Evlilik birçok amaçların karşılanması için bir erkekle kadının birleşerek oluşturduğu sosyal bir kurumdur. Amaçlardan önemli birisi de eşlerin fizik ve güç olarak yardımlaşmaları ya da evliliğin gerektirdiği işleri paylaşmaktır. Böylece bir kişinin çeşitli sebeplerle yerine getiremediği bir şeyi, diğer eşin yardımı ile el ele vererek sağlamaktır. Eğer işaret edilen önemli destek vermeyi, eşlerin ikisi de yerine getiremiyorsa, hatta hayatlarını tehlikeye atar duruma geliyorsa evlilik birliğinin devamında bir imkansızlık doğmuş olur. Somut olayda evlilik sırasında erkeğin tek kolu protezlidir. Tek kolun olmamasından doğan işgücü kaybı, karısı tarafından tamamlanacaktır. Zira kadın sağlıklı idi. Evliliğin devamı sırasında gelen felç sebebiyle kadın tekerlekli sandalyede oturur duruma geldi. Bu durumda kadın, kocasının ikinci kolunun işlevini sağlamak şöyle dursun tekerlekli sandalyeden inip binmesini temin edecek sağlam ve iki kollu bir yardımcıya ihtiyacı olur duruma geldi. Kocanın ve kadının bakıcı tutacak ekonomik güçleri de yoktur. Eşlerin her birinin sağlıklı güçlü yardımcıya ihtiyaçları var. Bunu da fiilen eşlerin kendi aileleri sağlamaktadır. Bu durumda evliliğin devamı eşlerin hayatlarını tehlikeye koyacak hale gelmiş olup, evlenme ile elde edilmek istenen amaç yok olmuştur. Mevcut elverişsizlik hali de müşterek hayatı sürdürmesi davacıdan (koca) beklenemeyecek derecede aile birliği temelinde sarsılmıştır. Boşanmaya karar vermek gerekirken, davanın reddi doğru bulunmamıştır." Hürriyet

Egzersiz yaparken beslenme

Egzersiz yapmadan önce ve egzersiz sonrasında nasıl beslenmek gerekiyor?
Her geçen gün yürüme, koşma, eğilme gibi temel ve doğal hareketlerimiz azalıyor. Günlük gereksinimlerimizi teknolojiyle karşılıyoruz. Merdiven yerine asansörü, yürüme yerine araç kullanmayı tercih ediyoruz. Gündüz işyerinde masa, akşam televizyon başında uzun zaman harcıyoruz. Bu hayat tarzının sağlığımızı bozmasını engellemek için egzersiz yapmamız gerekiyor. Düzenli egzersiz şişmanlığı, glikoz intoleransını, hipertansiyonu, diyabeti, kalp ve damar hastalıkları riskini azaltıyor.Egzersizin düzenli ve sürekli olması halinde olumlu etkileri görülüyor. Özellikle kilo verme diyetlerinde yağ yakışını hızlandırmak için egzersize başvuruluyor. Ancak egzersizin kişilerin yaşam tarzının bir parçası olması şart. Bunun için yaşam kalitesini artıracak ve yaşam boyu sürdürülebilecek egzersizler tercih edilmeli. Yani egzersizin belli bir hedefi olmalı. Yağlar yavaş yakılır. Yağ yakılırken karbonhidrat ve proteine göre daha fazla oksijene ihtiyaç duyulur. Bu nedenle yağ yakılmasını sağlayan egzersizler tercih edilmeli. Aerobik egzersizler enerji kaybını hızlandırır ve çalışan kaslara bol miktarda oksijen gitmesini sağlar. Yağlar da gerekli oksijenin varlığında yanar. Yürüme, koşma, yüzme, bisiklete binme, kayak, dans aerobik egzersizlerdir. Aerobik egzersiz kalbin atma sayısını artırır ve daha çok nefes almaya neden olur. Düzenli ve aerobik egzersizle kan hacmi artar, gerektiğinden daha fazla oksijen sağlanır, kan dolaşımı hızlanır, kaslar kandan daha fazla oksijen alabilme kapasitesini geliştirir. Böylece kas kaybına neden olmadan yağ yakımı sağlanır ve kilo verme desteklenir. Egzersiz yaparken hızlı kilo kaybından kaçınmalı, yavaş kilo verme hedeflenmeli, diyette karbonhidrat değil yağ sınırlandırılmalı. Hızlı kilo verilirse yağ dokusu değil, su ve kas dokusu kayba uğrar. Nelere dikkat edilmeli?Günde en az üç ana öğün tüketilmeli. Ana öğünlere iki-üç ara öğün eklenmeli. Egzersiz sırasında mutlaka sıvı alınmalı. Karbonhidratlar egzersiz sırasında temel enerji kaynağıdır. Bu nedenle karbonhidrat alımına dikkat edilmeli. Esmer ekmek gibi kompleks karbonhidratlar seçilmeli. Egzersiz öncesinde çok tok veya aç olunmamalı. Egzersizden çok kısa süre önce sıkı yemek yediyseniz baş ağrısı, hareketlerde ağırlaşma ve kramplarla karşılaşabilirsiniz. Egzersiz öncesinde protein, lif (posa) ve yağ açısından zengin bir yemek yediyseniz, egzersize başlamadan önce dört saat kadar beklemelisiniz. Eğer hafif bir yemek yediyseniz bekleme süresi iki saate kadar inebilir. Burundan nefes alın Egzersiz yaparken ağızdan değil, burundan nefes alınmalı. Egzersiz öncesi öğünde düşük insülin dalgalarını sağlayan düşük glisemik indeksli besinler (elma, yeşil mercimek, baklagiller) kana devamlı glukoz girişi sağlar. Bu da egzersiz yapan kişinin verimini artırır. Egzersiz sonrasındaki ilk iki saat içinde karbonhidrat içeren yiyecek ve içecekler tüketilmeli. Egzersiz sonrasındaki iki saat içinde hafif bir öğün yapılmalı. Bu öğünde protein, kompleks karbonhidratlar ve sağlıklı besinler yer almalı. Kepekli peynirli tost veya peynirli sebzeli sandviç ile sağlıklı bir ara öğün yapabilirsiniz. Yeterli ve dengeli diyetlerle yapılan egzersizlerde vitamin ve mineral gereksinimi karşılanır. Ancak diyetle yeterli alım sağlanamıyorsa ek vitamin ve mineral kullanılabilir. Özellikle kadınlar yeterli düzeyde demir almalı. Enerji içecekleri Enerji içecekleri ağır müsabakalarda yetişkin sporculara verilebilir. Ancak antrenör, beslenme uzmanı, spor hekimi gibi profesyonellerin aldığı kararlar doğrultusunda kullanılmalıdır. Enerji içecekleri "sporcu içeceği" değildir. Sporcu içecekleri kafein, taurin, guarana, gingseng gibi bitkisel uyarıcılar içermez. Birçok besinle aldığımız sakkaroz, fruktoz ve glukozla vücudu destekler. Metabolizmanın terlemeyle kaybettiği mineral ve tuzları geri kazandırır. Enerji içecekleri heyecan, kaygı, yüksek enerji seviyesi, yüksek vücut sıcaklığı, hızlanmış kalp atışı, uyku düzensizliği, diş ve ağız problemleri gibi sağlık sorunlarına neden olabilir.TAYLAN KÜMELİ

Bu tüyolar seks hayatınızı canlandıracak!

Seks hayatınızın niteliğini pek çok şey birden belirliyor: Sürdüğünüz koku, renk, yediğiniz yemek, yaşadığınız mekan ve daha pek çok şey... İçlerinde belki de en önemlisi evinizin feng shui’ye göre dekorasyonu! Doğru enerji ve duyguları hissetmemizi sağlayan feng shui’nin değdiği yerde aşklar da farklı yaşanıyor.
Öncelikle aşkı, cinselliği evin neresinde yaşadığınız çok önemli. Akla ilk gelen yatak odasının evin neresinde olduğu ve nasıl dekore edildiğinin bile bir anlamı var aslında. Evinizin kapısını referans alırsanız, aşk köşenizi yaşam alanınızın en uzak sol köşesine kurmalısınız diyor feng shui uzmanları. Ayrıca kırık bir aşk hikayesinden çıktıysanız başka, uzun süredir yalnızsanız başka formülleri var...Fobilerinizi bilin: Eğer genellikle ilişkiden korku duyan adamlara takılı kaldıysanız, aşk köşenizi kırılabilir aksesuar ve süslerden, sabit durmayan eşyalarınızdan kurtarın, temizleyin. Kırılmaz materyalden yapılmış iki çanak alın veya sağlam bir raf ya da masanın üstüne koyun. Vazo ve çanaklarınızı uyumlu eşinizle tanışana kadar boş bırakın. Onunla tanıştığınızda ise birbirlerine uyumlu çiçeklerle süsleyin.Yalnız kurdu oynayın: Aşk köşenizi kontrol edin ve yalnızlık çeken her şeyden kurtulun. Romantizm özleminizin ve ihtiyacınızın sinyallerini aşk köşenize mutlu çift fotoğrafları koyarak verebilirsiniz. Tek duran bir sandalyenin sizi yalnız kılabileceği gibi, rahat iki kişilik bir koltuğun sizi nelere yakınlaştıracağını tahmin edebilirsiniz. Ama her şeyden önce yatağınızı her iki yanından da rahat giriş ve çıkışa izin verecek şekilde yerleştirmeye dikkat edin! Ne de olsa tek başınıza yattığınız günler yakında geçmişte kalacak.Geometriden uzak durun: Eğer bir aşk kurbanıysanız ve şimdi bunun yeniden yaşanmasından korkuyorsanız, aşk köşenizin ve yatak odanızın üçgen şeklinde dizilmiş fotoğraflardan kurtulmasını sağlayın. Buna objeler de dahil. Süs olarak koyduğunuz değerli taşlar, piramitler... Sonra yatağınızı duvar karşısına koyun. Eğer diyagonal durması tek çare ise de yatakla duvar arasına bir çiçek yerleştirmenizi tavsiye ederiz. Her şeyden önce üçgenlerden ve özellikle üçgen yatak başlıklarından uzak durmalısınız.Romantik objeleri tercih edin: Eğer işiniz nedeniyle aşk hayatınızı erteliyorsanız ve bundan yorulduysanız yatak odanızı ve aşk köşenizi şu eşyalardan kurtarıp, temizleyin: Herhangi bir egzersiz aleti, bilgisayar, çalışma masası ve dolu raflar... Bunların yerine ise romantik eşyalar; doldurulmuş puf yastıklar, yumuşak halılar, yakut ve ametist gibi şeyler koyabilirsiniz.Elele

Suyu sıcak için

Yapılan araştırmalara göre sıcak su içmek vücut için çok yararlı. Sıcak su, çay veya su bazlı içeceklere benzemeyen şekilde, bol su mide yüzeyinde kan akımına direkt olarak emilen birkaç maddeden biridir.
Beden suyu diğer bileşenlerden ayırmak zorunda kalmaz. Çinliler, 40 yaşından sonra oda sıcaklığından daha soğuk olan hiçbir şeyin bedenlere alınmaması gerektiğine inanırlar. Çünkü normal yaşlanma fiziksel değişimler üretir: Kan damarları daha az elastik olur ve içindeki birikim nedeni ile çapı küçülebilir, bu nedenle yüksek kan basıncı oluşabilir ve kan dolaşımı problemleri ortaya çıkabilir. Çinliler soğuk içecekler veya soğuk besinlerin içsel organları daha fazla büzdüğüne, mevcut problemleri daha da kötüleştirdiğine inanıyor. Yağlı bir tavayı soğuk suda yıkamaya çalışın. Yağlar donar ve yapışır. Ama aynı tavayı sıcak suda yıkarsanız, yağı çözer ve uzaklaştırır. Bedenimiz yağları içerir. Sıcak su sistemimizi temizler.SICAK SUYUN FAYDALARIBedenin doğal serinletme sistemini çalıştırır. Bu kan dolaşımında artışa neden olur. İç organları ve kaburga kafesinin etrafındaki kasları gevşetir, daha derin nefes almanızı sağlar. Mide asidi etkilerini rahatlatır ve asit reflu semptomlarını rahatlatır. Sulanmayı ve besinlerin emilimini artırarak sindirime yardımcı olur. Kabızlığı giderir. Yemeklerden yarım saat önce içilen sıcak su iştahı azaltır ve kilo vermeyi hızlandırır. Nefes tekniği ile birleştirilirse, yağ yakmak için hiper oksijenlenme sağlar.

Kilo almadan sigarayı bırakmak

Sigarayı bırakmak istiyor ama kilo almaktan korkuyorsanız beslenmenizi değiştirerek bu endişeden kurtulabilirsiniz
Sigara içmek kanser, kolesterol yüksekliği, koroner arter hastalıkları, solunum bozuklukları ve osteoporoz riskinin artması gibi birçok hücrede hasara neden olur. Vitamin ve mineraller gibi temel besin öğelerinin emiliminin engellenmesine neden olur. Sigaranın insanı öldürdüğü sürekli ifade edilen önemli bir uyarı ancak buna rağmen her gün birçok genç sigara içmeye başlıyor. Türkiye’de her yıl yaklaşık 100 bin, dünyada ise 5 milyon kişinin sigaraya bağlı hastalıklardan öldüğü bildiriliyor. Üstelik sigara içmemesine rağmen tütün dumanına maruz kalanlarda da ölüme yol açabiliyor. Bu durum tüm tütün ürünleri nargile, puro, pipo vs için geçerli. Sigaranın içinde bulunan nikotin ve çok sayıda toksik madde, bedenin kendini temizleme sistemine çok büyük zarar veriyor. Sigara kanser riskini artırır Sigara içmek özellikle C vitamini alımında problemlere yol açar. Bildiğiniz gibi C vitamini vücudumuzun temel antioksidanlarındandır. Antioksidanlar birçok hastalığın önlenmesinde önemli rol oynar. Eğer sigara içiyorsanız vücut dokularınızda ve kanda C vitamini eksikliğiyle karşılaşılması mümkündür. Bu eksikliği ortadan kaldırabilmek için vücudunuz daha çok ­C vitaminine ihtiyaç duyar. Sadece C vitamini alımını değil sebze ve meyve tüketiminizi de sigara içiyorsanız mutlaka artırmalısınız. Ama şunu bilmelisiniz ki hiçbir şey sigara içerek vücudunuza verdiğiniz zararı geri çeviremez. 'Önce zayıflayayım, sonra sigarayı bırakırım' fikri çok doğru bir yaklaşım olmaz. Ancak beslenme alışkanlıklarını düzenleyip planlı bir süre sonunda da sigara bırakma kararını hayata geçirmek daha doğru olur. Sigara içimi başta ağız ve dudak kanseri olmak üzere birçok tümörün kaynağıdır. İstatistiklere göre sigara tüketen erkeklerin yüzde 40’ı emeklilik yaşamına başlamadan hayatlarını kaybetmekte, kadınlarda ise rahim kanseri riski artmaktadır. Bırakanlar da kilo verebilir Sigara dumanındaki kimyasallar sindirim sistemimize de ulaşacak ve burada tahribatlara yol açacaktır. Özellikle bileşimindeki oksidan maddeler, besinlerle dışarıdan aldığınız ve antioksidan dediğimiz bağışıklık sisteminizi güçlendiren vitaminlerin (C, E, A vitamini ve A vitamini ön maddesi olan beta karotenin) kanda ve serumdaki seviyelerini azaltır. Daha sık nezle, grip olunur. Ve ağız tadınız bozulur. Genellikle sigarayı bırakanlar ilk başta birkaç kilo alırlar. Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre, sigarayı bırakan erkeklerin yüzde 61’i, kadınların ise yüzde 51’i sigarayı bıraktıktan sonra 1 - 2 kilo alır. Ancak sigarayı bırakanların yüzde 23’ü de kilo vermektedir. Bırakırken kilo almamak için Sigarayı bırakmaya niyetlenen kişi sigarayı bırakmadan önce beslenme alışkanlıklarını gözden geçirmek üzere bir beslenme ve diyet uzmanıyla görüşmelidir.Sigara bırakınca nikotin sebebiyle metabolik hızda azalma yaşanabilir. Buna engel olmak için düzenli bir egzersiz programına başlanarak tedbirli olunmalıdır. Spor yapanların sigarayı bırakma başarısı iki kat fazladır.Sigara bırakıldığında kan şekerinizde düzensizlik oluşabilir ve canınız tatlı isteyebilir. Bunu önlemek için şekersiz ciklet çiğneyin, şeker ihtiyacınızı meyvelerden veya taze sıkılmış meyve sularından karşılayın. Ancak bir çay bardağı taze meyve suyunun 45 - 50 kalori içerdiğini unutmayın. Bu nedenle maden suyuyla karıştırmayı deneyin.Sigarayı bıraktıktan sonra kafeinli içecekleri çok fazla içmeyin, bu içecekler sigarayı hatırlatabilir. Ayrıca kafein, sigara bırakıldığında görülen sinirlilik, gerginlik ve huzursuzluğu artırabilir. Sigarayı bıraktıktan sonra Tat alma duyusu artar, yiyeceklerin tat ve kokusu daha iyi hissedilir. Sigarayı bırakan kişi tütünden aldığı damak zevkini yiyeceklerden almaya yönelir.Sigara bırakılınca iştah açılabilir.Genelde sigara yemeğin bitiş sinyalidir. Kalabalık ve uzun sohbetlerin olduğu ortamda kişi yemek yemeye sürekli devam edebilir ve eskiye oranla daha fazla yiyecek tüketir. Bu durumda diş fırçalamak veya naneli şekerle yemeği sonlandırmak çözüm olabilir.Öğün aralarında acıktıkça, taze sebzelerden (marul, domates gibi) salatalar hazırlayıp yağsız tüketebilirsiniz. Sos olarak yağsız soslar, yoğurt ve limon kullanılabilir. Daha sık meyve tüketin. Daha önce böyle bir alışkanlığınız yoksa meyvelerden salatalar hazırlayıp bunu daha eğlenceli hale getirebilirsiniz.Şekeri bırakın. Tatlı ve çikolata tüketiminizi sınırlayın. Nadiren kendinizi ödüllendirmek için sütlü veya meyveli hafif tatlılardan (kaymaksız ayva, kabak gibi) tüketmeye çalışın.Kepekli ekmek tüketin. Hem daha çok tokluk hissi yaratacak, hem de B grubu vitaminlerce çok zengin olduğu için faydalı olacaktır.Azar azar ve sık beslenin. Gün içinde 5 - 6 öğünde beslenmek her zaman en iyisidir.Sigarayı bırakan kişi kendisini ödüllendirmek ister. Eğer uzun süre ödül olarak yüksek miktarda kalori içeren besinleri seçerse bu durumda sağlıksız beslenme alışkanlığı oluşabilir.Dilara Koçak, Milliyet

Aldatıldığınızı anlamanın 30 yolu

Birlikte olduğunuz sevgiliniz ya da bir hayatı paylaştığınızı sandığını eşiniz sizi aldatıyor mu?
1- Sevgiliniz içindeki suçluluk duygusunu bastırmak için sizin isteklerinize her zamankinden fazla duyarlılık gösterir. Özellikle diğer ilişkisinin ilk dönemlerinde…2- Böyle bir alışkanlığı olmasa bile size sık sık hediye almaya başlar. Bu davranışının dikkat çekmemesi için de her hediye için geçerli bir bahane bulur. 3- Bir gün biz ayrılırsak ne olur gibi sorularla olası bir yakalanma anındaki tepkinizi ölçmeye çalışır.4- Günlük hayatındaki alışkanlıklarını değiştirir ya da yeni hobiler edinir.5- Yaşadığı duygusal karışıklık nedeniyle olur olmaz nedenlerden kavga çıkarabilir.6- Ona daha şefkatli yaklaşmanız için sadece sizin yanınızda depresif bir tavır takınabilir. 7- Sizinle çeşitli bahanelerle daha az konuşmaya ve zaman geçirmeye başlar. Bu sayede daha az açık vereceğini düşünür.8- Uykusunda sık sık kabus görebilir. Bir çok geceyi bu nedenle uykusuz geçirebilir.9- Müzik, sinema gibi alanlarda zevkleri değişebilir. Daha önce nefret ettiği türleri beğenerek takip edebilir. Bu seçimlerden yeni ilişkisinin zevkleri hakkında fikir verir.10- Kendisini birden çok beğenmeye başlayabilir. Zamanını eskiye göre daha çok ayna karşısında geçirir. 11- Sizi ya da ilişkinizi başkalarıyla kıyaslayabilir. Bu artık sizin tek olmadığınızı düşündüğünü gösterir. 12- Artık hiçbir eleştiriye tahammülü kalmayabilir. Sürekli kendini savunma tavrını takınabilir.13- Eve geç gelmeye başlar. Evdeki sorumluluklarını ya da eskiden düzen konusunda önem verdiği konuları atlayabilir.14- Sizin nasıl göründüğünüzle artık daha az ilgilenir. Saçınız ya da kıyafetlerinizle ilgili yorum yapmaz.15- ‘Seni seviyorum’ demeyi bırakır.16- Sizin ona yaptığınız sürprizler karşısında eskisi gibi coşkuyla tepki vermez. Bu içinde suçluluk duygusundan kaynaklanır. 17- Kendisini başkalarıyla kıyaslaması da size olan ilgisini kaybetmeye başladığını gösterir.18- Telefonunda arama listesi ve mesaj kutusunu sürekli boş tutmak gibi önlemler alabilir.19- Birden bire arkadaşlarıyla her zamankinden daha fazla vakit geçirmeye başlar20- Saçınızı okşamak gibi şefkat gösterilerini bırakır. 21- İlişkinizin geleceği hakkında evlilik, ev alma gibi planlar hakkında konuşmamaya başlar.22- Birden bire kişisel uğraşlara vakit ayırmaya başlar. Kitap okur, film izler…23- Aranıza yatak odanızda da mesafe koyar ve bunun için bahaneler sıralar.24- Yaptığı şakalar sizi güldürmekten çok kırmaya başlayabilir, eski hoş sohbet tavrı kalmaz. 25- Çiftlerin yapışık ikizler olmadığını öne sürerek kendi özel sınırlarını korumak adı altında sizden uzaklaşır.26- Rüyasında başka isimler sayıklayabilir.27- Yakın çevrenizden sürekli ilişkiniz hakkında uyarı alıyor musunuz? Sizdeki değişim en iyi dışardan bakan objektif gözler tarafından görülür.28- Sizin artık kendisiyle ilgili sorular sormanıza tahammülü kalmaz. Neredesin sorusu onu bir anda sinirlendirmeye yeterli olur.29- Sabah uyandığında kimin yanında olduğunu anlamak için bir süre etrafına bakar.30- Ev içinde kapıları kapalı tutmaya başlar. Özellikle bilgisayar başındayken rahatsız edilmek istemez.

27 Ekim 2012 Cumartesi

Evde temizlik zamanı!

Yemek masanızın üzerini artık göremiyor, karanlıkta oturma odasında yürüyemiyorsanız ya da çocuklarınız banyo küvetinin çok kirli olduğundan şikayet ediyorsa temizlik ve düzenleme yapmanız kaçınılmaz demektir. Evinizin düzenli görünmesi ve güzel kokması için yapmanız gerekenler çok basit.
Evinizde misafir gibi hareket edin. Misafir gözüyle evi değerlendirin ve oturma odasındaki fazlalıkları ve dağınıklığı düzenleyin. Her zaman böyle davrandığınızda eviniz daha az dağılacaktır. Elbiseleri gruplandırın. Giymediğiniz giysileri ayrın ve kutuya koyarak ihtiyacı olanlara verin. Eskileri çöpe atın. Pantolonları, gömlekleri, elbiseleri belirli bir düzende yerleştirin. Saçlarınızın yüzünüze gelmesini önlemek için bandana ya da kıravat takın ve etrafı süpürüp silin. Herkes askeriniz olsun. Çocuklarınız askeriniz olsun ve görevleri dağınıklığı ortadan kaldırmak olsun. Onlara sorumlu oldukları alanları, toplanması gereken yerleri söyleyin ve eşyaları koyacakları çanta veya kutuları verin. 10 dakikada etrafı toplamalarını isteyin. İş bittikten sonra onları ödüllendirin.Böl ve fethet. Elinize büyük bir çöp torbası veya çamaşır sepeti alın. Kırık oyuncaklar, eskimiş yastıkları atın, kirli örtüler ve yastıkları toplayın. Silin. Koltuk döşemelerinden sehpa üstlerine kadar her yeri silin. Mikro fiber bezler işinizi kolaylaştırabilir. Kağıtları poşetleyin. 2 aydan eski geri dönüşüm özellikli el ilanlarını, broşürleri, katalogları bir kenara ayırın. Eski faturaları, işle ilgili kağıtları dolaba kaldırmayın. Plastik eşyaları ve işe yaramaz kağıtları geri dönüşüm poşetine koyup atın. Mutfak tezgahını temizleyin. Kahve makinesi, tost makinesi, mikser gibi her gün kullandığınız mutfak araçları dışında tezgah üzerinde çok fazla şey bırakmayın. Bulaşıklarınızı yıkayın, kalmış yemeklerinizi dökün. Bulaşık süngeriniz eskidiyse yenisiyle değiştirin. Evde her zaman yedek bulaşık süngeri bulundurun. Banyo temizliği en zor olandır. Öncelikle kullanmayacağınız küçük sabunları, diş fırçasını, saç spreyini atın. Seramik duvarlarınızı sıvı deterjanlarla temizleyin. Aynayı silin, küveti, muslukları ve alafranga tuvaleti temizleyin.Zeminleri temizleyin. Halılarınızı yüksek emiş gücüne sahip süpürge ile silin varsa yıkama makinesiyle yıkayın, havalandırıp yeniden serin. Halıları kaldırdıktan sonra zemini silmeyiunutmayın. Son dokunuş. Temizleyip düzenlediğiniz evinizi renklendirmek için çiçek alın. Girişe, oturma odası ve banyoya koyun. Yapma çiçek de olabilir. Son olarak odalarınızı tekrar dolaşın. Son halini hiç unutmayın ve bu düzeni korumaya çalışın. Odanızın güzel kokması için sprey sıkabilirsiniz. Kitaplıklarınızı ve DVD raflarınızı da tekrar gözden geçirip düzgün görünüyor mu bakın. iVillage

Sıkı kalçalarınız olsun!

Gergin, sert, diri ve biçimli kalçalar... Özellikle, bikinilerin ve kısa şortların vazgeçemediğimiz kıyafetler arasında yer aldığı yaz mevsiminde biz kadınların ortak hayalini süslüyor.
Sıkı ve biçimle kalçalara sahip olabilmek için; bol miktarda su tüketmeli, beslenmenize özen göstermeli, aşırı tuz tüketiminden ve sürekli oturmaktan kaçınmalısınız hiç kuşkusuz. Ancak, kalçalarınızı düzgün bir şekle sokabilmenin ilk kuralı, bu bölgedeki kaslarınızı çalıştırmaktan geçiyor. Topuk hareketiVücudunuz dik, ayakta durun. Kollarınızı ensenizde birleştirin. Sağ bacağınızı arkaya doğru kırın ve topuğunuzla kalçanıza değmeğe çalışın. Bu sırada vücudunuzun üst kısmı dik durmalı. Egzersizi önce yavaş, sonra hızlı hareketlerle 30 kez uygulayın. Hareketi diğer bacağınızla da tekrarlayın. TwistAyaklarınız bitişik halde ayakta durun. Kollarınızı göğsünüzün önünde birleştirin. Bacaklarınızı bükün, kalçanızı arkaya doğru çıkarın ve dizlerinizi birbirine yapıştırın. Şimdi, dizlerinizle sağ yöne doğru twist yapın. Bu hareketi uygularken kalçanızı bilinçli olarak kasın. Ardından aynı işlemi sol tarafa doğru uygulayın, kalçanızı kasın. Hareketi önce yavaş, ardından hızlı bir tempoyla uygulayın. Egzersizi 20 kez tekrarlayın. DoğrulmaBacaklarınızı dizlerinizden kırın, kollarınızı öne doğru uzatın. Kalçanızı, sanki bir yere oturmak istiyormuş gibi arkaya doğru çıkarın. Bavula temas etmeden durun ve bacaklarınızla yeniden doğrulun. Egzersizi uygularken vücudunuzun üst kısmı daima dik olmalı. Egzersizi 20 kez tekrarlayın.Dizüstü eğilmeDik durun. Sandalyenin başını sıkıca kavrayın. Sağ bacağınızı hafifçe bükün. Sol bacağınızı arkaya doğru gerdikten sonra 5 kez yukarıya doğru alçalıp yükselin. Bu sırada vücudunuzu dik tutun. Sol ayağınızı zemine yerleştirin. Şimdi her iki bacağınızla bükülme hareketi uygulayın. Egzersizi 3 kez tekrarladıktan sonra bacak değiştirin.Yükseğe basınçYere sırtüstü uzanın. Ellerinizi başınızın arkasında birleştirin. Sağ bacağınızı göğsünüze doğru yaklaştırın. Sol bacağınızı 90 derecelik bir açıyla kırarak ayağınızı zemine yerleştirin. Kalçanızı, sol bacağınızdan güç alarak, zemine değdirmeden yavaşça yukarı doğru kaldırın ve indirin. Egzersizi uygularken karnınızı iyice kasın.

Kadınları tehdit eden hastalıklar

Kadınların yakalanma riski taşıdıkları 10 hastalık ve önleme yolları!
1. Kalp kriziKalp krizi sadece erkeklere has bir durum değildir. Kadınlar da kalp krizi geçirir. Kalp krizini önlemek için:• Sigara içmeyin ve tütün maddelerinden uzak durun. Sigara dumanına maruz kalmaktan kaçnının.• Sebze, meyve, tahıl ürünleri ve balığın dahil olduğu çeşitli yemeklerle beslenin. Sodyumun ve yağın fazla olduğu besinlerden kaçının. • Yüksek kolestrol ya da yüksek tansiyondan muzdaripseniz doktorunuzun tavsiyelerine uyun.• Günlük rutininizde fiziksel antrenmana da yer verin.• Kilonuz, boyunuza ve yaşınıza uygun olsun.• Alkol alacaksanız, aşırıya kaçmayın. Çok fazla alkol kan basıncını arttırır.• Diyabetseniz, kan şekerinizi kontrol altında tutun.• Stres yapmayın.2. KanserKadınlar arasında en çok akciğer kanseri görülmektedir. Göğüs kanseri ve bağırsak kanseri de kadınların sağlığına ciddi bir tehlike unsuru. Kanser riskini azaltmak için:• Sigara içmeyin ve tütün maddelerinden uzak durun. Sigara dumanına maruz kalmaktan kaçnının. • Günlük rutininizde fiziksel antrenmana da yer verin.• Kilonuz, boyunuza ve yaşınıza uygun olsun.• Sebze, meyve, tahıl ürünleri ve balığın dahil olduğu çeşitli yemeklerle beslenin. Sodyumun ve yağın fazla olduğu besinlerden kaçının. • Güneş ışınlarına fazla maruz kalmayın. Dışarı çıktığınızda güneş kremi kullanın.• Alkol alacaksanız, aşırıya kaçmayın. • Düzenli olarak doktorunuza görünün. • Kanserojen maddeleri kullanmaktan kaçının. • Bebek emzirin... tabi mümkünse. 3. FelçYaş, aile geçmişi, cinsiyet ya da ırk gibi bazı felç nedenlerini kontrol edemezsiniz. Ancak aşağıdaki maddeleri uygulayarak felç riskini azaltabilirsiniz. • Sigara içmeyin!• Yüksek kolestrol ve yüksek tansiyonunuz varsa doktorunuzun tavsiyelerini izleyin• Yağlı yiyeceklerden uzak durun.• Sağlıklı kilonuzu koruyun• Günlük rutininizde fiziksel antrenmana da yer verin.• Diyabetseniz, kan şekerinizi kontrol altında tutun.• Alkol alacaksanız aşırıya kaçmayın.4. AlzheimerAlzheimer’ı engelleyecek bir yol henüz bulunmadı, ancak şu maddeleri uygulamayı deneyin. • Kalbinize iyi bakın. Yüksek tansiyon, kalp krizi, felç, diyabet ve yüksek kolestrol Alzheimer hastalığının gelişmesinde rol oynar.• Kafanızı yaralamaktan uzak durun. Kafanızı yaralamanız ve Alzheimer arasında bir bağlantı bulunmaktadır.• Sağlıklı kilonuzu koruyun.. • Hergün fiziksel aktivite yapın.• Sigara ve tütün maddelerinden kaçının. • Fazla alkol almayın.• Sosyal olarak aktif kalın.• Aklen sağlıklı olun. Yeni şeyler öğrenmeye çalşın. 5. YaralanmalarKadınlar en çok otomobil içerisinde yaralanıyor. • Emniyet kemerinizi takın!.• Hız limitlerini aşmayın.• Alkollü halde ya da uyuşturucu aldıktan sonra otomobil kullanmayın.• Uykulu otomobil sürmeyin.6. Tip 2 diyabetTip 2 diyabet — en çok görülen diyabet tipi— vücudunuzun glükozu yani kan şekerini kullanma şeklini etkiler. Kalp krizi, körlük, sinir bozukluğu bu hastalığın belirtileridir. • Fazla kilolarınızdan kurtulun• Sebze meyve yiyin ve abur cuburdan kaçının.• Günlük rutininize fiziksel aktiviteyi de ekleyin.7. GripGrip, kaçınılmaz bir hastalıktır. Her kış neredeyse herkes grip olur. Önemsiz bir hastalıkmış gibi dursa da bağışıklık sistemi güçsüz olanlar için ölümcül olabilir. Kendinizi gripten korumak için yapabileceğiniz tek şey, kış ayları başlamadan grip aşısı olmanızdır.8. Böbrek hastalığı• Sağlıklı beslenin. Tükettiğiniz tuz miktarını azaltmaya çalışın.• Günlük rutininize fiziksel aktiviteyi de ekleyin.• Fazla kilolarınızdan kurtulun• Doktorunuza danışın ve verdiği ilaçları kullanın9. Kan zehirlenmesi Kan zehirlenmesi kandaki bakteri ya da bakteri toksinlerinin varlığı nedeniyle oluşan ölümcül bir hastalıktır. Genel olarak ciğer, idrar yolları, karın ya da leğen kemiğindeki enfeksiyonlardan oluşur. Kan zehirlenmesi tedavi edilemez, ama şu maddeleri uygulayarak kendinizi bağıiıklık sisteminizi güçsüzleştiren bu hastalığı önleyebilirsiniz. • Sık sık ellerinizi yıkayın• Aşılarınızı aksatmayın. • Ciddi enfeksiyonlar için doktora görünün.• Her 6-8 saatte tamponunuzu değiştirin ve süper emici tampon kullanmaktan kaçının• Seks yaptıktan sonra işeyin• İşedikten sonra önden arkaya doğru silin. iVillage

Mutlu bir cinsel yaşamın sırları

Mutlu ve her iki taraf için de tatmin edici bir cinsel yaşantıya sahip olmak bu kadar zor mu?
Ülkemizde okulda ve evde cinsel eğitim olmadığı için, kişiler cinsellikle ilgili bilgileri arkadaşlardan, kitaplardan ve son dönemde en fazla internetten edinmektedir. Ancak yine de edindikleri bilgiler sınırlı olmakta ve cinsel tecrübe yaşaacakları zaman kafalarında birçok soru ile yatak odasına gitmektedirler. Hem erkek hem de kadın bilgisiz ve tecrübesiz olduğunda cinsel sorunlar da daha ilk geceden çiftin karşısına bir kabus olarak ortaya çıkmaktadır. Mutlu ve her iki taraf için de tatmin edici bir cinsel yaşantıya sahip olmak bu kadar zor mudur? Cinsel konularda halkımızı bilgilendirmeyi ve cinsel sorunlara çözüm üretmeyi amaçlayan Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED), mutlu bi cinsel yaşam için uyulması gereken altın kurallarla ilgili çok çarpıcı bir basın açıklaması yaptı. Seks kişinin bedenini sevdiği ile paylaşmasıdır Ön sevişmesiz seks olmaz Cinselliğin toplumumuzda olduğundan farklı algılandığını ve çiftlerin adeta seksi bir keyif olmaktan çıkarıp eziyet haline getirdiklerini söyleyen CİSED Genel Başkanı Dr. A. Cem Keçe; ’’Cinsellik dokunmak, okşamak, öpüşmek, sevişmek ve cinsel birleşmeyi içeren bir bütündür. Kişinin bütün benliğiyle dahil olduğu bir eylemdir ve bedenini sevdiği kişi ile paylaşmasıdır. Çift arasında yaşanan özel bir ilişkidir. Oysa ki çiftler, cinselliği sadece cinsel birleşme olarak algılıyorlar. Çoğu zaman ön sevişme bile olmadan penis-vajina birleşmesini gerçekleştirmeye çalışıyorlar ve böylece sorunlar ortaya çıkıyor. Ne erkek mutlu oluyor ne de kadın. Kadın erkeği bencil olup sadece kendini düşünmekle suçluyor, erkek ise kadının soğuk olduğunu ve yatakta hiçbirşey yapmadan sadece yattığını söylüyor. Oysa ki cinsellikte ön hazırlık çok önemlidir, çünkü kadın ve erkek farklı şekillerde uyarılırlar. Erkek sekse daha çabuk hazır olabilirken, kadının önce ruhunun okşanması ve daha sonra da dokunsal olarak uyarılması gereklidir. Ön sevişme yapılmadan doğrudan penis-vajina ilişkisine geçildiğinde kadın hazır olmadığı için seksten keyif almayacaktır.’’ dedi. Cinselliği konuşmaktan çekinmeyin İyi seks yapmak tecrübe ile öğrenilir Hem kadını hem de erkeği mutlu edecek bir seks yaşantısı için konuşmanın çok önemli olduğunu belirten CİSED Genel Başkan Yardımcısı Psk. Gülüm Bacanak; ’’Uzun yıllar boyu evli olan çiftler bile aslında birbirlerinin cinsel olarak gerçekte ne istediğini bilmiyorlar. Çünkü cinselliği konuşmuyorlar. Toplumca seks yapmayı doğuştan bildiğimizi ve zamanı geldiğinde çok iyi seks yapacağımızı zannediyoruz. Oysa ki nasıl okuma-yazma okulda öğreniliyorsa, seks de tecrübe kazandıkça sonradan öğrenilir.Mutlu ve tatmin edici bir cinsel yaşam için partnerinizle konuşun. Onun sizden istek, arzu ve beklentilerinin neler olduğunu öğrenin. Sizde arzu, istek ve beklentilerinizi partnerinizle paylaşın. Ayrıca endişeleri ve korkuları da paylaşmak gereklidir. Böylece birbirinizi daha iyi tanımış olursunuz, ya partnerimi mutlu edemezsem ya da ona rezil olursam kaygısı yaşamadan sadece zevke odaklanabilirsiniz. Cinsel mutluluğun yolu karşıklı güvenden geçer. Bu güveni oluşturmak için de çift birbirini tanımaya vakit ayırmalıdır, birbirinin duygularına değer vermelidir, penis vajina birlikteliğine takılıp kalmamalıdır.’’ dedi. İdeal ortamı sağlayın Rahatlamak için birbirinize masaj yapın Seks için çiftin hoşlarına giden ideal bir ortam yaratmalarının onların cinsel enerjisini arttıracağını söyleyen CİSED Genel Sekreteri Psk. Dnş. Fatma Ayrık; ’’Her insanın hoşuna gidecek bir sevişme ortamı vardır. Ortam ne çok sıcak ne de soğuk olmalıdır. Işık çiftin arzusuna göre ayarlanabilir. Yumuşak yastıklar, dinlendirici bir müzik, kokulu mumlar da ortama dahil edilebilir. Kapının ve telefonun çalmaması da önemlidir. Böylece çift sadece sevişmeye ve birlikte geçirecekleri keyifli zamana odaklanabilir. Ayrıca sevişmeden önce yorgun olmamak, çok aç ya da çok tok olmamak da önemlidir, sevişmeye başlamadan önce hafif birşeyler atıştırmak yeterli olacaktır. Çiftlerin çoğu cinselliği haz alıp haz vermek olarak değil de, bir performans göstergesi olarak algılarlar. Özellikle erkekler için cinsel performans çok önemlidir ve ilişki öncesi kaygıları yüksek olabilir. Bu nedenle gevşemek ve rahatlamak çok faydalı olacaktır. Çift birbirine yumuşak dokunuşlarla bebe yağı sürerek acele etmeden masaj yapabilir ve birlikte geçirdikleri her anın tadını çıkarabilir.’’ diye ekledi.